Heyecanlı bölüm oldu lan.
Yorum ve votelerinizi bekliyorum.
Bu şehirde yanımda Will yokken dolaşmak kötü hissettiriyordu.
Şehrin alışık olduğum pis kokusunun içime dolmasına izin verdim ve adımlarımı Will'in eski barakasına yönlendirdim. Belki de Dylan cidden onu bulurdu.
Barakanın önüne gelip, isteyenin kolaylıkla girebileceği tahta kapı için anahtar çıkarttım. İnsanlar kapının kilidi olduğunu görünce içeri girmeyi denemiyordu. Oysa bu kapı bir tekme ile kırılabilirdi.
Kapının kilitli olmadığını anladığımda içimde bir umut yeşerdi. Kapıyı açtım yavaşça. "Will?" diye karanlığa seslendim ama kimse cevap vermedi.
İçeri girip kapıyı kapattığımda karanlık barakadan çakmak sesi geldi. "Will cidden geldi..." Mum yanıp baraka aydınlandığında kesildi cümlem.
Bana bakan beş kişi vardı ve kesinlikle hiçbiri Will değildi.
Kapıya gerilediğimde birisi arkama geçti ve beni onlara doğru itti hafif. Altı kişilerdi. Korkuyla onlara baktım.
Ne oluyordu burada?
"Ben..." diye fısıldadım sakince. "Ben sadece arkadaşımı kontrole... burada mı diye..."
"Sakin ol çocuk." Hafif koyu tenli bir adam bana yaklaştığında geriledim. "Sana zarar vermeyeceğiz."
"Ben yanlış bir şey yapmadım." Birisi kolumu tuttuğunda irkilerek çektim kolumu. "Bana dokunma."
"Tamam, çocuğa dokunma Mathew." Adam ellerini kaldırdı. "Sadece konuşmak istiyoruz."
"Ben istemiyorum." dedim sonunda sırtım duvara deyerken. Arkamda ne olduğunu bilince güvende hissediyordum.
"O zaman istetiriz."
"Mathew çocuğa dokunma, onu korkutuyorsun." dedi yeşil gözlü bir adam yaslandığı yerden. Ardından doğruldu. Bana yaklaştı yavaşça. "Sadece birkaç soru soracağız. Sonra gidebilirsin."
"Siz kimsiniz ki?" diye sorduğumda barakadaki sağlam sandalyelerden birini önüme, diğerini de onun karşısına koydu. Eliyle sandalyeyi işaret edince hepsine kısa bir bakış atıp sandalyeye oturdum.
"Benim adım Tony." dedi o da karşıma otururken. "Asi'lerden geliyorum." Sertçe yutkundum.
İntihar timinden yani.
"Bende size verebileceğim hiçbir şey yok." dedim sesimin normal ve inandırıcı çıkmasına özen göstererek.
"Dylan'ı biliyoruz Thomas." dediğinde dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken sertçe yutkundum. "Malikhanesinde çalışan bir gece Imp'i sizi geçen hafta at binerken görmüş. Ve seni Imp şehrinden tanımış." Etrafını gösterdi. "Burada olduğuna göre de bir Imp'sin." Bana doğru eğildi. "Gem'ler onların dilinde, iflas on birlere ne yapar bilir misin?"
İflas on bir Imp'lere küfür gibi bir şeydi. İflas bir ve bir, ikili hakaret. Aynı şeyin birbirine yapışmasını, yani benim bir eşcinsel olduğumu ifade ediyordu.
"Ben söyleyeyim." dedi bana eğilirken. "Eğer bir de Gem'le ilişkisi varsa, önce parmaklayıp sonra dans ettirirler."
"Ne istiyorsunuz?" Bunları biliyordum zaten.
"Dylan seni nasıl gizledi? Yara izini?"
"Gem'lere benziyorum. Fondöten diye bir şey sürdü boynuma." Bana kaşları çatılı baktıklarını gördüğümde açıklama gereği hissettim. "Ten rengi bir şey. Kadınlar yüzlerine sürüyormuş güzel gözükmek için. Pürüssüz bir görüntü oluşturuyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darağacı Dansı [bxb] •dylmas [Tamamlandı]
Science Fiction"Ne zaman darağacı dansı yapacağımı bilmiyorum Dylan Ama umarım bunu görmek zorunda kalmazsın..." ×bilimkurgu