25 "İlk Eğitim: Zombilere Karşı 3"

442 55 4
                                    

Malikaneye baktıktan sonra yere oturarak tekrar dinlenmeye başladım.

İçeride zombiler olmalı, önce biraz enerji toplamalıyım!
Dinlendikten sonra kalkarak sopayı tuttum, göğsümü okşayarak kalbimi yatıştırmaya çalıştım.

İlk defa, zombiyle savaşacağım.

Şimdiki hedefim malikanedeki tüm zombileri temizlemek!

Önce bahçeyi gezdim, çalıların orada bir tane benim yaşlarımda biri vardı.

Ardına ilerledim, sopayı gergince daha sıkı tutarak ve gözümü kapatarak vurdum!

*pa!*

Sesle irkilerek gözümü açtığımda midem ağzıma gelmişti, bir köşeye geçerek ögürdüm ve boş safra suyu kustum.

Grimsi tenli yaratık yere yatmış, zayıf ve sönük göz yuvarları kafasından fırlamıştı.

Kafasında kalan bebeğinki gibi zayıf saç telleri, etinden sıyrılmış ölü deri parçaları, pis leş kokusu ve ona eşlik eden kusmuk kokum...

Midemin tekrar rahatsızlandığını hissederek bir daha bakmaya cesaret edemeyerek bahçeye bakındım.

Başka zombi göremeyince artık eve girmem gerektiğini biliyordum.

Kapıya ilerledim, kilitli olmayıp bir de açık olduğunu gördükten sonra kendimi gerçekten şanslı hissettmiştim.

Ama kapıyı açıp koca bir sürüyle karşılaştıktan sonra da aynı düşünceye sahip olamayacaktım.

Yun "..."

Fena, çok fena!

8-10 civarı topluluk alt katı basmıştı.

Beni görür görmez ilk anlardaki gibi korku tepkisi verilmedi, tam tersine parlak gözlerle ava bakar gibi baktılar.

"!!!"

Kapıyı hızla geri kapattım.

"Açıklama istiyorum!"

Bir süre sessiz olunca konuşmayacağını düşündüğüm sırada yanıtladı.

[İlk baştaki gibi vampir olduğun hissin yok, bastırdım, şimdi vücudun leziz ve taze bir et kokusu yaymanın yanı sıra korkularını tetikleyen hissi de bastırdım]

"Hile, kabul etmiyorum, bu hile!"

Öyle cazgırca bağırdım ki, içerideki zombilerin daha da heyacanlı hareketlerini bağırmama cevaben duymaya başladım.

Dişlerimi ısırarak küfür ettikten sonra kapıyı açtım.

Birazdan hava kararacak ve bu kesinlikle iyi değildi, bir an önce halledilmeliydi!

Neyse ki zombi denen yaratık uyuşuk, kırılgan ve dayanıksızdı.

Böcekle savaşmaktan farksızdı.

Yine de beni çepeçevre sardıklarında onları küçümsemenin cezasını güç bela çekmiştim!

Demiri savurduğumda yumuşak ete geçmesinin yanı sıra kemiklerin kırılma hissi beni ürpertiyordu.

Ama bu uzun soluklu savaştan sonra bir şeyi fark etmem uzun sürmedi, zayıf noktaları boğaz bölgeleriydi.

Bittiğinde derin nefesler eşliğinde çevremi süzdüm.

Koyu kan lekeleri çevreye dağıldı, zombi leşleri etrafını sardı.

Yutkunarak evin üst tarafına ilerledim.

Neyse ki üst kat boştu, tüm enerjimi az önceki savaşta bitirmiştim.

İğrenerek zombilere baktım.

Çürümüş cesetten farksızlardı ve leş kokuyordu. Bu feci koku kusma isteğimi tekrar tekrar tetikliyordu.

Mutfak olduğunu düşündüğüm yere gelerek kurcalamaya başladım.

Dolapların birinde beyaz doktor eldiveni bulduğumda ne kadar sevindim tarif edemem!

İki elime geçirerek zombi yığınına ilerledim ve iğrenerek parmağımla dürttüm.

Dürttüğüm zombinin etinden kurtçuk başı çıktığında midem gerçekten kötüydü.

Öğürmeme rağmen kendimi tutarak ve bakmamaya çalışarak ceset parçalarını tutarak ilerledim.

Parmaklıkların üzerinden fırlattım.

Birkaç sefer böyle geçti.

En sona bahçedeki ceset kalmıştı, onu da alıp fırlattığımda gözünden bir kurtçuk sallanıp yüzüme düştü.

Yun "..."

"Aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaah!"

-Devam Edecek-

Eternity: Universe of the Dead (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin