Ben geldim.
Arkadaşlar bir çocuk var... Beni yakıp kül ediyor ve zamanımı onunla konuşarak harcıyorum. Normalde dün atacaktım işte ama gönül. Engel oldu bir takım şeylere.
Yorum ve vote atmayı unutmayın. İyi okumalar!
Dylan kabul etmişti. Babama söylemeye gidiyordum ve içim çok rahattı. Mutlu olacaktık. Zor da olsa, mutlu olacaktık çünkü birbirimize sahiptik.
Evinin geniş bahçesinde güneş batarken Dylan'ın arabasından indim ve etrafa baktım. Thorn ve Will biraz uzakta bana bakıyordu. Kaşlarım çatıldı. Babamı ya da Ellie'yi yanlarında göremiyordum.
Yanlarına yaklaştığımda Thorn ile göz göze gelmemeye çalışarak Will'e baktım. "Babam nerede?" dediğimde sertçe yutkunup gözlerini kaçırdı.
"Baban senin için en iyi olanı istedi Thomas." dediğinde konunun nereye gideceğini anladığımdan dudaklarımı birbirine bastırdım kendime hakim olmak için. "Onu seçeceğini biliyordu. Tehlikeden uzak olmanı istedi."
Öylece baktım bir süre gözlerine. Gözlerim dolmaya başladı. Onu son kez gördüğümü bilseydim bir kez daha sıkıca sarılmak isterdim. "Gitti mi?" dediğimde başını salladı.
"Dünden önceki gece gitti."
Benim güvende olmam için, kendi çekeceği özlemi ve acıyı hiçe saymıştı. Yıllar sonra bulduğu oğlunu tekrar kaybetmeyi tercih etmişti. Belki de kendisinin hiç bulamadığı huzuru bana hediye ediyordu o gece giderken.
"Gitmeden önce sen uyurken geldi kulübeye. O sana veda etti Thomas. Ama senin vedaları sevmediğini söyledi, o yüzden uyandırmadı belki." Cebinden bir fotoğraf çıkartıp bana uzattığında ağlamamak için dudağımı ısırdım ama engel olamadım yine.
Fotoğrafçıda çekindiğimiz ilk ve tek fotoğrafımızdı.
"Sana vermemi istedi, onda bir tane daha varmış bundan." Fotoğrafa bakmaya devam ettim. "Seni çok sevdiğini söyledi. Yanında olamasa bile hep bunu hissetmeni çünkü onun öyle hissedeceğini söyledi." Başımı salladım hızla. "Hazır olunca ona ulaşman için." Elime telsiz verdiğinde ona baktım.
"Şifreli frekans. Seksen altı. Şifresi bin dokuz yüz yetmiş bir." Başımı salladım.
"Siz de gideceksiniz, değil mi?" Sessizlik oldu ortamda. Elini yavaşça omzuma koydu.
"Bu cumartesi gidiyoruz. Belki..." Gözlerine çıkardım. "Belki bir gün, daha güzel olur dünya. Birbirimizden ayrı yaşamak zorunda kalmayız." Başımı salladım. "Seni seviyorum kardeşim." Kollarını sıkıca bana sardığında ben de hiç bekletmeden ona sarıldım.
Vedalardan nefret ediyorum.
"Seni seviyorum Will." Ayrıldığımızda yaşlı gözleri ile bana baktı. "Ellie'ye iyi bak, tamam mı? Kendine de. Ayrıca Mathew'e veda etmeden gittiği için kötü sözlerimi iletebilirsin." Burnunu çekerken güldü.
"Sende kardeşim." Omzuma pat patladığında Thorn'a döndüm. Derin bir nefes içime çekip ona sıkıca sarıldığımda ilk başta afalladığı için tepki veremedi. Ama sonradan o da sıkıca sarıldı bana.
"Özür dilerim." dediğinde gülümsedim.
"Önemli değil. Hiçbir zaman önemli olmadı." Saçlarımı okşadı yavaşça. Bir süre sonra ondan ayrıldım ve elimi omzuna koydum.
"Babama iyi bak." Başını salladı. Gözlerindeki hüzün dolu parlamanın nedenini iyi biliyordum. Birbirimizi bir daha hiç göremeyecektik.
