Laaaan 2565 kelime yazdım laaaan.
Yorum ve vote? Bir sonraki bölüm yaramazlaşacaklar, unutmayın.
İyi okumalar!
"Anlamıyorum." dedim başımı omzundan çekip Dylan'ın gözlerine bakarken. Buradaki ikinci günümdü ve Tony bugün de önemli kişilerle buluşacaktı. "Neden bu kadar büyük evlere ihtiyaç duyuyorsunuz ki?"
Ev aşırı büyüktü. Üç katlıydı ve evde bildiğim yerler bu şömineli salon, yemek odası, zorla Tony'e piyano çaldırttığım oda, kendi odam ve alt katta keşfettiğim lavaboydu. Üçüncü kata hiç çıkmamıştım çünkü kaybolmaktan korkuyordum. Eh eve bakınca da bu normaldi yani.
"Bilmem." diye mırıldandı. Çok saçmaydı. Biz orada eski püskü kulübelerde yaşamaya çalışıyorduk ve bu evlerin yüzde üçü bile etmezdi genişliği. "Biraz şerefsiziz galiba." Güldüm.
"Thomas." Tony'nin sesiyle ona döndü bakışlarımız. "Bizimle masaya oturuyorsun, hadi." Dylan'a baktı. "Sen de geliyorsun." Başımızı sallayıp ayağa kalktık ve Tony'i takıp etmeye başladık.
Yemek odasına girdiğimizde masadaki sesler kesildi ve gözler bize döndü. Yemek yiyor olmalarını bekliyordum ama büyük masaya bir kroki yatırmışlardı ve bir şeyler tartışıyorlardı. Gem'ler ve Imp'leri ilk kez bu kadar iç içe görüyordum.
"Çaylakları getirdim." Tony'nin dediğine herkes hafif sırıtırken bizi de masanın yanına getirdi ve gömleğinin kollarını sıvadı. Masadaki krokiye baktım. Bir yerin en ince ayrıntısına kadar planıydı.
Birisi şaşkınlıkla Dylan'a baktı. "O yargıçın oğlu." dediğinde herkesin gözleri Dylan'ın üzerinde durdu yavaşça. "O nasıl bizimle olabilir ki?"
Tony sırıtarak elini başıma koyduğunda gözlerimi devirdim. "Kendisi aptal bir aşık." İlk başta kimse bir şey anlamasa da gözler bana döndüğünde şokla aralandı.
"Yani siz..." dedi şokla bir adam bir bana bir Dylan'a bakarken. "Siz şey misiniz?" Dylan gözlerini devirdi.
"Evet biz sevgiliyiz." Herkes bunu ilk duyduğunda aşırı büyük tepkiler veriyordu.
"İyi de bunun ne alakası var sadakatle?" dedi başka bir adam. "İkisi de Gem. Görmüyor musun Tony?"
"Gem değilim." dediğimde etrafta başka bir şok dalgası yarattı dediklerim. Arkamı dönüp ensemdeki dövmeyi gösterdim ve geri onlara döndüm. "Yüzde yüz Imp'im."
"Hayır." dedi başka bir adam arkamdaki Tony'e bakıp. Ardından tekrar bana baktı. "Yüzde yüz Imp olamazsın. Her Imp'in doğuştan gelen bir kusuru vardır. Sende hiçbir şey yok." Kaşlarım çatıldı.
"Ne demek istiyorsun?" Tony'nin omzumdaki elinin kasıldığını hissedebiliyordum.
"Annen Imp miydi?" Olumlu anlamda başımı salladım. "Peki baban? O neydi?"
"Ben babamı hiç görme..." O an beynime şimşekler çaktı. Babamı hiç görmemiştim neredeyse. Tek hatırladığım yeşil gözleri ve sarı saçlarıydı.
"Demek ki baban Gem." Şokla Dylan'a baktığımda Tony'nin de gözlerini üstümde hissettim. Beni izlerken sertçe yutkundu.
"Annenin adı ne?" diye sordu bir başkası. "Belki hangi evde çalıştığını bulursak babanı da bulabiliriz."
"Annem öldü." diye fısıldadım. "Darağacı dansına gitti." Aklıma gelmesiyle sertçe yutkundum. "İsmi Cassandra'ydı."
"Ne?" diye Tony şokla sorduğunda ona baktım. Kaşlarım çatıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darağacı Dansı [bxb] •dylmas [Tamamlandı]
Science Fiction"Ne zaman darağacı dansı yapacağımı bilmiyorum Dylan Ama umarım bunu görmek zorunda kalmazsın..." ×bilimkurgu