34.BÖLÜM-GERÇEK

28 3 0
                                    

Olayın üzerinden neredeyse bir hafta geçmişti bu süre zarfında Levın bir kez bile bizim yanımıza uğramamıştı. Onu hiç görmemiştim. Gerçi görmek de istemiyordum. Yaptığı tek şey kalbimle oynamaktı mantığımsa delicesine reddediyordu onu. Çok yanlıştı o benim için.

Nerdeyse bir saattir bakıştığım tavandan gözlerimi ayırdım ve yanımda uyuyan Adaya baktım. Acaba şimdi sıra hangimizdeydi?
Sonra aklıma şu son bir hafta İvanın bizimle ne kadar iyi ilgilendiği ve korkumuzu, üzüntümüzü ve endişemizi almak için elinden geleni yaptığını anımsadım. O gerçekten iyi bir dosttu.

Ayaklarımı yataktan yere sarkıttım ve yerdeki kartpostal ayakkabıları giydim. İvandan bana rahat bir şeyler almasını istemiştim o da beni kırmayıp alışverişe gitmiş ensonunda siyah bir eşofman, kartpostal ayakkabı ve beyaz ince bir kazak alıp geri gelmişti.

Olduğum yerden doğruldum ve mutfağa gittim. Dolabı açtım ve dolaptan soğuk bir su aldım. Alevler içinde olan ruhumu serinletmem gerekiyordu. Kenardan aldığım bir bardağa suyu boşalttım ve koca bir yudum adım. Ardından salona yönelmek için arkamı döndüğümde mutfak kapısına yaslanmış bakışları yerde olan Levını görünce irktim ve elimdeki pardak yere düştü. Levın umursamazsa geçip giderken peşinden gitmek ve burayı temizlemek arasında ikilemde kaldım. Ardından kalbimi susturdum ve yere çöküp yerdeki cam kırıklarını temizledim. Onu görmek istemiyordum!

Daha sonra salona yöneldim ve koltuğa uzanmış Levını gördüm. Bitkin ve yorgun gözüküyordu. Sanki onu üzen birşeyler vardı ya da ikilemde kaldığı bir şeyler bilemiyorum. Kafamı iki yana salladım onu çözmek asla kolay olmayacaktı. Çözülmesi zor bilmece gibiydi ve ben onu asla çözemeyecektim.

Bana sırtını döndü ardından homurdandı.
"Bana bakmayı artık kes!" Menevişlerim anında ona itaat edip yere sabitlenirken aklımdaki deli düşünceler dönmeye devam ediyordu. Ondan korkuyor muydum?
Neden ona itaat etmiştim ki!

Ona sırtımı döndüm ve geldiğim odaya geri girdim. Bende onun gibi yatağın üzerine uzanırken onu özlediğimi farkettim. Ona nefret doluydum ama içimde değişik bir duygu da vardı ve bu duygu sanki tanıdık geliyordu bana. Sanki Levını tanıyordum....
Saçmaladığımı farkettiğimde kafamı iki yana salladım ve yana kıvrılıp gözlerimi kapattım.

Bir şeyin yere düşme sesi kulaklarıma gelince uykumdan uyandım ve etrafa baktım. Hala yattığım yatağın üzerindeydim, demek uyuyakalmıştım. Yanıma döndüğümde yanımın boş olduğunu farkettim. Ardından genzimdeki tanıdık koku gene kötü bir şeyler olduğunu fısıldadı bana. Üzerimdeki örtüyü bir kenara fırlatırken koşarak odadan çıktım. Yerde serili yatan Ada ve İvanı gördüğümde yanılmadığımı anladım. Ardından içimi üzüntü kapladı sıra...sıra Adada mıydı? Sonra bakışlarım kenardaki Levını buldu, ve benim cellatımda Levındı. Zaten dememiş miydi bana 'Senin cellatın benim diye!' İşte dediği olmuştu. Nefesimi Levın kesecekti.

Kenara Adanın yanına diz çöktüm ve düzelmesini bekledim. Gözünden kaçan bir damla yaş parkeyle buluştuğunda ona sarılmak istedim ama sarılırsam sonucunu biliyordum korktum ve sarılamadım. Sadece öyle bakmakla yetindim. Ardından dolaba koştum ve oradaki suyu kapıp koşarak geri geldim. Miğde bulandırıcı yanık kokusu ortamı sardığında titremeleri son buldu. Yerde öylece baygın yatarken ikiside kenardan bulduğum bir bezle terlerini sildim ve yanımda getirdiğim sudan damlattım ağızlarına. Biraz daha rahatlamış gibi gözüküyorlardı fakat kimbilir ne kadar acıyordu canları.

İvan yerden destek alarak doğruldu ve yerde yatan Adanın yanına geldi suratında bir gülümseme peyda olurken olanları algılamaya çalışıyordum.

"Buldum. Seni buldum kadınım." İvanın dudakları öylesine kenara kıvrılmıştı ki neredeyse gülmekten dudakları kopacaktı. Hepimiz ona tip tip bakarken İvansa mutluluktan havalara uçmak üzereydi.

"Seni buldum!" Yerde yatan adanın karnına sarıldı ve bu sefer de ağlamaya başladı. Öylesine derinden ve içten ağlıyordu ki biraz daha böyle devam ederse sebebini bilmeden bende ağlamaya başlayacaktım.

