30.BÖLÜM-GÜNDOĞUMU

43 3 14
                                    

Eve gelince odama çıktım ve banyoya girdim. Levın yüzünden bütün üstüm ve saçım yağ olmuştu. Üstümü çıkarıp  kirli sepetine atarken suyu açtım ve küvetin dolmasını bekledim. Küvet dolduktan sonra yavaş hareketlerle içine girdim ve uzandım. Gözlerimi kapattım ve gevşemeye başladım.

Levın ne yapmaya çalışıyordu artık hiç çözemiyordum. Daha bugün gelip Ayvazla tanışmıştı. Salak! Onun saklanması gerekirken o bile bile kendini yangına atıyordu!

Kızarık bileğime baktım ve Levına karşı bir kere daha körükledim kendimi. O benim dostum değil düşmanımdı sadece! Bir daha karşıma çıkarsa ona asla tolerans geçmeyecektim. Yakalanmalıydı! Bu oyunu o başlatmıştı bense bozacaktım!

Levına karşı içimdeki ateş iyice körüklenirken sert bir şekilde saçımı şampuanlamaya başladım. İçimdeki yangını yine kendime yansıtarak çıkarıyordum.

Banyom bittiğinde odama girdim ve yatağa uzandım, yorgun gözkapaklarım anında kapanırken yorganı biraz daha çektim üstüme. Derin fırtınalar içinde bir rüya bana ev sahipliği yaparken bu dünyadan tamamen soyutlandım.

*****

Sert darbe sesleri ve adımı haykırışlar kulağıma çalındığında yavaşca gözkapaklarımı açtım. Neler olduğunu anlamaya çalışırken odamın kapısına inen sert darbe ritimleri aynı şekilde devam ediyordu. Annemin ağlayarak bana seslenişi kulağıma iliştiğinde şaşkın bir şekilde yataktan kalktım ve paytak adımlarla kapıya ilerledim. Kapıyı açmaya çalıştığımda açılmadı, anahtarı çevirip tekrar açmaya çalıştığımda bu sefer açıldı. Babamın kızgın gözleri beni karşılarken annem ağlayarak bana sarıldı.

"Bu ne sorumsuzluk! Olanları bizzat sen yaşamışken ki bizde korkusunu çekip seni heryerde aramışken bu ne sorumsuzluk! Kapıyı kilitlemek de nereden çıktı! Biz sana bir şey olacak diye diğer gözümüzden bile sakınırken senin yaptığın da ne demek oluyor! Bana bak küçük hanım bir daha bu kapı kilitlenmeyecek ve sende davranışlarına çekidüzen vereceksin!" Babam sinirli ve sert şekilde çıkışını yaptıktan sonra burnundan soluyarak gitti. Annem bir saattir kapıyı çaldıklarını ve ben açmayınca korkup, endişelendiklerini babamın da bundan kızdığını söyleyip aldırmamamı istedi. Ardından bir kez daha sarıldıktan sonra kahvaltıya çağırdı. Hazırlanacağımı söyleyip annemi önden yolladım. Kapıyı geri kapattım ve gidip yatağıma oturdum. Babamın çıkışmasından dolayı keyfim kaçmıştı. Oysa yatmadan önce ben kapıyı kilitlememiştim bundan eminim. Bıkkın bir şekilde nefesimi verdim. Nasıl olmuştu hiçbir fikrim yoktu!

Sert rüzgar camdan içeriye girip yüzümü yalayıp geçtiğinde titredim. Sanırım havalar soğumaya başlamıştı. Gidip pencereyi kapattım ve dolabın önüne geçtim. Kot pantalon ve bir gömlek çıkarıp üzerime geçirdim yüzümü yıkadıktan sonra altkata inip masaya doğru ilerledim. Babama karşı ne demeliydim hiç bilmiyorum.

Ses çıkarmadan masaya iliştim ve yerime oturdum. Kafamı önüme eğdim ve tabağıma bir kaç bir şey aldım.
"Özür dilerim."
"Özür dilerim."
Babamla aynı anda konuştuğumuzda kafamı kaldırdım ve yüzüne baktım. Bakışları yumuşarken güldü, bende refleks olarak güldüm.
"Sabahı unutalım." Başımla onayladım onu. "Hadi bir şeyler ye." Tabağıma döndüm ve birşeyler atıştırmaya başladım.

"Tatlım bu arada yarın senin adına düzenlenmiş bir davet var." Kafamı kaldırdım ve anneme baktım.
"Ne gerek vardı!" Bıkkın bir şekilde soluk verdim. Davetlerden hiç hoşlanmazdım! Her defasında ortalıkta görünür daha sonra kaybolurdum. Ama bu davet işi gerçekten canımı sıkmıştı! Durduk yere nerden çıktı ki şimdi?
"Ortalıktaki lafı artık susturmamız gerekiyor. Hem herkez merak ediyor seni, iyi olduğunu görmelerini isterim."
Bıkkın bir şekilde kafamı salladım. Babam anneme üzerime gelmemesine, istemiyorsam yapmamalarını söylese de annemin başımızın etini yiyeceğini bildiğim için babamı kabul ettiğime inandırdım ve sessiz bir kahvaltı yaptık.
"Gün içinde alışverişe çıkacağız bu arada haberin olsun. Davet için sana kıyafet almalıyız." Bu sefer daha bıkkın bir nefes verdim. Alışverişi hiç sevmezdim. Hele de annemle!

Şimdi alışverişte bana giydirilecek olan kıyafetleri düşündükçe bir kez daha strese girdim. Annemle alışveriş gerçekten çok zor olacaktı!

Yardım isteyen bakışlarımı babama attığımda o da teslim olurcasına iki elini havaya kaldırdı. Çaresizce boynumu büktüm. Kaçırılmışken bile daha rahattım!

Kahvaltı bittikten sonra odama çıktım ve soğuk bir duş aldım. Bugün çok yorucu geçicekti en azından bünyem bu yorgunluğa karşı hazır olmalıydı! Kısa duşun ardından bornozla odama çıktım kenardan aldığım iç çamaşırlarını üzerime geçirdim. Dolaptan kot şort ve beyaz askılı bir tişört giydim. Şortumla aynı boyda beyaz ince bir hırka geçirdim üzerime. Ayağıma kotumla uyumlu spor ayakkabıyı giyerken saçımı da sıkı bir atkuyruğu yaptım. Yüzüme bir şey sürmeye gerekgörmezken yeni telefonumu da arka cebime koydum. Rastgele bir parfümü üzerime sıkarken artık hazırdım. Alt kata indim ve melül melül annemin yanına gittim. Üzerindeki pahalı elbiseyle beni süzerken cıklayıp durdu.
"Artık bıktım yakıcam bunları. O kadar elbise alıyorum sana dolapta duruyor, bir işe yaramıyor." Hayıflanarak kafasını iki yana salladı ve kapıdan çıkıp arabaya ilerledi. Şoförün açtığı kapıdan binip yerine yerleşirken babamı gamzesinden öptüm ve koşarak annemin arkasından ilerledim. Annemin yanında arka koltukta yerimi aldığımda şoför de keni yerine geçti ve yolculuğumuz başladı.

Büyük bir avmnin önünde durduğumuzda şimdiden başımın döndüğünü hissettim. Gerçekten çok yorulacaktım...

Asansörle üst kata çıktık ve rastgele buram buram para kokan bir mağazaya girdik. Kesinlikle böyle yerlerden hoşlanmıyordum!

Arkamızda bıraktığımız saatlerde onlarca elbise giymiştim. Ayaklarım yorgunluktan sızlarken artık bu işkencenin bitmesini istiyordum. Üzerimdeki bacak yırmacı ve göğüs dekoltesi olan askılı kırmızı elbiseye baktım. Çok cürretkar ve davetkardı. Basit bir kendimi gösterme daveti için çok fazlaydı. Oysa anneme göre tam ideal elbiseydi. Annem ve kuralları!

Aynada kendimi süzdüm. Tam bacağımın üstündeki yırtmaç dikkati ince bacağımda toplarken iki göğsümün arasındaki ince tül yırtmaca doğru ilerlemeye çalışıyordu. Olduğumdan büyük ve olgun gözüküyordum. Oysa ben küçük bir çocuktan farksızdım...

Kıyafetin parasını ödedikten sonra başka bir mağazaya girdik ve bu sefer de ayakkabı baktık. Ayakkabının birtanesinde kararkıldıktan sonra çanta ve takı da alıp alışverişi sonlandırdık. Ben işimiz bitti diye sevinirken beni güzellik merkezine doğru çekiştirdi ve annem yüzüme bakım yaptırdı. Saçlarımlada ilgilendikten sonra evin yolunu tuttuk.

Üzerimdeki yorgunlukla gider gitmez odama çıktım ve üzerimi bile değiştirmeye gerekgörmeden kendimi yatağa attım. Pusuda bekleyen karanlık eller beni anında kucağına alırken bu anı beklediğimi farkettim, derin bir uykuya daldım.

*****

Gözüme vuran güneş ışığı kirpiklerimi açmama sebep olurken balkona çıktım ve etrafı seyrettim. Güneş yeni doğuyordu ve karanlığı öyle bir berraklığa kavuşturuyordu ki muazzamdı. Koşarak mutfağa indim ve acı bir kahve yaptım. Aynı hızla odamın balkonuna koşarken bu anı kaçırmak istemediğimi farkettim.

Balkondaki koltuğa otururken ayılmak için kahvemden bir yudum aldım ardından eşsiz manzaraya bakmaya devam ettim.

Doğa saf bir susuzlukla güneşin ışıklarını emiyor ve kendinde hapsediyordu. Bu bir çocuğun annesine olan ihtiyacı gibi bir şeydi. Yada bir bitkinin suya. Veya da benim ruhumun kurtarılmasına...

Kahvemden bir yudum daha aldım ve artık son kararımı verdim. Benim için gelecekte olan tek adam Ayvazdı. Kalbim onun kalbine kilitlenmeliydi ruhum başka bir adama kilitlenmiş olsabile....

Ve son anda yanağıma konan Ayvazın öpücüğü beni onayladı.

☆☆☆☆☆

Bölüm sonuuu.
Yorum ve votelerinizi bekliyorum.

*DÜZENLENDİ*

MERİDA~AY'IN KALBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin