Evet gençler kitabaa başlama tarihlerinizi buraya alıyım. Ayrıca saati de eklemeyi unutmayın. Bakalım ne zaman başlamışsınız bu kitaba.
☆☆☆☆☆
Herkezin hayatında feda ettiği bir eşyası, annesi, babası veya ailesi vardır. İstemesek de feda etmişizdir. Çünkü onları hayatımızda tutmak, bizimle olmasını sağlamak bizim elimizde değildir.
Kimimiz merak ettiği sorular peşinde koşar, kimizse hayata eksi bir ile başlamanın verdiği ağırlıkla ayakta durmaya, hayata karşı direnmeye çalışır.
Peki siz hangisisiniz? Hayata bir sıfır başlayan mı? Elinden oyuncağı alınan mı? Yoksa ben gibi ailesiz olan mı?
Gözümden bir damla yaş yanaklarıma doğru süzülürken elimin tersiyle silip boynumdaki kolyeye sarıldım. Ailemden bana kalan tek yadigar bu kolyeydi.
Avcumun içine alıp bakmaya başladım. Beyaz şeffaf içinde karlı bir dağ olan normal bir kolyeydi ama bende değeri çok büyüktü. Kolyenin olmayan yarısına baktım bu bir daire biçimindeydi ve tam ortadan bölünmüştü. Bu demek oluyordu ki kalan kısmı ailemdeydi. Bizi birbirimize bağlayan bağ bu kolyeydi ondan dolayı bende değeri çok yüksekti.
Altında hangi dilde olduğunu bilmediğim bir şey yazıyodu. Çok uğraşmıştım ama hangi dil olduğunu bulup anlamını çözememiştim. Ah bir çözsem! Anlasam ne yazdığını...belki annemin ismi belki babamın ya da beni ne kadar çok sevdiklerini yazmışlardır. Kolyeye bir kez daha sarıldım ve boynuma dolanan ince siyah zarif ipine baktım. Eğer böyle devam edersem ağlamaya devam edeceğimi bildiğim için kafamı odama çevirdim.
göz gezdirdim önce. Bu evin kapısına bırakıldığımda boynumda bu kolye varmış ve elimde bir kağıt "Merida"
Ailemin kim olduğunu bilmesem de bana bıraktığı bu iki miras vardı. Adım ve kolyem. Ahh doğru ya birde sırtımdaki dövmem. Esrarengiz bir şekilde kimse dövmemi anlamdıramamıştı. Bir haftalık bebeğe kim nasıl dövme yapabilirdi ki? Ayrıca ben o acıyı nasıl kaldırabilmiştim hayret doğrusu.
Odamın kapısı tıklatıldığında yatağımda oturur pozisyona geldim ve kapıdaki kişiyi içeriye buyurettim. Annem hızla odaya girdi yanındaki hizmetçilerde ise bugün nişanım için giyeceğim elbise ve ayakkabı vardı.
"Tatlım sen hala kalkmadın mı? Aaa olmaz böyle hemen kalkıyorsun ve hazırlanmaya başlıyorsun" bunları derken bir yandan da odadaki perdeyi açtıktan sonra içerinin havalanması için camı açtı.
"Sanada Günaydın anne." Göz devirerek söylemiştim. Anında güler yüzüyle yanımda geldi. "Günaydın tatlım. Sadece bitanecik kızım artık evimizden uçuyo bu beni üzüyo ama yuva kurma düşüncen de mutlu ediyo." Yanaklarımı şefkatle okşayıp saçlarıma öpücük kondurdu. İşte huzur buydu!
Ailemi seviyodum beni gerçek evlatları gibi görüp bakmışlardı. Sırf onlar için bizim gibi zengin olan bir ailenin çocuklarıyla evlenmeyi kabul etmiştim. Sevmediğim bir adamı ailem istiyo diye kabul etmiştim. Ki onlara can borcum var. Ne isterlerse tabiki yaparım. Ayrıca benim kötülüğümü isteyeceklerini de sanmıyorum. Çocuğun huyunu suyunu beğenmiş, bana yakıştırmış olmalılar ki bu evliliği istemişlerdi. Ailemin benim için en doğru kararı vereceğini bildiğim için bana laf düşmezdi.
Annem bir kez daha kalkmamı söyledikten sonra hazırlıklarla ilgileneceğini söyleyerek odadan çıktı. Bende kendimi banyoya attım.
Suyu açıp bedenimden aşağı süzülmesine izin verdim. Saçlarım anında yüzüme yapışırken umursamayıp ordan şampuanımı aldım ve kafama sıktım. Hızla bir yıkanma yapıp bedenimi havluyla sarıp odama geçtim. Aynanın önünde duran askılı beyaz yırtmaçlı elbiseyi baktım. Belinden itibaren yukarı doğru hafif hafif taşlar çıkıyodu. Klasik annem diye düşünüp saçımı kurutmaya geçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERİDA~AY'IN KALBİ
Ciencia FicciónMerida ay tozundan yaratılmış bir melek onunsa aşık olduğu adam Levın. Bu iki melek kalplerindeki aşkı öldürebilecek midir? Yoksa onların etrafını saran yıkımın altındaki enkaz mı olucaklardır? birbirlerine kati surette haram kılınan Merida ve Levın...