"Hanımefendi verdiğiniz tariflerden emin misiniz? Yani karıştırıyor olmayın? Veya da hatırlayamıyor?" Kaşlarımı çattım ve polis memuruna baktım. Tabikide emindim! Kendini ne zannediyordu? O kadar süre onlarla tek başına o evde kalan bendim o değildi! Şimdi bana ne cürretle ahkam kesiyordu? Bu polis kendini ne zannediyordu?
"Ne demeye çalışıyorsunuz orada o evde kalan bendim siz değil! Tutsak olan bendim! Ava benim gözümün önünde öldü! Nefret ettiğim yüzler her daim etrafımdaydı ve siz şimdi gelmiş bana hesap mı soruyorsunuz?" Sinirle soludum.
"Hanımefendi lütfen sakin olun. Amacımız sizi sinirlendirip üzmek değil. Sadece verdiğiniz tariflere göre bir kişi bulamadık." Ardından sıkıntılı bir nefes verdi ve konuşmaya devam etti. "Verdiğiniz tarifler seneler önce ölmüş insanlara ait. Lütfen bir kez daha düşünün. Atladığınız bir nokta veya herhangi bir şey olabilir mi?" Soru dolu bakışlarla bana baktı.
Bu sefer şaşkınca bakan ben oldum. 'Seneler önce ölmüş insanlara ait' derince yutkundum. Kulaklarım uğuldamaya başlarken beynimin içinde ampul gibi İvanın söyledikleri belirginleşiyordu. "Bizler birer şeytanız ve sizlerde birer meleksiniz!" Onlar gerçekten seytanlardı! Ve bende cezaya mahkum kalmış, cennetten kovulmuş bir melek!
Onlar boşuna bizleri bulmamaışlardı çünkü bizler gerçekten birer melektik. Dünyaya gönderilen sürgün melekler...
Peki ya şimdi ne olucaktı? Onları bulmaları imkansızdı, onlarınsa gitmeden önce görevlerini yerine getirmeleri gerekiyordu çünkü onlar birer ast'tı.Bu da demek oluyordu ki ensemde beni bekliyorlardı!
Boynumdan aşşağı soğuk bir ürperti inerken kendime soru sordum. Kendi dünyama gitmeye hazır mıydım? Kesinlikle hayır!
Gölgeleri, pusudaki aslan gibi her hareketimi izleyecekti ve sonunda kendi kurbanlarını kurban etmek için geri kaçıracaklardı. Levın zaten beni geri kaçıracaklarının farkındaydı bile bile salmıştı! Çünkü canı avıyla oyun oynamak istiyordu. Avıysa benden başkası değildi. Bu düşünce aklıma geldiğinde ondan bir kez daha nefret ettim. O an onun gerçekten iyi biri olduğunu düşünmüştüm oysa o sadece kendi keyfi için beni bırakmıştı....
Korkulu gözlerle etrafıma baktığımda polislerin çoktan gitmiş olduğunu gördüm. Endişeli bir şekilde bana bakan ailem vardı odada.
"Sizler...sizler gördünüz degil mi? O gece beni sizin yanınızdan kaçırdı. Sizler gördünüz." Üzgünce babam başını iki yana salladı.
"Malesef çünkü sokak lambası arkanızdan vuruyordu. Yüzünü seçemedik ve bundan dolayı seni bulmamız zaten bu kadar uzun sürdü." Üzüntülü bir nefesi ortama bıraktığında babm her ne kadar sinirimi yatıştıracağı için bir küfür mırıldanmak istesem de aileme karşı ayıp olacağını bildiğimden içimden küfürleri sıralamaya başladım. Dolabıma doğru gittim siyah bir tayt ve beyaz sporcu atletini alıp banyoya geçtim. Yanlarından banyo bahanesiyle ayrılırken burada kendimle baş başa kalacağıma emindim. Annem yanlız bırakmak istemediğini, kendinin de gelmesini teklif etsede kabul etmedim. Arkamdan kapıyı kilitlerken suyu açtım ve üzerimdeki fazlalıkları çıkarmaya başladım.Kendimi kafesin içindeki kuş gibi hissediyordum. Etrafıma dizilmiş onlarca şeytan beni izliyordu. Onlardan kaçmak için diğer tarafa uçsam bu sefer de yakalanıcaktım. Levın bu dünyayı bana bir kafese çevirmişti. Demirlerin arkasından beni izliyordu ve o gün geldiğinde kanatlarımı koparmaktan hiç çekinmeyecekti. Onun derdi kuş değildi. Kuşun kanatlarındaki hayattı....
Suyu dolmuş küvete baktım ve musluğu kapattım. Suyun içine girerken üzerimdeki fazlalıklardan kurtuldum. Küvetin içine girip uzanırken gözlerimi de kapattım. Karanlık dörtbir tarafımda kolgezerken bu sefer karanlıktan korkmadığımı farkettim. Sanki karanlıkta tanıdığım bir şeyler vardı. Sanki bana ait bir şeyler vardı....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERİDA~AY'IN KALBİ
Science FictionMerida ay tozundan yaratılmış bir melek onunsa aşık olduğu adam Levın. Bu iki melek kalplerindeki aşkı öldürebilecek midir? Yoksa onların etrafını saran yıkımın altındaki enkaz mı olucaklardır? birbirlerine kati surette haram kılınan Merida ve Levın...