32.BÖLÜM-KANLI BIÇAK

55 3 4
                                    

Daha üstümdeki şoku atamamıştım ki belimdeki soğuk metal algılarımı o tarafa çekti. Göz ucuyla belime baktığımda belime baskı yapan silahı farkettim. Kafamı kaldırdım ve karanlık gözlerin içine baktım. Beni böyle mi korkutacaktı!

"Senden korkmuyorum!" Silahı biraz daha bastırdı belime ardından sırtımı sırtına yaslayarak yürümeye başladı.
"Yürü!"

Silkinerek kolumu ondan kurtarmaya çalıştım. Sert şekilde sıkmaya devam ettiğinde pesettim ve ona ayak uydurmaya başladım. Bu ondan korktuğum anlamına gelmiyordu sadece kaderime boyun eğiyordum. Bir kez, bir kez ve bir kez daha...

Bahçe kapısına doğru geldiğimizde korumaların dikkatini çekmiş olmalıydık ki hepsi dikkatle bize bakıyordu.
"Kesin talimat var Merida hanım buradan çıkamaz." Öne çıkan koruma bize doğru yaklaştı bizi durdurduktan sonra savunmasını yaptı ve geri içeriye gitmemizi bekledi.
"Babası talimat verdi. Gidip evlerinden önemli bir belgeyi alıp gelicez."

"Ama..."

"Aması yok! Çekil de çıkalım geç kalıyoruz." Koruma tereddütte kalsa da kenara çekildi. Bakışları bana iliştiğinde belimdeki silahı bir kez daha hissettim. Dudaklarıma zoraki bir gülümsemeyi yerleştirdim ve Levınla oradan çıkıp gittim.

Siyah rangerover'ın yanına geldiğimizde kapımı açıp beni içeriye savurdu ardından kendi de hızlıca yanımda yerini aldı. Tekerlekler asfaltı ağlatırken ailemin yanından bir kez daha kaçırılıyordum ve bir kez daha onlardan uzak kalıyordum.

Menevişlerimi Levına iliştirdim, ondaki bu değişimi anlayamasam da sonradan onun aslında her daim böyle biri olduğunu lakin benim farketmediğimi anladım. O bir katildi ve ölü bir bedendi. Ondan insanlık bekleyen bendeydi hata! O asla bir insan olamayacaktı!

Lambaların aydınlattığı yolda zemini ağlatarak yok alıyorduk. Okadar hızlı ilerliyorduk ki yolda gördüğüm nesneler bi var olup bi yok oluyordu ve ben başladığım yere tekrar geri dönüyordum ve bu sefer geri dönüşüm yoktu....

Korkuyor muydum?
Hayır! Belki evet...Hayır hayır korkmuyordum!

Ne Levından ne de onun bana getirdiği ölümden korkuyordum!

Belki de ailemin yanına gidecektim işin sonunda...ya da İvan haklıydı benim hayatım oradaydı. Belki...belki ben bir melektim. Kanatları kırılacak bir melek...geçmişini bilmeyen bir melek...

Ve mutluluğu hakeden bir melek...

Kapım açıldığında kendime anca gelebildim, hangiara gelmiştik? Nasıl dalmıştım öyle...
"İn!" Levına ters bakışlarımı attım ve kemerimi açıp arabadan indim. Ona itaat etmek sinirlerimi bozsada başka türlüsü elimden gelmiyordu.

Etrafa bakınıp nerede olduğumuzu anlamaya çalıştım. Deniz kenarında bir yerdeydik. Önümüzde boyunca deniz uzanırken arkamızsa ormandı. Burayı ilk defa görmüştüm ve gördüklerim karşısında büyülenmemek elde değildi! Başka bir zamanda ve başka bir adamla burada bulunsaydım içim muazzam bir huzurla dolardı. Lakin beni öldürmek için kaçıran cellatımla pekde öyle olmuyordu...

Levın yürümeye başladıktan sonra arkasını dönüp homurdanmaya başladı. Bu onun deyimiyle yürü demekti. Ah salak şey!

Elbisemin eteğini topladım ve yere çömüp topuklu ayakkabımı çıkardım. Kumların üzerinde topuklu ayakkabılarımla kesinlikle yürüyemezdim. Ayağımdan çıkardığım ayakkabıları etrafa fırlattım. Sanırım artık onlara ihtiyacım olmayacaktı!

Kim kaçırıldığında topuklu ayakkabıyla  gezerdi ki! Eminim sosyeteler bile ayaklarından hiç çıkarmadığı o topuklu ayakkabıyı çıkarıp kaçmaya çalışırdı.

MERİDA~AY'IN KALBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin