olduğum yerde durmuş hayatımın gerçek mi yoksa hayal mi olduğunu düşünürken Levın tekrar görüş alanıma girdi.
"Git ve banyoya gir ayrıca temiz kıyafetler var banyoda. İğrenç kokuyosun git ve banyo yap."yüzünü buruşturup arkasını dönüp odadan çıktı. Dediği lafa takılmadım zaten koktuğumun farkındaydım. Aslında iyi bir fikirdi!
Sıcak suyun altında gevşeme düşüncesi güzel gelirken bir nebze olsun düşüncelerimden ayrılmak için banyoya doğru adımladım.
Banyoya girdiğimde kenardaki kıyafetlere baktım. Mavi kot ve beyaz bluz. Ayrıca kenarda duran beyaz iç çamaşırlarını görünce de utanmadım değil. Bunlara kadar düşünmüş müydü bu adam?
Gerçi her gece başka biriyle yatmaktan dolayı benden daha bilgilidir!
Bana değince teni kavruluyordu öyleyse bu başka bir kıza dediğinde de oluyor muydu? Bir cevapsız soru daha beynimi işgal ettiğinde daha sonra öğrenirim değip bir kenara itekledim bu düşünceyide.
Son olarak yanlarındaysa dürülü bir şekilde beyaz havlu duruyordu. Onları olduğu yerde bırakıp kapıya yöneldim. Bu kadar erkeğin içinde işimi sağlama almadan banyo yapmayacaktım herhalde!
Tabiki de delirmemiştim daha!
Kilidi bir kez çevirip kapıyı kilitlediğime kanaat getirdiğimde üzerimdeki buruşuk ve kirli çamaşırları çıkardım. Gözüme kenarda duran ayna iliştiğinde kendime bakma fırsatı bulmuştum. Aşırı şekilde bitkin gözüküyordum. Saçlarım yağlanmış biraz da göz halkalarım çıkmıştı. Bu halimde eski halimden eser yoktu. Ben bile aynada kendime bakınca zor dayanmıştım bunlar iyi dayanıyordu. Gerçi tüm suç onların değil miydi?
Bakışlarımsa ruhsuz bir insanınki kadar donuk bakıyordu. Ne kadar da çökmüştüm!
Boynumdaki kolyeye kaydı gözlerim. Bana yadigar olan bu kolyeye...
Kolyeyi iki elimin arasına alıp kalbime yaklaştırdım ve ailemin bana yardım etmesi için küçük bir dilekte bulundum ve tekrar yerine bıraktım. Ardından sırtımdaki dövmeye bakmak için aynada biraz yan döndüm. Sağ kürek kemiğinin üzerinde bulunan ihtişamlı bir anka kuşunun dövmesi vardı.
Anka kuşunun en bilinen özelliği küllerinden yeniden doğmasıdır. Bunu herkez gibi bende biliyordum.
Bir yerde okumuştum efsaneye göre çok uzun yaşayabilen Anka Kuşu, ölmesine yakın bir zamanda çalılardan kendisine bir yuva yapar ve yuvaya oturup güneşin çalıları yakmasıyla alev alıp yanarak kül olur. 3 gün sonra ise küllerinden tekrar yavru olarak hayat bulur ve tekrardan güçlü bir şekilde yepyeni bir hayata başlar. Bu sebeple bir çok kültürde yeniden doğuş, yenilenme, arınma gibi sembolik anlamları vardır anka kuşunun. Bu efsaneyi okuğumdan beridir güçlü olduğuma her daim inanmıştım. Yorulduğum veya yıkıldığım zaman tıpkı bende bu anka kuşu gibi küerimden yeniden doğuyordum!
Ailem neden bu dövmeyi seçmişti bilmiyorum belki de beni bıraktıkları zaman yeni ailemle yeniden doğacağıma inanmışlardı belki de benim güçlü biri olduğumu tenime kazımak istemişlerdi. Cevabını bilmediğim tonlarca soru....
Ayrıca iki kürek kemiğimin ucunda ince uzun iki yarık vardı. Nasıl yapmıştım hatırlamıyordum ama kendimi bildim bileli oradaydaki iki minik yarık. Elimi uzatıp değmeye çalıştım. Sonra çizgi boyunca elimi üzerinde gezdirdim. Çok sakar biriydim her zaman!
Duşakabine yönelip suyu açtım ve sıcak suyun altına geçtim. Su bedenimden aşağıya doğru süzülürken çoktan gevşemeye başlamıştım. Gözümü kapatıp kendimi evimde hayal ettim ve mutlu olmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERİDA~AY'IN KALBİ
Science FictionMerida ay tozundan yaratılmış bir melek onunsa aşık olduğu adam Levın. Bu iki melek kalplerindeki aşkı öldürebilecek midir? Yoksa onların etrafını saran yıkımın altındaki enkaz mı olucaklardır? birbirlerine kati surette haram kılınan Merida ve Levın...