36.BÖLÜM-KOLYE

55 4 2
                                    

Salona döndüğümde Ada ve İvanı  sarmaş dolaş bir şekilde buldum. Sonra onların birbirlerini gördüklerindeki ilk tepkileri aklıma geldi. O zaman da birbirlerine aşkla bakmışlardı ve ben bunların birer ahmak olduğunu düşünmüştüm oysa onlar birbirlerine gerçekten aşıktı. Bu her hareketlerinden hatta birbirlerine bakışlarından bile belli oluyordu. Birbirlerine olan aşkları gözlerinden taşıyordu. Onları orada öylece bırakıp odaya geçtim. Sanırım birilerinin hasret gidermesi gerekiyordu.

Yatağa uzanıp tavanı seyretmeye başladım aklımda deli düşünceler dönüp dolaşırken artık ne yapmam veya ne yapmamam gerektiğini bilmiyordum. Sahi ben ne yapmalıydım?

Şuan beni heryerde arayan, beni bu yaşıma getiren aileme mi gitmeliydim burdan kaçıp? Yoksa puslu geçmişimle yüzleşip geleceğime mi adımlamalıydım? Peki bu saatten sonra olacaklara hazır mıydım? Asla....ne ben olacaklara hazırdım ne de bedenim...

Kabul etmedim desemde içten içe yavaş yavaş kabul etmiştim melek olduğumu, cennetten sürgün gönderilen bir melektim kanım başka bir meleğin dişleri arasındaydı. Kalbi benim için atan bir meleğin veya da çoktan beni unutmuş bir meleğin...

Acaba o da hala beni arıyor muydu? Yoksa puslu geçmişini ben gibi hatırlamıyor muydu? Ya İvanın dediği gibi benim kanımın bulaştığı kişi Levınsa? Kalbim onu kaldırabilir miydi? Yoksa onun görkemi altında ezilir gider miydim? Peki yaptıkları ve dediklerinden sonra onu affeder miydim?

Kapı tıkırdadığında daldığım düşüncelerden çıktım ve istifimi bozmadım sadece kapıya bakmakla yetindim içeri Ada girdi ve oda gelip yanıma uzandı. Bakışlarını tavana sabitlerken konuşmak istediği herhalinden belliydi.  Bende bakışlarımı tavana sabitledim ardından Adanın konuşmasını bekledim. Sanırım birinin dertleşmeye ihtiyacı vardı.

Uzun süre sessizlik oldu ne Ada konuştu ne de ben ensonunda sessizliği bozan Ada oldu. "İvanla konuştum." Ardından tekrar sessizliğe büründü. Sanki kelimeleri nasıl biraraya getireceğini bilmiyor gibiydi. Cümlesini toparlamak için zaman istediği herhalinden belli oluyordu.

"Ben...ben mahzende zehirlenerek ölücem." Bakışlarını ani bir hızla bana çevirdi sonra gözlerindeki ifadeyi görmemem için geri tavana sabitledi. Korkuyor gibiydi onu endişelendiren bir şeyler vardı sanki. Gerçi kim nasıl öleceğini bilip de korkmazdı ki!

"Yanlış anlama korkmuyorum. İvanı gerçekten seviyorum onsuz bir yaşam zehir olur asıl bana. Onsuz yaşamak istemiyorum ama bilmiyorumda garip. Öleceğini bilmen garip." Ardından tekrar bir sessizlik oldu. Kendini toparlasın diye bende herhangi bir şey demedim kafasını toplaması gerektiği herhalinden belli oluyordu ki çok da haklıydı sonuçta bende nasıl öleceğimi öğrendiğimde bunu güle oynaya karşılamayacaktım.

"İvan eğer istersem bu ritueli gerçekleştirmeyip dünyada kalabileceğimizi söyledi bana ama..."cümlesi yarım kaldığında ona baktım ve devam ettirdim cümlesini.
"Ama ne?"

"Görevlerini tamamlamadıkları için başka bir şeytan tarafından öldürülecek ve ardından gelen şeytanlar ritueli devam ettirecek."

"Ruhu arafta mı kaybolacak?" Sesi titredi ve başıyla onayladı.
"Onsuz kalmak istemiyorum, onu kaybetmek istemiyorum ondan bu ritueli gerçekleştirmeli. Tamam kabul ben melekler şehrine gidicem oysa şeytanlar şehrine ama yaşadığını bilicem hem hiç yoktan onu görme ihtimalim olacak öyle değil mi?" Onu onaylamamı isteyen gözlerle bana baktı bende onayladım. Haklıydı hiç yoktan o zaman görme ihtimali vardı. Kaubetmiceklerdi birbirlerini.

Biz...bizdemi Levınla düşman olacaktık? Cennetimin toprakları onun nacizane bedeni için yasaklanmış mı olacaktı?

"Sen..sen ne düşüyorsun?" Kafamı hızlıca iki yana salladım ve hiçbirşey diye yanıtladım sorusunu. Bu hareketimle Adanın ilgisini üzerime çekerken kafamın içindeki düşenceleri de kenara savurmuştum.
"Levın hakkında ne düşüyorsun peki? Onun aşık olduğun melek olduğunu kabullendin mi?" Derin bir nefes aldım.