"Bu cumartesi büyük bir gösteri olacakmış. Asi başkanı hepimize haber saldı." Gitmeden önce son kez davamızı dinledim. "Dokuz şehirin ve Imp'lerin Darağacı Dansını izleyeceği bir gün olacak. Dikkatli olun ve o gün gelmeden çıkın şehirden." Başımı salladım.
Son kez abiliğini bir kez bile eksik etmemiş Will'e, ardından sert görünüşünün altında merhamet dolu bir insan barındıran amcama baktım. Ardından gülümseyerek yavaşça geriye adımladım. Ardından arkamı döndüm, yanımda Dylan ile yürümeye başladık.
Yeni bir hayata adım atıyordum ama kalbim şimdiden acı doluydu. Dylan elimi tuttu sıkıca. Beni kendine çekip kolunu omzuma sardı.
En azından beni koşulsuz şartsız seven ilk kişi yanımdaydı.
***
"Yarın kaçta çıkacağız?" diye sordum gergince ona bakarken. Derin bir nefes alıp saçlarını karıştırdı ve koltukta bana kaydı. Ellerimden tuttu.
"Gerekli tüm çantaları hazırladım. Kimliğin tamam. Zaten ailemle aram iyi değil, biliyorsun. Muhtemelen Asi'lerden olduğumu düşünüyorlar ve beni sevdikleri için ihbar etmiyorlar." Başımı salladım. "Gideceğimi biliyorlar. Babam sorgulamadı. Hepimiz için iyi olacağını söyledi."
"Bir yerde çalışabiliriz." dediğimde gülümsedi.
"Oraya on sekiz yaşımda aileme bir daha bağlı kalmamak için gece klübü açtım. Parasal sıkıntımız hiçbir zaman olmayacak." Gülümsedim.
"Ne ile gideceğiz?" Dudakları kıvrıldı yavaşça.
"Gemi." dediğinde kaşlarım havalandı. Güldüm istemsizce. Gülüşüme bakarken yüzü ciddileşti yavaş yavaş. Elini yanağıma çıkarttı. "Mutlusun, değil mi?"
Elini dudaklarıma götürüp avcunun içini öptüm. "Çok." Gülümsedi tekrar huzurlu bir ifadeyle. Elini esneme koyup, başımı omzuna çektiğinde omzuna yerleştim ve sıkıca sardım kollarımı.
Kapı birden alacaklı gibi çalınmaya başladığında irkilerek ondan ayrıldım.
"Dylan!" diye bağırış geldiğinde nefes nefese kapalı kapıya baktım. Ingrid'in sesiydi. "Dylan burada olduğunuzu biliyorum aç kapıyı!" Ona döndüm korkuyla.
"Halledeceğim, burda bekle." Saçlarımdan öpüp ayağa kalktı ve hızla kapıya ilerledi.
"Ingrid burada ne işin..." Kız birden onu itekleyip içeri girdiğinde küfrederek ayağa kalktım. Nefes nefese ellerini dizlerine yasladığında her nereden geliyorsa buraya kadar koştuğunu anladım. "Buraya böyle giremezsin!" diye bağırdı Dylan kapıyı kapatırken.
"Gitmeniz lazım. Şimdi." Nefes nefese Dylan'a baktığında kaşlarım çatıldı.
"Anlamadım."
"Neyini anlamıyorsun?" diye bağırdığında sesindeki endişe ile içime korku düşerken sertçe yutkundum. Her şey bitmişti.
"Thomas için geliyorlar!" diye bağırdı kendini yırtarcasına. "Imp olduğunu ve seninle ilişkide olduğunu biliyorlar! Eğer şimdi kaçmazsanız onu asacaklar Dylan!"
Dylan'ın şokundan sıyrılıp eşyaların durduğu odaya doğru koşması saniyeler sürdü.
Ben ise bu sefer hikayenin sonuna geldiğimin bilincinde bana dolu gözleri ile bakan Ingrid'in gözlerine bakmaya devam ettim.
Hikayemin bittiğini o da biliyordu.
Sona geliyoruz.
Darağacı Dansı 2 bitince gelir hemen.
Yorum ve vote atmayı unutmayın. Sonra görüşürüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darağacı Dansı [bxb] •dylmas [Tamamlandı]
Science-Fiction"Ne zaman darağacı dansı yapacağımı bilmiyorum Dylan Ama umarım bunu görmek zorunda kalmazsın..." ×bilimkurgu