Yukarıdaki şarkının o kadar büyük bir spoileri var ki anlatamam...
Yorum ve vote atmayı unutmayın. İyi okumalar!
"Şunu getirir misin tatlım?" Karşımdaki Gem kızına başımı sallayıp atın eğerini kaldırdım yerinden. Dylan'a ziyarete gelmişti ve kim olduğunu bilmiyordum.
İstediği gibi ata taktığımda gülümsedi. Dylan'ın arkamda oluşunu ve nefesini hissedebiliyordum. "Dylan hadi!" diye ona seslendiğinde Dylan elinden tutup ata binmesine yardım etti.
Bana kısa bir bakış atıp kızın arkasına bindiğinde derin bir nefes alıp geri çekildim. Kızla birlikte olduğu andan beri yaşadığımız şeyin ne kadar imkansız olduğunu anlamıştım. Kızın beline ellerini sardığında bana baktı tekrar. Zoraki de olsa gülümsedim.
Atla birlikte uzaklaştıklarında ben de dışarı çıktım ve batan güneşin altında gülüşerek at sürmelerini izlemeye başladım.
O kızla bir şeyler yaşaması bile benimkinden de imkanlıydı.
Kulağımı öksürük sesi doldurduğunda, Will'in geldiğini anlamam uzun sürmedi. Ona döndüm. Son günlerde çok öksürmeye başlamıştı. "Neye bakıyorsun?" dedi kendini zar zor durdurup ellerini tulumunun cebine koyarken. Batan güneşin ışığında, teninin ne kadar solgun olduğunu farkettim. "Anladım." dedi az önce baktığım yere bakarken.
"Sadece," Tekrar onlara çevirdim gözlerimi. "Bizim imkansız olduğumuzu farkettim galiba." Yanıma gelip kolunu omzuma attı.
"Ama seni seviyor." Kalbim dediği şeyle hızlanırken şokla baktım ona.
"Beni seviyor mu?" Olumlu anlamda başını salladı. "Ama bana hiç öyle bir şey söylemedi."
"Bazen söylemeye gerek olmaz. Davranışlardan ve bakışlardan çıkarırsın." Olumsuz anlamda başımı salladım.
"Hoşlantı tamam ama sevgi..." İkisi tamamen farklı şeylerdi. "Sanmıyorum Will. Baksana, o da farkında." Dylan o sırada başını çevirip ikimize baktı. Ama kız ona gülerek bir şeyler söyleyince ona döndü tekrar yüzünde bir gülümsemeyle. Sahte olduğunu görebiliyordum ama yine de gülümsüyordu. "O bir Gem. Ben ise Imp'im. Eninde sonunda buna yenilmek zorunda kalacağız."
Tekrar öksürüğü doldurdu kulağımı. Kötüleşmeye başladığında kolunu çekti omzumdan. Endişeyle kolunu tuttum. "Hey." Kenara oturmasına yardım ettim. "Dur. Su getireceğim." Ayağa kalktığımda engel oldu.
"Tamam, yok bir şeyim." Ne kadar ikna olmasam da beni zorla yanına oturttu.
"Will iyi misin?" Nefes nefese kalmış bir şekilde ela gözlerini gözlerime çıkarttı. Cebimdeki bez ile alnında birikmiş terleri sildim.
"Hasta oldum muhtemelen. Geçmiyor da." Başımı salladım. Bağışıklığı o kadar da yüksek değildi, diğer Imp'ler gibi. Ama küçük bir üşütmeden bir şey olmazdı.
"Sana bitki çayı bulmaya çalışırım." Kaşları havalandı. "Yarın çarşıya gideceğim. Orada çalıştırmak istedi Mathew beni biraz. Tony ile görüşecekmiş ve beni de yanında istiyor."
"Ben de geliyim mi?" Alnına düşmüş saçlarını geriye attım.
"Zaten bu gece çalışacaksın. Sabah uyu biraz." Omzunu silkti.
"Sen de geceleri çalışıyorsun." Gülümsedim.
"Ben uykusuzluğa alışığım." Başını omzuma çektim ve öylece güneşin batışını izlemeye başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darağacı Dansı [bxb] •dylmas [Tamamlandı]
Science-Fiction"Ne zaman darağacı dansı yapacağımı bilmiyorum Dylan Ama umarım bunu görmek zorunda kalmazsın..." ×bilimkurgu