"Seni...seni seviyorum kadınım." Ağlamaya devam etti ve göz yaşları arasında konuştu. Sesi çatallı çıkıyordu biraz ama öylesine merakla doluydum ki bu umrumda bile değildi.

"Seni bulamayacağım diye öyle çok korkmuştum ki ama bak buldum işte yanımdasın." Sesini gittikce kıstı ve geriye sadece iç çekişleri kaldı. Koca adam karşımda hüngür hüngür ağlamıştı. İyide onu ağlatan neydi?

"İvan sen neyden bahsediyorsun?" Ada gibi bende merakla doluydum ve biran olsun gözlerimi İvandan ayırmıyordum. Sanki ayırırsam yapbozum eksik kalacaktı.

"Anlatacağım bir tanem her şeyi anlatacağım." Kafasını Adanın göğsünden kaldırdı ardından ikisi de beraber koltuğa oturdu bende yer diz çöktüm ve onları izledim.

"Hepinize herşeyi anlatacağım ama önce sen iyi misin?" Bakışları hala Adanın üzerindeydi. Sanki gözünden bile sakınıyordu onu...

Ada iyiyim anlamında başını salladı ve İvan bize bakmaya başladı. "Herşeyi size anlatacağım ve sana da." Bakışları Levın üzerinde durdu.
"Biliyorsunuz ki biz buraya dünyadaki dört meleği bulup onları öldürmekle görevlendirildik. Ve sonunda da kendi gezegenimizi kurtaracaktık." Bakışları herbirimizin üzerinde durdu. Tepkilerimizi ölçtü.

"Bu kısmı hepimiz biliyoruz uzatma da anlat." Levının homurtusuna göz devirmekle yetindim ama bir yandan da haklıydı. Burayı hepimiz biliyorduk.
"Tamam tamam devam ediyorum. Levın beni bilirsin şimdiye kadar hiçbir meleği öldürmedim ve zarar vermedim." Tekrar durdu ve Levından onay almaya çalıştı. Levın onu başıyla onayladı.
"İşte bu görevi istememde ise bir sebep vardı. Onun için bu görevi kabul etmiştim çünkü sonunda sevdiğim kadını bulacaktım." Kaşlarımı çatarak İvana baktım. Diğerleri de benim gibi bakıyordu.

"Peki başa alıyorum. Bir gün abıhayat suyuna giderken, yani bu bizim özümüzü oluşturan su, yani ateş herneyse kenarda Marseli gördüm yanında da kız kardeşi Anna vardı. Kenarda gizlice konuşuyorlardı ve ben onları dinledim. Dünyadan bulup öldürmemizi istedikleri melekler aslında bizim zamanında sevdiğimiz ve birlikte olduğumuz meleklerden başkası değildi. Yani bize sevdiğimiz kadınları öldürtüyorlardı. Kendi gezegenimizi kurtarmak için bize sevdiğimiz kadının kanlarını döktüreceklerdi." Hepimiz çatık kaşlarla İvana bakmaya devam ediyorduk.

"Onlarla aramızdaki bağı zayıflatacaklardı ve biz onların katili olacaktık. İşte bunları duydum ve bundan dolayı kabul ettim çünkü biliyordum ki boynuma yazılacak dövme bana sevdiğim kadını getirecekti. Benden öldürmemi isteyecekleri kadın sevdiğim kadın olacaktı! Onu bulmak için kabul ettim."

"Hayır yalan bu!" Bakışlarım Levını buldu, Levınınsa bakışları saliselik olarak bana değdi. Benim sevdiğim adam Levın mıydı....

"Yanlış duydun veya yanlış anladın bilmiyorum ama böyle bir şeyin mümkünatı yok." Levın ayakta ordan oraya turlarken oldukça sinirli gözüküyordu.
"Ben ne duyduğuma eminim ve doğruyu söylüyorum." İvanda ayağa kalktı ve Levına aynı şekilde cevap verdi.

"Hayır hayır öyle bir şey olamaz sen yalan söylüyorsun."

"Sen sevdiğin kadının Merida olduğunu kabul etmek istemediğin için yalan diyorsun." Ortamdaki tansiyon iyice yükselmişken İvanın sorusuyla menevişlerim Levını buldu. Öylesine sinirliydi ki sıktığı elindeki parmak boğumları beyazlamıştı. İvanın tabiriyle sevdiği kadının ben olduğum gerçeğini kabullenmek istemiyordu. Peki...peki ben onun sevdiği kadın mıydım? Cennetten bu kömür karası gözler için mi kovulmuştum? Bakışlarım Levının üzerinde gezindi ben onun kadını mıydım? Kalbimde bir tekleme olurken sanki bana günlerdir anlatmak istediği buydu...

"Hayır yanılıyorsun o benim sevdiğim kadının yanından bile geçemez." Kalbimdeki tekleme yerini soğuk bir kışa bırakırken onun gözlerindeki nefrete baktım. Evet ben bu kalpsiz adamın kadını olamazdım....

Ben ondan başka herkese aittim....

☆☆☆☆☆

Bölüm sonuu. Bu arada kitap kapağı yapabilen arkadaşlar bana ulaşırsa çok sevinirim iyi günler:)

*DÜZENLENDİ*

MERİDA~AY'IN KALBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin