Orada öylece durmuş bekledikleri işaretin ne olduğunu düşünürken ensemdeki nefesle irkildim. Levın ölüm kokan nefesini enseme üflerlen tüm hücrelerim alev aldı.
"Küçük hanımlar da buradaymış. Dur tahmin ediyim sen kapı mı dinledin."
Nefesi ensemi yalayıp kulaklarıma doğru geçiş yaparken sıradaki işgal yeri kulaklarım oldu. Bense olduğum yere çivilenmiş gibi orada öylece kaldım tepki verememiyordum ki o da anlamıştı kapı dinlediğimi.
"Aaa ama bunun bir cezası olmadı demi melekcik?"
"Hımmm ne olsa."
"Aa buldum beni öpmen." Kaşlarımı çatıp ona doğru hızlı bir şekilde döndüğümde yüzünde eğlenen ifadeyi gördüm. Benimle oynuyordu!
"Şimdi ortalıktan kaybol yüzünü daha fazla görmek istemiyorum. Saçının ve gözlerinin rengi cidden iğrenç ailen sana iyi dayanmış bugüne kadar." Yanımdan geçip gidecekken bu sefer ben onun kolunu tuttum. Tenim tenine değerken öylece durdu.
"Sence de senin düşüncelerin umrumda mı? Sırf iğreniyorsun diye gözünün önünden bile ayrılmak istemiyorum sana işkence etmek için." Dudaklarından bir mırıltı döküldüğünde dediğini algılayamadım. Anlından terler dökülürken iyi dayanıyordu ona dokunmama. Kolunu birazcık daha sıktığımda bu sefer bir küfür savurup beni itti. Kavrulmuş tenine bakarken artık emindim ona dokundukça yanıyor ve acı çekiyordu.
"Ne o Levın tenin tenimle yanıyor mu?" Kaşları çatılıp gözleri büyürken sorumu askıda bırakıp çekip gitti. İşte bu, zafer!
Ardından İvanı bulmak için evin içinde gezmeye başladım. Beynimi patlatan soruları ona sormalıydım. Bir an önce artık cevaplarımı almak istiyordum.
İvanı üst katta Adanın yanında bulduğumda doğrusu pekde şaşırmadım! Bu çocuk asla bu kızın peşini bırakmayacaktı.
"İvan konuşmamız gerekiyor gelirmisin?" Başıyla onaylayıp Adaya veda ettikden sonra yanıma geldi. Rastgele boş bir odaya girip kafamdaki sorularla onu sıkıştırmaya başladım.
"İvan siz Âvadan gelmiştiniz demi orası nasıl bir yer? Yani siz bu dünyadan değilsiniz demi? Bu durumda siz ne tür varlıklarsınız? Uçabiliyor musunuz? Ya da mesela ben sana değince canın yanıyor mu? Veya da gruptan herhangi birinin canı yanıyor mu? Kanatlarınız var mı? Yoksa..."
"Arıza yeter!"
İvan sert bir şekilde sorularımı sonlandırmıştı onun gözlerinin içine bakıp cevaplamasını bekledim. Anlından boncuk terler dökülüyorken ne demesi gerektiğini bilmiyor gibiydi. Bakışlarını benden kaçırıyordu demek veya dememek arasında ikilemde kalmış gibiydi. Gergin bir nefesi ciğerlerine gönderdiğinde dudaklarını araladı sonra gene kararsız kalmış olucak ki kapatıp yutkundu. Hadi ama cevaplar bu kadar zor muydu?
"Ne demeliyim bilmiyorum. Sanırım sana sorularının cevabını veremem."
"İvan bize ne olucak? Beklediğiniz işaret ne? O işaret gelince bize ne yapıcaksınız?"
Gözleri kocaman açıldı ve sabahtan beri kaçırdığı bakışları beni buldu."Sen..sen nereden biliyorsun işaret beklediğimizi?"
"Levın ve Liam konuşurken onları dinledim. Sen onu bırakta benim soruma cevap ver. Enazından sonumuzu bilmemiz hakkımız bunu hakediyoruz dimi? İvan biliyorum ki sorularımı sadece sen yanıtlarsın." Gözlerine hüzünlü bir şekilde baktığımda karşımda ezildi ama cevap vermedi.
"Bazen cevabını bilmediğin sorular hayatını daha yaşanılası yapar. Ama şunu bil ki bizler bir ast'ız yani buyruk altında olan insanlarız. Bizi yargılama bize ne görev geldiyse onu uyguluyoruz." Görevleri neydi ki bizi öldürmek mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERİDA~AY'IN KALBİ
Science FictionMerida ay tozundan yaratılmış bir melek onunsa aşık olduğu adam Levın. Bu iki melek kalplerindeki aşkı öldürebilecek midir? Yoksa onların etrafını saran yıkımın altındaki enkaz mı olucaklardır? birbirlerine kati surette haram kılınan Merida ve Levın...