Bizi arabaya bindirip yola koyulduklarında cam kenarına geçip Avaya baktım. Gözlerimden yaşlar hala hücum ediyordu. Kendimi yorgun ve bitkin hissediyordum. Verebildiğim tek tepki gözlerimden akan yaşlardı. Ava gözden kaybolduğunda istifimi bozmadan denize bakıp ağlamaya devam ettim. Artık denizden nefret ediyordum!
Karanlık ortama hakim olduğunda artık görebildiğim tek şey farın aydınlattığı yerlerdi. Deniz görünmüyordu ama ben gene de ağlamaya devam ediyordum.
Soluğu evde aldığımızda direk arabadan inip üst kata çıktım. Girdiğim odanın kapısını kilitlerken banyoya girdim ve oranın da kapısını kilitledim küvete soğuk suyu doldururken hiç tereddüt etmeden üzerimdeki ıslak kıyafetlerle suya girdim. Su dolduğunda bir süre sonra suyu kapattım.
İçimdeki yanma hissi birandahi olsun geçmiyordu. Ava daha beş dakika önce bizimleydi...ağzımdan bir hıçkırık kaçtığında elimi ağzıma bastırdım ve dişledim. Bu lanet heriflerin sesimi duymasını istemiyordum.
Çok yanıyordu canım!
Kalbimdeki parçalar canımı yakarken her hücrem kan akıtıyordu. Kalbimdeki kocaman delikte ölüyordum. Kalbimdeki kocaman boşluk heran beni içine çekiyordu. Gözyaşlarımın arasında derin bir soluk alıp gözlerimi kapattım. Anında gözlerimin önüne bir siluet çizildi. Tanıdığım siluetten nefret ettiğimi farkettim. Oysa kalbimin kırık yerlerinden ayrı birer parıltılar yükseliyordu. Onu sevemezdim! O Avanın sonuydu! O benim sonumdu!
Kalbime kocaman bir yumruğu gönderip suyun içine kaymaya başladım. İki cihan bir araya gelse dahi onu sevmeyecektim! Artık o benim baş düşmanımdı! Her ne olursa olsun ondan nefret edecektim!
Bedenimi suyun içine iyice kaydırıp yavaşca kafamıda içine soktum. Soğuk bedenimi ele geçirirken beni sonsuz huzuruna davet ediyordu. Bedenime saliselik bir titreme geldi. Sudan çıkmak istesem de aklıma Avanın son görüntüleri geldiğinde kendimi iyice suya gömdüm. Nefessizlikten acıyan ciğerlerim umrumda değildi. Kapalı gözkapaklarımdan suya karışan damlalar yok oluyorken içten içe Avanın yasını tutuyordum. Bu böyle olmamalıydı!
Bende Ava gibi artık bu dünyadan silinmek istiyordum. Yorulmuştum artık!
Sıra bize gelmişti peki diğerlerinin de gözlerim önünde ölmesine dayanabilecek miydim? Asla... ya kendi ölümüme. Kim bilir ben nasıl ölücektim ve cesedim hani yerde çürümeye mahkum bırakılacaktı....
Sudan çıkmak isteyen ciğerimi esgeçip bünyemdeki havayı yavaş yavş burnumdan verip kabarcıklar oluşturuyordum. Burada böyle ölsem ne güzel olurdu....
Kalbim ani bir savcıyla gözümün önüne ailemi getirdi. Yokluğumda kesin harapolmuşlardı. Peki ölüm haberimle nasıl üzüleceklerdi. Bu sefer nişanlım geldi aklıma kimbilir o ne durumdaydı. Ben onu sevmesem de beni ne kadar çok sevdiğini biliyordum. Daha küçücükken bana aşıktı. Kendini bildi bileli bana aşık büyümüştü pamuk gibi kalbi vardı ve çok yakışıklıydı ama bunlar onu sevmeme sebep değildi. Aşka inanan bir insandım lakin bu saatten sonra zordu. Aşk peri masallarında kötü cadının elindeki güzeller güzeli kızı kurtaran cesur,yakışıklı ve güzel kalpli erkeğe mahsustu biz fani dünyada yaşayan iyilere değildi.
Algılarım yorulup beni uykuya davet ediyordu. Kendimi yorgun hissediyordum. Çok yorgundum beynim uykuya davet ederken ciğerlerim burdan çıkmamı emrediyordu. Uyku daha cazip geldiğinde ciğerlerimi susturup beynimi dinledim. Anında gözlerimin önüne bir kare getirdiğinde. Beni o kareyle avuturken bir uyuşturucu misali tüm bedenimi uyuşturuyordu. Ayaklarımda bir karıncalanma oluşurken sonrasında bu karıncalanma tüm vücuduma yayıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERİDA~AY'IN KALBİ
Science FictionMerida ay tozundan yaratılmış bir melek onunsa aşık olduğu adam Levın. Bu iki melek kalplerindeki aşkı öldürebilecek midir? Yoksa onların etrafını saran yıkımın altındaki enkaz mı olucaklardır? birbirlerine kati surette haram kılınan Merida ve Levın...