"Bilmiyorum ama Levın o kadar uzak geliyor ki bana böyle bir düşünceye ihmal vermiyorum." Kalbim tekleyip gerçeği söylemek istese de sonra o da vazgeçti zira kırılmaktan yorulmuştu.

"Kalbin o ne diyor?" Bakışlarımı tavandan hiç ayırmadım, Adaya kalbimin Levın diye attığını söylemeyecektim tabikide. Onu sevmekten yorulmuştu zaten hala sever miydi?

"O hissediyor değil mi? Ben İvanı ilk gördüğümde hissetmiştim daha doğrusu kalbim hissetmişti. Seninde kalbin hissediyor o senin Merida. O senin kalbinin anahtarı onu kaybetme."
Tepki vermedim sadece düşündüm. Belkide doğruydu ama bunu kabullendiğimi söyleyemezdim kaderlerimiz gibi kalplerimiz de birbirine düşman gibi davranıyordu herne kadar içten tutuşsada. Gözlerimi kapattım ve kalbimdeki yangının çıtırtısını dinledim bugün uykuya böyle dalacaktım.

*****

Gözlerimi açtığımda odada yanlızdım muhtemelen ben uyuduktan sonra Ada odadan çıkmıştı. Ortamdaki karanlığa bakılırsa hava çoktan kararmıştı  yerimden doğruldum ve odanın içindeki banyoya girdim kısa bir duş alıp çıktım. Üzerimdekileri tekrar giyerken kıyafetlerin kokmuş olduğunu farkettim ama umursamadım sonuçta şurada görüp görebileceğim iki gün dahaydı ondan sonra öldürülecektim histerik bir gülüş savurup banyodan ve odadan çıktım karşımdaki koltukta Ada, İvan ve Levın üçlüsü kafa kafaya vermiş düşünüyordu yanlarına gittim ve onları dinlemeye başladım.

"E şimdi siz ritueli ne zaman gerçekleştiriyorsunuz?" Meraklı soru Levından başkasına ait değildi. Kanımı dişlerine geçirmek için sabırsızlanıyor olmalıydı.

"Ada ne zaman isterse, acele etmek veya onu korkutmak istemiyorum. Sana kolay görülebilir ama bu kızlar için korkunç bir şey Levın!" Gözlerini Adaya çevirdi ve yumuşacık bakışlarla ona baktı. Adayı sakinleştirmek istediği herhalinden belliydi.

"Biran önce dünyamıza dönmemiz gerek anlamıyor musun? Ne kadar uzun süre burada durursak o kadar risk çünkü o zaman biz öldürüleceğiz!"Bu tatlı bakışmayı Levının sesi böldü.

"O halde kızları anlıyor olmalısın." İvan kısa bir cevap verip konuyu kapatmaya çalışırken yanındaki Adaya sarıldı. Ada belli etmemeye çalışıyor olsada korkuyordu. Ölümden kim korkmazdı ki! Bende korkuyordum ama geleceğim için korkuyordum. Levının meleği olmaktan korkuyordum.

"Sizin İvanın dediklerine inandığınızı görmek istiyorum işte o zaman hazır olacağım." Ada sessiz ortamı cılız sesiyle bölerken gözlerim Adayı buldu kulaklarımsa sözlerindeydi. Korkuyordu ama bu haliyle bile bize gerçeği göstermek için can atıyordu. Hem şimdi bu nerden çıkmıştı ki? Keyfim kaçtığında birkaç huzursuz mırıltı çıkarıp yerimde kıpırdandım.

"Hadi ama bu aptal söze inanmamı beklemeyin benden!"

"Aptal değil gerçek! Kalbine sor kalbin inkar edemediği için dilin inkar ediyor öyle değil mi?" Ada ayağa kalkıp sesindeki cılızlığı ortadan kaldırdı. Sanki beş dakika önceki kız o değil gibiydi.

"Kalbimde Meridayı sevmiyor ve sizin de dedikleriniz yalan!" Levın da ayağa kalktı ve karanlık kokan nefesini ortama saldı hertaraf soğumaya başlarken benim kalbimse çoktan buz tutmuştu. Nefesi bu kadar etkili miydi?
"İnkar etmek sana hiçbir şey kazandırmaz!"

"Peki size ispatlayacağım." Aniden üzerini çıkardı parlak bedeni gözler önüne serilirken ne kadar da ihtişamlı olduğuna baktım ama kalbim hala buz gibiydi içteniçe bedenimi soğutuyordu. Sırtını döndü ve ihtişamlı ankakuşu dövmesini gösterdi. Tıpkı benim dövmem gibiydi hatta aynısıydı şaşkınlığımı belli etmemeye çalışırken dövmemdeki karıncalanma iyice hayrete sürüklüyordu beni.

Dövmesini iyice inceledim ve benimkiyle aynı olup olmadığını anlamak için çizgilerinedek yoğun bir biçimde baktım. Yoğun bakışmam üzerine sırtı kasıldığında bakışlarımı başka yere sabitledim. Bu..bu nasıl olabilirdi?

☆☆☆☆☆

Bölüm sonu♡

@ZEYNEPZPLEVNEL ithafen yazılmıştır.

*DÜZENLENDİ*

MERİDA~AY'IN KALBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin