20.BÖLÜM-GERÇEKLER

46 5 7
                                    

Hala afallamış bir şekilde etrafıma bakınıp duruyordum. Bu...bu kesinlikle bir şaka olmalıydı. Ben sadece normal bir insandım kesinlikle bir melek değildim. Kamera şakası felan mıydı bu?

Bakışlarımı İvana kaldırdığımda yüzünde hala o ciddi ifade vardı, gülmüyordu! Bu..bu gerçekti çünkü. Hayır hayır değildi ben bir insandım! Evet evet öyleydi çünkü İvan hala ciddiydi. Algılarım çetin bir savaşa girdiğinde İvan tepsideki suyu bana uzattı. Aldığım gibi direk kafama diktim sanırım buna ihtiyacım vardı.

"Biraz daha iyi misin?" Hayır değilim! Ama her ne anlatacaksa merakımdan dolayı anlatması için kafamı salladım. Bakalım beynimi daha ne kadar zorlayacaktı!

"İvan bu bir şaka değil bana doğruyu söylüyorsun değil mi?" Bir göz kaçırması, soğuk ter veya değişik bir tepki için onu dikkatle süzüyordum fakat hiçbiri yoktu! O gerçekten doğruyu söylüyordu. Peki ben bir meleksem neden bunu hatırlamıyordum ve bunca senedir dünyada ne işim vardı?

"Evet doğruyu söylüyorum sana. Peki şimdi biraz daha iyi misin? Konuşmama devam ediyim mi yoksa istersen başka bir zamana mı erteleyelim." Hayır hayır kesinlikle ne konuşulacaksa şimdi konuşulmalıydı. Biran önce mutlak gerçekleri öğrenmeliydim. Bu belirsizlik beni delirtiyordu.

"Ben iyiyim lütfen devam et."

"Tamam sana bir bardak daha su getiriyim ihtiyacın olucak çünkü sonra devam ediyim." Onu durdurmak istesem de bir şey söylemedim. Belki de gerçekten duyduklarımı sindirmek için bir bardak suya daha ihtiyacım olabilirdi. Belki de bir damacana!

Kapıdan içeriye elinde bir bardak suyla İvan girdi. Elindeki bardağı bana uzattı ve ardından da geri eski yerine oturdu. Bardağı elimde tutup çevirirken tekrar ona baktım artık devam edebilirdi. Doğruları öğrenmenin vakti gelmişti.

"Peki devam ediyorum." Gözlerimi kırpıştırıp onu onayladım. Derin bir soluk verip anlatmaya başladı. Anlatacakları onun için de kolay değildi bu her halinden belli oluyordu. Konuya nerden başlasa bilmiyormuş gibiydi en sonunda kaldığı yerden devam etmeye karar verdi.

"Dediğim gibi hepimiz cennette yaşıyorduk bizler birer melektik." Derin bir nefes daha aldı ve devam etti." Yanlız orada bir günah işledik ve bunun üzerine cennetten kovulduk."

"Nası yani? Hem ne gibi bir günah?"

"Cennette birbirini sevmek günah. Hele de birlikte olmak cennetten kovulma sebebi. Eğer biriyle olursan bunun cezası olarak da oradan kovulursun."

"Ne yani şimdi sen bana daha önce bir melek olduğumu sonra bir adamla birlikte olduğumu ve en sonunda da cennetten konulduğumu mu söylüyorsun?"

"Biliyorum kulağa saçma geliyor ama öyle."

"Hemde ne saçma." Ardından elimdeki bardaktan bir yudum daha aldım. Cidden çok saçmaydı. Hadi melek olduğumu kabul ediyim peki başkasıyla birlikte olmam? Evet evet bu kesinlikle bir saçmalıktı. Hemde kocaman bir saçmalık.

İvana bir soru yönelttim ona.
"Peki bu ceza, ne tür bir ceza bu?"
"İşte o deyişiyo. Sana bir ceza veriyorlar ve bunun üzerine bir de cennetten koyuyorlar." Ne kadar da rahat bir şekilde anlatıyordu! Oysa ben o kadar basit şekilde anlamıyordum.

"Ceza kısmını biraz daha açabilir misin?"

"Tabiki o zaman bizden başlayım mesela biz erkekler cehenneme sürgün gönderildik. Cehenneme sadece erkekler gidiyor diyemem kadınlarda gidiyor ve orada birlikte olmak günah değil. Orada rahatsın tekrar melek olmaya çalışmadığın sürece tabi eğer öyle bir şey olursa sonu ölümdür. " bu bilgiler bana çok fazla gelmeye başlamıştı. Kafatasımın içinde hafif hafif zonklama olurken başım da dönmeye başlamıştı. Bu bilgiler bana çok fazlaydı. Gerçi bu bilgiler doğru mu yalan mı daha ondan bile pek emin değildim....

Aklıma takılan bir soruyu sordum o halde ben neden cehennemde değil de dünyadaydım! Benimde cehennemde olmam gerekirdi değil mi?

"Peki ben neden dünyadayım o halde? Cehennemde olmam gerekmez mi?"

"İşte cennetten kovulurken bize cezalar veriyorlar ve birimiz dünyaya sürgün giderken birimiz cehenneme sürgün gidiyoruz bizi ayırıyorlar yasakları deldik diye."anladım anlamında kafamı salladım ama kesinlikle hiçbir şey anlamıyordum. Bu oldukça saçmaydı!

"Sende bana bu yüzden dünyada olduğumu söylüyorsun yani birlikte olduğum adamdan uzaklaştırılmak için."

"Evet." Ortamda derin bir sensizlik oluştu. Bu süre zarfında bir yandan derince düşünüyor, bir yandan da düşünmem için ihtiyacım olan oksijeni ciğerlerime depoluyordum. İvan bunu farketmiş gibi konuşmadı ve bana kendime gelmem için birazcık vakit verdi.

"Peki o zaman biraz daha açık konuşuyum hem böylelikle sen daha net anlarsın." Bardaktan bir yudum su daha içip İvana baktım. Konuyu biraz daha açmasını bekledim.

"Mesela Levın. Levın cennetten kovuldu ve cehenneme gönderildi. Ayrıca bir  daha hiçbir kıza dokunmasın diye teni lanetlendi yani bir kıza dokununca teni yanıyor ve sevdiği kızı sonsuza kadar hatırlamak zorunda onun cezası bu. Ömrünün sonuna kadar bu cezayı çekicek." Gözlerimi kocaman açıp ona baktım. Anlattıklarına inanmayacaktım lakin Levın hakkında dedikleri doğruydu bana dokununca teni yanıyordu ve bu İvanın dediklerini doğru kılıyordu. Biran düşündüm Levın da biriyle birlikte olmuştu ve cezalandırılmıştı. İvanın dediği gibi birlikte olduğu kadını sürekli hatırlamak zorundaysa hala onu seviyordur belki hem.

Kalbimde hafif sızı oluşup tekrar kaybolduğunda gene kızdım kendime. Kalbimin bu densizliğini kaldıramıyordum artık!

Hem belkide hala o kadını sevdiğini için ondan dolayı bana ondan uzak durmamı söylemişti. Belkide ona sevdiği kadını hatırlatıyordum bu yüzden benden nefret ediyordu.

Kafamın dağıtmak için dikkatimi gene İvana verdim. Enazından bu beni düşüncelerimden alıkoyardı. Levını düşünmemek en iyisiydi. Çünkü benim onu sevmem değil ondan nefret etmem gerekiyordu! O bir katildi!

İvan tekrar konuşunca ona baktım böylesi daha iyiydi. O sürekli böyle konuşmalıydı beni kendi düşüncelerimle baş başa bırakmamalıydı. Zira düşüncelerimde boğuluyordum.

"Ya da Liam o da cehenneme gönderildi ve uyuduğu zaman sevdiği kadının başkasıyla birlikte olduğunu görüp acı çekiyor. Onun cezasıda bu. Ethamın ise cehenneme gönderilmekle birlikte sevdiği kadın ne zaman acı çekerse o da bin mislini aynı şekilde çekicek. Yani kızın kolu acıdıysa kolu acıyacak, bacağı acıdıysa da bacağı acıyacak ve aynı acıyı hissedicek." İşte bu aklımın sınırlarını zorlardı. Böyle bir şeyi kesinlikle beklemiyordum. Ne kadar saçma gelse de geçen günlerde evde olanları düşündükçe doğrululuğu su götürmez bir biçimde suratıma çarpıyordu. Ben ne kadar inanmak istemesem de bunlar gerçekti ve ben her ne kadar melek olduğumu inkar etsemde cennetten kovulan bir melektim. Hadi canım sende....

Bunlar bütün bu süre zarfında evde olanları açıklardı. Hepimiz bir melektik ve hepimizin cezası vardı!

"Peki dediğin gibi ceza verilip kovuluyorsak benim cezam ne? Kendimde bir anormallik göremiyorum belki de senin dediğin gibi bir melek değilim aslında ben. Sizler melek olabilirsiniz ama ben değilim belki benim melek olmam konusunda yanlış düşünüyorsunuz." Tabi ya belkide sadece onlar melekti ama ben değil! Bende bir anormallik yoktu sonuçta.

"Hayır hayır meleksin. Siz meleklerin teni dolunayda parıldıyor bunu normal insanlar farkedemez oysa biz şeytanlar farkedebiliyoruz ve bundan dolayı sizleri kaçırdık. Ayrıca asıl soruna gelirsek belkide senin cezan da hiçbir şeyi hatırlamamaktır." Beklentiyle gözlerime baktı. Bu doğru olabilir miydi? Benim cezam da hiçbir şeyi hatırlamamak olabilir miydi? Ahh işte yine kim bilir kaç bilinmeyenli denklemlerin içerisinde kayboluyordum. Sürekli bir şeyleri algılamaya, anlamaya çalışmaktan cidden çok yorulmuştum...

Fırtınanın içine kendimi atıp kaybolmak istiyordum. Cidden çok yorulmuştum...

☆☆☆☆☆

Bölüm sonu seviliyorsunuz♡♡♡

*DÜZENLENDİ*

MERİDA~AY'IN KALBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin