"Bak iyi bak benim sevdiğim kadının sırtında bu dövmeden olacak yollarımızın elbet bir gün kesişeceğini biliyorduk küllerimizden yeniden doğmak için ikimiz de aynı dövmeyi yaptırdık bakalım Merida hanımda da var mı?" Gözlerini anında beni bulurken heybetli vücudu bana doğru gelmeye başladı. Adımlarım geri geri giderken ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum. Gelip dibimde durdu "Söyle bakalım baş belası sende bu dövmeden var mı? Yok demi? Şimdi sende inandın mı benim kaderimdeki kadının sen olmadığına." Başımı iki yana salladım. "Y..yok evet."
Kafasını diğerlerinin olduğu tarafa çevirdi derin bir nefes alırken neden bu kadar ürktüğümü anlamaya çalıştım. Sahi neden bu kadar korkmuştum? Peki neden yalan söylemiştim? Onun meleği olmaya hazır mı değildim?"Size söylemiştim buna inanmayı artık bırakın." Ada bir adım öne çıktı ve şüpheci gözlerini bana dikti. "Merida yalan söylüyor onda bu dövmeden var bizzat ben kendim gördüm." Levının ateş saçan gözleri bana döndüğünde kafamı iki yana sallayıp mırıldanmaya başladım. Hala neden yalan söylediğimi bilmiyordum ama doğruyu söylemek de istemiyordum. Terlemeye başladığımda bu durumun içinden nasıl kurtulacağımı düşünmeye başladım. Tırnaklarım avcumun içine batarken bir çıkış yolu aramaya başladım. Fakat yoktu! Lanet olsun sana Ada beni nasıl bir durumun içine soktun!
"Bu doğru mu?" Gözlerinin içine bakarken gözlerindeki lavlardan korktum ve sesimi bile çıkaramadım. Lavlar öyle yoğundu ki doğru desem gözlerinden taşıp üzerime akacaktı.
"Sana bu doğru mu dedim!" Aniden bağırmasından korkup silktim. Olduğum yere iyice sinerken gözlerimi gözlerinden ayırıp yere sabitledim. Levın sinirli bir nefes verirken yakınlığından nefesi saç diplerime işlemişti ama bu bana huzurdan çok korkuyu getirmişti. Onun lavları adım adım yaklaşırken bana içten içe korkuyordum.
Büyük iri adımları ayağımın önünde dururken üstten bana baktığına emindim lakin bakışlarımı yerden kaldırıp yüzüne bakacak cesaretim yoktu. Gece koyusu gözlerinden korkuyordum, nelerin yaşanacağını bilmediğimden korkuyordum ve ben onun meleği olmaktan korkuyordum...
İri elleri tişörtümü iki ucundan kavradı bakışlarım anında yüzünü bulurken ne yapmaya çalıştığını çoktan anlamıştım. Kaşlarımı çattım ve elerimi ellerinin üzerine koydum onu itmeye çalıştım. Fakat tişörtümdeki prangalardan bir türlü kurtulamıyordum.
"Napıyorsun?"
"İvan arkanı dön!""Sana ne yapıyorsun dedim?"
"Kendim görücem çek ellerini!" Ellerini iteklemeye çalışırken pekde becerili olduğum söylenemezdi. İri elleri tişörtümü yavaşca kaldırmaya başladı utancımdan yerin dibine girdiğim için beni bu duruma sokan bu herife lanet okuyordum. Damlalar gözlerimden firar ettiğinde ne kadar utandığımı birkez daha anladım.
Gözlerini tavana sabitledi ve tişörtümü çıkarmaya devam etti bu hareketiyle gözüme girmek bir yana gözümden gittikçe düşüyordu ve ben artık onun varlığına tahammül edemiyordum.
" Defol burdan seni görmek istemiyorum! O iğrenç ellerini tişörtümden çek hemen! Sana diyorum hey!"Ellerini iteklemeye kalksam da nafileydi bende pes edip ellerimle kendimi kapatmaya çalıştım. Tişört tamamen üzerimden sıyrıldığında gözlerimden yaşlar daha yenikine göre daha beter halde gözlerimden firar etmeye başlamıştı, nasıl bir durumun içine düşmüştüm ilk baştan doğruyu desem ne vardı sanki!
Gözlerimdeki sivri oklar Levını bulurken kalbinden vurmak için çoktan harekete geçmişlerdi bile. Ona olan nefretimi törpülerken onun meleği olmaya ne kadar yabancı olduğumu hissettim. Bu adamın bir kalbi yoktu ki kendine ait meleği olsun!
"Sırtını dön!" Ona itaat etmek istemesem de göğsümü göstermekten se sırtımı göstermek daha cazipdi bende yavaşca sırtımı döndüm. Gecenin koyu siyah gözleri sırtıma saplanırken dudaklarından küçük nida mırıltıları dökülüyordu. İri eler kürek kemiğimin üzerindeki yarığa dokununca titredim. Elini yarığın üzerinde gezdirdi yaram sızlamaya başlarken sırtımdaki menevişkerin yumuşadığını hissettim bu bile benim öfkemi dindirecek değildi. Onun yaptığı şey çok terbiyesizceydi ve onu affetmeyecektim!
İri parmaklarını dövmemin üzerinde gezdirdi. Anka kuşu kanatlanıp aramızdaki uçarken sanki küllerinden yeniden doğduğunu gösteriyordu. Onun tekrar doğduğu küllerse kalbimizde birbirimizi yakan küllerdi....
"Bu..bu olamaz! Sen..sen o olamazsın." Elini ateşe değmiş gibi hızla sırtımdan çekerken kendi kendine mırıldanmaya devam ediyordu.
"Olamaz, olamaz hayır!"
Aniden önüme geldi ve omuzlarımdan sarstı beni sen o olamazsın anladın mı beni!" Gözlerimdeki yaşlar iyice akmaya devam ederken Levın omuzlarımı bıraktı tam dönüyordu ki boynumdaki acıma buna engel oldu. İkimizin de bakışları birbirini bulurken ardından ortamızdaki kolyeleri buldu. Kolyelerimiz mavi ışık yayıp parçalandığı yerden birleşirken kolyedeki dağın üzerine karlar yağmaya başladı. Gözlerimi Levına çıkaramazken onun menevişleri benim üzerimdeydi hissedebiliyordum. Gözleri yüzümde oyalandı ne düşündüğünü bilmiyordum ve zaten bilmek de istemiyordum!Elinde tuttuğu tişörtümü kafamdan geçirdiğinde onu göğsünden ittim geri çekikmesiyle kolyeler birbirinden ayrılırken hızla tişörtümü giyindim. Ardından oradan ayrılıp koşarcasına odama geçtim kapıyı sert bir şekilde kapatırken yorganın altına sindim ve ardından sessiz ağlamarıma devam ettim. Bugün kabusum olmuştu oysa şeytanımı bulmuştum.
Levına karşı içimdeki öfkeyi öyle biliyordum ki gidip yüzüne tükürmemek için kendimi zor tutuyordum. Beni nasıl öyle bir duruma sokardı aklım almıyordu. Terbiyesiz şeytan. Asıl ben böyle bir şey yapmasına nasıl izin verebilmiştim! Hani nerdeydi o babasının güçlü kızı?
Yanaklarımdan süzülen yaşları sildim ve kendimi toparladım. Ben babamın kızıydım bu yıkılışlar bana göre değildi. Banyoya gittim yüzümü yıkadım ve üstümü başımı düzelttim. Odadan çıkıp salona geçtim. İvan ve Ada mutfak masasında oturmuş kendi aralarında konuşuyorken Levın ortalıklarda gözükmüyordu böylesi daha çok işime gelirdi. Gittim ve yanlarına oturdum.
"İyi misin?" Cılız soluklu bu ses Adadan başkasına ait değildi.
"Sadece doğruyu göstermek istedim kusura bakma seni üzmüş olabilirim.""Keşke karışmasaydın ama neyse olan oldu bikere." Rastgele elimi salladım. Daha yeni olanlar için elbette kızmıştım Adaya ama benim tek dostum oydu. O ve çocuk kalbi bu adam İvan. Onlara nasıl sinirli kalabilirdim ki! Asıl suçlu olan tek kişi cellatımdı...
"Levını durdurmalıydım ama tepki bile veremedim kusura bakma."suçlu bir kardeş edasıyla bana bakıyordu İvan. Haklıydı onu durdurmalıydı ama daha yeni de dediğim gibi olan olmuştu bikere onlara kızmak sadece bu süreci uzatırdı başka bir şeye yaramazdı.
"Takma, boşver." Onlarla sohbet edip içimdeki öfkeyi dindirmeye çalışırken sert bir şekilde kapı açıldı. Sırtımdaki dokunduğu yarık yerleri tekrar sızlarken biran önceyi anımsadım. Aramızda uçan anka kuşunu anımsadım. Ona olan öfkem ne kadar yüksek olsa da kalbimin titreşimi de yüksekti. Sadece birini bileyemiyordum ne yapmam gerektiği hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu."Meridaa. Nerdesinn?" Sarhoş olduğu sesinden belliydi kelimeleri yutarak söylüyor ve sarsak adımlar atıyordu. Mümkünmüş gibi beni görmemesi için kafamı biraz daha eğdim.
"Sana diyorum nerdesin çık ortaya konuşucaz!" İvan hemen Levının yanına gidip onu sakinleştirmeye çalıştı. Adaysa benim yanımda durmak veya gitmek arasında ikilemde kalmış gibiydi en sonunda yanıma oturdu ve elini elimin üzerine koyup şefkat dolu bakışlarını bana yönlendirdi.
"Korma, eminim İvan halledecektir."
Zaruri bir tebessümü ona yollayıp Levına baktım. Yıkılmış gibiydi hatta daha çok acı çekiyor gibi benim onun meleği olmamdan bu kadar mı rahatsızdı. Kalbimde acıma hissettim bu öfkemden bile daha çok hissettiriyordu kendini.Gözleri gözlerimle buluştuğunda bie umut ışığı bulmuş gibiydi. "Buradasın!" Dudaklarından çıkan fısıltı bu sefer bağırmaktan çok uzaktı aksine kalbinden dökülüyormuş gibiydi.
☆☆☆☆
Bölüm sonu♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERİDA~AY'IN KALBİ
Science FictionMerida ay tozundan yaratılmış bir melek onunsa aşık olduğu adam Levın. Bu iki melek kalplerindeki aşkı öldürebilecek midir? Yoksa onların etrafını saran yıkımın altındaki enkaz mı olucaklardır? birbirlerine kati surette haram kılınan Merida ve Levın...