Odadan çıktıktan sonra altkata kaldığım odaya girdim. Kapıyı ardımdan kapattım ve bir duvarın önüne oturdum. Şu son günlerde olan şeyleri düşündüm. Beynimin içindeki fırtınaya kulak verdim.
Bir melektim hemde cennetten kovulan bir melek. Bu düşünce bana her ne kadar saçma gelse de İvan emindi. Bu melek olduğumu yalanlamamı perçemliyordu. Belkide gerçekten bir melektim. Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım.
Melek olduğuma o kadar inanmıyordum ki...bu gerçek olamazdı. Ben cennetten kovulan bir melek olamazdım. Ben basit bir insandan ibarettim. Oysa kalbim derin derin bir şekilde melek olduğumu fısıldıyordu gerçekten öyle miydim? Ben cennetten kovulan bir melek miydim?
Peki kimin için kovulmuştum? Cennetten konulacak kadar kime aşık olmuştum? Kalbim bundan dolayı mı kimseyi sevmemişti? Ait olduğu bir adam olduğu için mi?
Düşüncelerim karmakarışık olduğunda kendime derin bir nefes bahşettim. Bünyem bir enkazın altında ezilirken ruhum bu eziyetten kurtulmamı emrediyordu. Sanki o da bir şeylerin farkındaydı ama neyin?
Kalbimse sanki başka bir alemdeydi yıllardır sadece onun bildiği bir şeyi öğrenmişim gibi rahatlamıştı.Onun aşık olduğunu öğrendiğim için rahatlamıştı. Peki kime aşıktı? Deli divane olduğu adam kimdi?Peki ya ölme düşüncem İvanın dediği gibi bir kurtuluş muydu? Yoksa kayboluş mu?
Ya gerçekten melek değilsem? Ölmem sonum olursa? Hem benim ailem var. Bir melek olsamda bu onlardan vazgeçeceğim anlamına gelmez ki! Onlara dönmek için elimden ne gelirse gene yapacağım. Bir melek de olsam bu, bu dünyadan göçeceğim anlamına gelmiyor ki. Hem benim öğrendiklerim birer bilgiden ibaret ben önceki hayatıma dair bir şey bilmiyorum. Ben bu hayatımı kurtarmalıyım, ben bu hayatım için çabalamalıyım. Derin bir nefes aldım ve kalbime cesaret pompaladım.
Melek olmam ölmem gerektiğini açıklamaz. O an boynumdaki kolye varlığını belli etti. Avucumun arasına aldım ve derince inceledim dağın üzerinde kar olan kolyemi. Olabilir miydi bu geçmiş hayatımla bağlantılı olabilir miydi? Peki ben geçmişimi öğrenmeye hazır mıydım? Ya geçmişten beklediklerim...ne bekliyordum ki geçmişimden? Sevgili? Aile? Hangisi? Hayır hayır ben bu hayatımda mutluyum ve ait olduğum hayat bu hayat. Bilmediğim geçmişin gölgesinde kaybolamam. Kendimi hatırlamadığım geçmişin gölgesine atamam. Ben babamın kızıyım onu bırakamam.
Ayağa kalktım ve odanın içinde dolanmaya başladım. Her adımımda farklı bir şeyi düşünüyordum. Cehennemi kurtarmak için feda edilmiştik. Cennetten bir adam için kovulmuştuk. Bu dünyada hayatımız için çabalıyorduk. Peki ben hangisiydim. Cennetin gölgesinde yaşayan mı? Cehennemin azizliğine uğrayan mı? Yoksa dünyası için çabalayan mı? Ben hangisiydim?
İsmim Adanın dudaklarından döküldüğünde irktim. Odaya girdiğini bile farketmemiştim. Ona baktığımda ne diyeceğini bilemez gibi bir hali vardı. Ne söyleyecekse onun için kelimelerini biraraya getirmeye çalışıyordu sanki.
"İvan haklı olabilir." Ona baktım. Bizim konuşmamızı nereden biliyordu? Hem bu kanıya nereden varmıştı ki?
"Sizi dinledim ama söylemek istediğim başka bir şey. İvan gerçekten haklı olabilir." Kaşlarımı çattım ve ona baktım. Ne söylemek istiyorsa biran önce söylemeliydi."İvan cennetten biriyle birlikte olduğumuz için ceza aldığımızı ve cennetten kovulduğumuzu söyledi öyle değil mi? Belkide bu doğrudur. Çünkü.." sustu ve kendine zaman tanıdı. Ne söylemek istiyordu bilmiyordum ama gözlerinden İvana inandığını anlayabiliyordum. Gerçi Ada bu eve geldiğinden beridir İvan tarafından çekilmiyor muydu? Yüzümü buruşturdum salak kız!
"Ben...ben yani her uyuduğumda aynı rüyaları görüyorum. Aşık olduğum adamı." Derin bir soluk daha çekti. Hangi kelimeleri kullanacağını bilmez bir havası vardı.
"Onunla geçirdiğimiz güzel günleri görüyorum. Birbirimizi seviyoruz ve çok aşığız. Bunun gibi dolu bir sürü anı. Daha sonra ayırıyorlar bizi ve ikimize de farklı cezalar veriyorlar." Konuşmadım ve ona zaman tanıdım. Sanırım daha konuşması bitmemişti."Bu anlattıklarımı her gün rüyamda görüyorum. Rüyam sadece bu anlardan ibaret ve sadece rüyalarımda kalbimin nefes aldığını hissediyorum. Kendimi bildim bileli rüyamdaki o yüze aşığım ben Merida. Kalbim kimseyi kabul etmedi onu kabul ettiği gibi. Rüya olduğunu bile bile onu sevdim. Ve şimdi İvanın dedikleri...o doğru söylüyor. Ona inanıyorum, onu seviyorum. Çünkü benim senelerdir aşık olduğum heryerde, her insanda aradığım kişi oydu. Bu benim cezam Merida anlıyor musun o doğruyu söylüyor. Ben her gün cezamı çekiyorum ve İvan o gerçekten doğruları söylüyor."
Gözündeki yaşlarla bana baktı. Ona inanmamı istiyordu çünkü o bizden emindi. O İvandan emindi.
Gerçekten melek miydik? Ada da cezasını çekiyordu etrafımdaki diğer tüm varlıklar gibi ve İvanın dediği gibi benim cezam da hiçbir şeyi hatırlamamak mıydı? Kalbim tekledi ve kulaklarıma doğru olduğunu fısıldadı. Adanın göz yaşları dindiğinde su alma bahanesiyle yanımdan uzaklaştı bende rastgele bir yere oturdum ve beyin fırtınama son vermek için gözlerimi kapattım. Her ne kadar bir süre daha sorularla cebelleşsem de bir süre sonra uyuyakaldım. Derin bir uyku beni kollarına davet etti ve bu dünyadan soyutlandım.*****
Gözlerim açılmak istemese de zorlayarak hafif açtım. Gözüme gelen ışıktan dolayı kapattım ve geri açtım ortama adapte olduğumda ise tamamen açtım. Gene aynı yerdeydim, hayatımın dönüm noktasında!
Görüş açıma Mia girdiğinde dikkatli bir şekilde ona baktım. Kenara kıvrılmış uyuyordu. Avanın ölümü aramızda en çok onu etkilemişti. Göz torbaları belli olurken bariz bir şekilde kilo vermişti. Avayla aralarında ne vardı bilmiyordum ama sanırım onlar kardeşti ve bu durumu göz önünde bulundurursak en çok onun etkilenmesi de normaldi. Aklıma Ava gelince kalbimde gene hafif bir sancı oluştu. Onu asla unutmayacaktım...
Ayağa kalktım ve sessiz olmaya özen göstererek odadan çıktım. Neden odadan çıktığımı bile bilmiyordum. Öylece başımı alıp gidesim vardı buradan. Bilinmezliğime adımlamak istiyordum. Bilinmezlikte kaybolmak istiyordum...
Odadan çıktım ve salona girdim salondaki koltukta Etham uyuyordu. O an onun cezasını hatırladım ve bir şeytan oluşunu. Yüzümü ekşittim ve yönümü mutfağa çevirdim. Bir bardak su aldım ve masaya oturdum. Gerçi bir bardak içki olsa hiç fena olmazdı. Enazından beyin fırtınama son vermiş olurdu...
"İyi misin?" Duyduğum sesle irkildim. Elime kalbime götürdüm ve derin bir nefes adlım ardından bakışlarımı kapıya yönelttim. Ayakta zar zor duran bir Levınla karşılaşmayı beklemiyordum. Kapıya yaslanmış yorgun gözlerle bana bakıyordu.Kafamı belli belirsiz sallayıp sonra önüme döndüm. Onun burada ne işi var? Adamın kokusu bile zarar!
Ayak sesleri bana doğru yaklaştı ve ardından gelip karşımdaki sandalyeye oturdu. "Banada bir bardak su verir misin?" Sesi zar zor çıksada enazından konuşmayı başarıyordu. Gerçi bu esnada canının yandığına emin olsamda o hiç belli etmiyordu. Klasik Levın!
Ayağa kalktım ve bir bardak su alıp Levına verdim ardından gidip geri kendi sandaleyeme oturdum. O hariç heryere bakıyordum. Menevişlerim ona bakmak istese de onları bu zevkten mahrum bırakıyordum ama nefes için ölen ciğerlerime aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Göz ucuyla ona baktığımda ağzını açtı ve geri kapattı sonra gözlerinin odağını başka bir şeye verdi sanırım ne söyleyecekse vazgeçmişti. O andaki derin sessizliğimizi polis siren sesi bozdu.
☆☆☆☆☆
Bölüm sonuuu:)
Vote ve yorumları alalım*DÜZENLENDİ*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERİDA~AY'IN KALBİ
Science FictionMerida ay tozundan yaratılmış bir melek onunsa aşık olduğu adam Levın. Bu iki melek kalplerindeki aşkı öldürebilecek midir? Yoksa onların etrafını saran yıkımın altındaki enkaz mı olucaklardır? birbirlerine kati surette haram kılınan Merida ve Levın...