Bu bölüm... Of mükemmel oldu.
Bir önceki bölümü kaçırmış olabilirsiniz çoğu kişiye bildirim gitmedi. Yukarı kaydırıp okuduğunuzdan emin olun.
Yorum ve vote atmayı unutmayın. İyi okumalar!
"Thomas."
Kendime geldim.
"Tamam, geçti." Hızla yatağın yanındaki eski abajurü yakıp kollarını bana sardı. Nefes nefese gördüğüm kabusun etkisiyle başımı omzuna koydum. "Geçti sevgilim."
Hiçbir şey geçmiyordu. Özellikle kalbimdeki acı.
Titreyen elimi kaldırıp bileğindeki saate dokundum. Hava hâlâ aydınlanmamıştı ama saat sekizdi. Kışta olduğumuz için böyleydi. Terden ıslanmış saçlarımı geriye attığında ona döndü bakışlarım. "Ben de gideceğim." dedim direkt. Ne diyeceğini bilemediğinden olmalı ki şaşkınlıkla baktı yüzüme.
Manchester Londra yolunda baskın yapmışlardı. Ama bir şeyler ters gidip tuzağa düştüklerinde, dağılmak zorunda kalmıştı herkes. Tony de onlardan biriydi. Thorn vurulduğunu söylemişti.
Ardından ormanda kaybolduğunu.
Buluşma yerine gelmemişti. Ölmüştü. Diğer on altı kişi gibi. Plan başarısız olmuştu ve babam ölmüştü. İçimde bitmeyen bir pişmanlık ve acı vardı şimdi de. Değerini bilememiştim. Yanımda olmaya çalıştığı kısa anların.
"Ben de gideceğim aramaya." Yanaklarım ıslanmaya başladı tekrar. En azından bir mezarı olsun istiyordum. Kollarını bana sardığında titreyen dudaklarımı birbirine bastırdım ve başımı omzuna koydum.
"Tehlikeli olduğunu biliyorsun." diye fısıldadı.
"Umrumda değil." Derin bir nefes aldım sakinleşmek için.
Başımı omzundan çektiğimde gözlerime baktı. Beni vaz geçiremeyeceğini ikimiz de biliyorduk. "Ben de gelirim o zaman." Başımı salladım. Onu hiç tehlikeye atmak istemiyordum ama vaz geçmezdi. "Babam zaten bir haftalığına gideceğim diye biliyor arkadaşlarımla Manchester'a."
"Gidelim." Başını salladığında göz yaşlarımı kolumun tersiyle sildim ve ayağa kalktık. Giyinip, karargahın küçük ve karanlık odasından çıkmamız uzun sürmedi.
Ortak alana geldiğimde ortadaki karmaşa aşikardı. Üniformalarını giyen askerlerden tut, onlara silah taşıyan askerlere kadar herkes buraya üşümüş gibi duruyordu.
Üniformalardan birine uzanmıştım ki tanıdık bir el elimi tuttu ve geriye çekti. "Git buradan Thomas." Hızla Ellie'ye döndüm.
"Ben de geleceğim." dediğimde kızarmış gözlerine inat öfkeli bir bakış gönderdi bana.
"Hiçbir yere gitmiyorsun." Elim yumruk oldu. Emir almaktan bakmıştım.
"Buna sen karar veremezsin." Yanından geçip gitmeye çalıştım ama kolumdan tutup geriye itti beni.
Üstüme gelmeye başladı öfkeyle. "Ben senin ablanım ve babam gibi ölmene izin vermiyorum." Will kolundan tutumaya çalışınca sinirle itti onu da.
"O benim de babam!" diye bağırdığımda bize dönen yüzleri gördüm. "Sadece tek sen acı çekiyormuşsun gibi davranmayı kes!"
"Seni korumaya çalışıyorum aptal!" diye bağırdı yeşil gözleri yaşlarla dolarken. "Küçük kardeşimi, sonu babam gibi olmasın diye korumaya çalışıyorum!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darağacı Dansı [bxb] •dylmas [Tamamlandı]
Science Fiction"Ne zaman darağacı dansı yapacağımı bilmiyorum Dylan Ama umarım bunu görmek zorunda kalmazsın..." ×bilimkurgu