Kulağımın kenarına bir öpücük kondurdu parmağıyla göz yaşımı silerken derin bir nefes aldı ve beni içine hapsetti. "Git hadi." Anlamsız bakışlarımı ona yöneltirken o ağırlığını komple üzerimden çekmişti. Yürümem için gerekli olan enerjiyi içime depoladım ve savsak bir adım attım. Gözümden yaşlar akmaya devam ederken sırtımı ona döndüm ve bir adım daha attım.
"Kokunu benden sakla. Yoksa cehennemin dibinde olsan bile kokun seni bana buldurur Melekcik." Gözümden yaşlar akmaya devam ederken öylece dikildim fakat kafamı çevirip ona bakmadım. Ona bakacak kadar cesaretim yoktu. Eniyisi onu geride bırakıp gitmekti. O hiç olmamış gibi gitmekti. O hiç yaşamamış gibi gitmekti...
Gözlerimin hedefi babamken ona bakarak ağır ağır ilerliyordum. Göz yaşlarım hala yanaklarımdan süzülürken Levının bakışlarını sırtımda hissediyordum. Lakin beni delip geçmiyordu tuhaf bir şekilde bu bana huzur veriyordu. Cellatım tarafından izlenmek bana huzur veriyordu ne kadar da mazoşist olmuştum!
"Baba." Dudaklarımdan hıçkırıkla beraber dökülürken bu iki hecelik kelime, kalbim bile kan ağlıyordu. Onu gören her hücrem onun kokusuyla tutuşup kan ağlıyordu.
"Kızım." Babamın gözleri anında beni bulduğunda onun da gözlerinden yaşlar firar etmeye başlamıştı. Göz torbaları çıkmış, gözleri kan çanağına dönmüştü. Sakalını kestirmemiş, her zaman düzgün, bakımlı olan saçlarını dağıtmıştı. O da benim gibi dağılmıştı....Benim adım atmaya halim bile yokken babam koşarak geldi ve bana sarıldı. Sıcak kollarda olmam bana yuvayı hissettirdi. Babamın sıcak kolları benim için yuvaydı, yuva bu kadar basitti.
Genzime dolan kokusunu ciğerlerim özlemle soludu. Dudaklarımda bir hıçkırık daha beyda olurken babam da benden farksız değildi. Başka bir koku daha sarmaladığında beni onunsa Ayvaz olduğunu anladım. Oda dağılmış bir vaziyetteydi sıkıca sarıldı bana. Babam gibi o da beni kucaklıyordu.
"Buldum seni." Gözlerinden yaşlar akarken çaresiz sesi firar etti dudaklarının arasından. Sıkıca sarılıyordu bana, o an Ayvazı bile özlediğimi farkettim. Ellerimi tuttu ve üzerine sayısız öpücük bıraktı. "Seni bulamayacağım diye çok korktum Merida." Sesi iç parçalayıcı derece çaresizdi.Tekrar sıkıca sarıldı bana. Ayvazın bana her zaman aşık olduğunu biliyordum ama bu kadarını bende beklemiyordum. Gözlerinden bu sefer mutluluk gözyaşları dökülürken saçımın her bir köşesine sayısız öpücüğünü iliştirdi. O an bir kez daha farkettim erkeklerde ağlardı!Delici bakışlar sırtımda peyda olurken ensemden aşşağıya doğru soğuk bir ürperti indi.Etrafımızdaki polisler geldiğim yönde hızlı bir arama gerçekleştirirken başları olduğunu tahmin ettiğim bir polisse bana sorular soruyordu ona cevap veremeyecek kadar yorgun ve bitkindim.
Herşey saniyeler içinde olurken havada iki el silah sesi duyuldu. Sırtımdaki delici bakış ortadan kaybolurken kalbim boğazımda atıyordu. Dudaklarımdan bir vaveyla kopup silah sesine karıştığında kalbim sancıdı. Gök gürleyip ikiye yarıldı karanlık ortama hakim olmaya başlarken boğucu bir hava oluştu ortamda. Bu karanlıkta boğuluyordum! Onun karanlığında boğuluyordum! O vurulmuş muydu? Ya daha kötüsü olup öldüyse?
Kalbime bir öküz oturmuş gibi nefes almamı engellerken o an uçurumdan düştüğümü hissettim. Bedenimde yakıcı bir acı beyda olurken tüm hücrelerimi yakıp geçiyordu. Bundan en çok etkilenense kalbimdi...
Geldiğim o ağacın oraya gitmek istesem de ayaklarımda gidecek kadar derman yoktu. Oraya öylece yığılıp kalmaktan korktum. Kulaklarımda uğultular vardı ama bir araya gelip anlaşılır bir cümle oluşturmuyordu. Gözümde kocaman bir yaş peyda olurken kalbimin üzerine düştü ve orayı yaktı. Ona bir şey olma düşüncesi beni yakıyordu! Nefret ettiğim adama bir şey olma düşüncesi beni yakıyordu....
Bir adım atmaya çalıştığımda yere yığılan bedenimi Ayvaz tuttu. Beni kucağına alırken benimse gözüm tek bir yerdeydi. Saniyeler önce bize ev sahipliği yapmış yaşlı ağaçta. Her ne kadar oraya gitmek istesem de beceremiyordum. Ayvaz beni kucağına alır almaz ters istikamette yürümeye başlamıştı. Menevişlerim aynı yerde takılı kalmıştı en ufak bir hareketi bile tartmaya çalışırken gözlerimden yaşlar firar edip Ayvazın tişörtünü ıslatıyordu. Oysa bana telkin vermeye çalışıyordu.
"Şii geçti. Döndün evine." Tekrar saçlarıma bir öpücük kondurdu. Haklıydı evime dönmüştüm artık o anları unutmalıydım. Gözlerimi kapattım ve başımı Ayvazın kalbine koydum. Lakin bu içimdeki sıkıntının geçmesini engelleyememişti.Biraz sonra Ayvazın arabasının yanına gelmiştik beni arka koltuğa yatırdı babam anında diğer kapıdan binip kafamı dizlerine aldı ve saçlarımı okşamaya başladı. Yorgun saçlarımın arasında gezinen yumuşak parmaklar kalbim acısına gem vururken bense sessiz sessiz ağlamaya devam ettim. Sahi ben ne için ağlıyordum?
Levın o..o peki kurtulmuş muydu? Gerçi halini düşünecek olursak o biraz zor olurdu. Adım atmaya bile hali yoktu. Kesinlikle yaralanmıştı ya da kötüsü olduysa... dudaklarımdan tekrar bir hıçkırık koptu. Babamın dudaklarını saçlarımda hissettiğimde rahatlamaya çalıştım. Lakin olmuyordu...
Ayvaz hızla ön koltuğa oturdu ve zemini ağlatacak kadar hızla gazladı. İşte olmuştu sonunda bu yerden kurtulmuştum, sonunda prangalarımdan kurtulmuştum o halde neden hala kalbim kan ağlıyordu? Neden hala ait olduğu şeytanı bulmamı istiyordu?
İçimdeki acı geçmeyecek miydi?Ezberlediğim yollardan hızla geçerken gözlerimi kapattım ve uyumaya çalıştım fakat içimdeki yangın buna engel oluyordu. Ne kadar da yanıyordu canım! Elim boynumdaki kolyeye gidip onu sardığında kalbimin rahatladığını hissettim. Sanırım bana iyi gelen şey bu kolyeydi.
Ayvaz sevinçle telefonla konuşurken bulunduğumu haber veriyordu. Ona ve babama baktım beni buldukları için ne kadar da mutlulardı o halde ben neden bu kadar üzgündüm?
Kafamı hızla iki yana salladım. Biran önce toparlanmalıydım. Bu saçma duygu beni yemeden önce ben onu altetmeliydim. Çatlamış dudaklarımı açtım ve konuşmaya çalıştım bu benim canımı yaksada umursamadım.
"Nereye gidiyoruz?""Hastaneye gidiyoruz babacım." Babam beni yumuşacık sesiyle yanıtladığında ona eve gitmek istediğimi söylemek istesem de konuşmak istemediğime karar verdim ve sustum. Sadece bqşımı sallamakla yetindim. Babamsa saçlarımı okşayıp sayısız öpücüğü bedenimle buluşturuyordu. Bu öpücükler bedenimdeki yaraları bir bir dindirirken ruhumun neye ihtiyacı olduğunu çoktan bulmuştum. Baba sevgisine!
"Tatlım biraz dinlenmeye ne dersin?" Onu başımla onayladım ve gözlerimi kapattım. İçimdeki yangına babamın öpücükleriyle su dökmesini izlerken uyumaya çalışıyordum. Ruhumdaki yorgunluğu umursamayıp uyumaya çalışıyordum.
Yolculuğumuz hızlı bir şekilde hastanede son bulduğunda orada beni bekleyen annemi gördüm bu sefer. Gözleri yaş dolmuştu bemim de gözlerim yaşlarla dolduğunda savsak adımlarla anneme doğru koşmaya başladım."Anne." Acı dolu vaveylam tüm hastaneyi iletirken içimdeki acıyı bir kez daha körlemişti.
"Kuzum." Annem de acı dolu bir vaveyla koydu ortaya ve bana doğru koşmaya başladı. İkimizin de gözlerinden yaşlar dökülürken sonunda beklenen kavuşma gerçekleşti. Kalbimizdeki yangın yeri göğü inletirken sıkıca birbirimize sarıldık. Annem beni sıcak kollarına sarıp yanaklarıma sayısız öpücük bahşederken o da ağlıyordu. Ensonunda gücümüz tükendiğinde yere çöktük ve ağlamaya devam ettik. Annemin kokusu yaralarıma tuz basarken onun o şefkatli gözlerini ve güvenli kokusunu ne kadar çok özlediğimi farkettim. Ben annemi çok özlemiştim!
"Kızımızı getirdim." Annem gözlerindeki yaşlarla babama teşekkür ettiğinde ensonunda babam da dayanamayıp yere çöktü ve bize sarıldı. O da tekrar ağlamaya başlamıştı.
"Siz benim herşeyimsiniz." Babam ve annem aynı anda sayısız öpücüğü bana bahşederken ne kadar şanslı olduğumu düşündüm. Onlar gibi bir ailem vardı. Kendi öz kızları olmadığım halde beni koşulsuz seven bir ailem vardı. Bende onlara sıkıca sarıldım ve öpücüklerimi onlara bahşettim.
Orada öylece ne kadar süre kaldık hiç bilmiyordum. Derin iç çekişlerde bir ailenin mutluluğu yatıyordu. Bir anne ve babanın kızına olan özlemi,hasreti vardı. Orada bir aile sıcaklığı vardı. Yere çökmüş bir aile tablosu vardı.
☆☆☆☆☆
Bölüm sonu...
*DÜZENLENDİ*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERİDA~AY'IN KALBİ
Science FictionMerida ay tozundan yaratılmış bir melek onunsa aşık olduğu adam Levın. Bu iki melek kalplerindeki aşkı öldürebilecek midir? Yoksa onların etrafını saran yıkımın altındaki enkaz mı olucaklardır? birbirlerine kati surette haram kılınan Merida ve Levın...