demi lovato - dancing with the devil
belimdeki el beni sıkıca sararken boynumdaki dudaklar tenimi okşuyordu. gıdıklansam da bunu belli etmedim, uyuma taklidi yapmaya devam etmeli ve jungkook tarafından şımartılmalıydım.
"hadi ama.." jungkook'un burnu boynumda gezinirken mırıltısını duydum, "uyuyan jimin çoktan uyanıp kızmıştı bana." kıkırdamamı tutamayarak kısaca güldüm. elimi önce omzuna, oradan da koluna indirerek yeni uyanmanın bıraktığı etkiyle uykulu sesle konuştum.
"biraz ilgi istemek suç mu, hm?" duyduğu şeyle hızla başını kaldırmış, şimdiden sırıtmamı sağlayan savunmasını yapmak üzere kaşlarını çatmıştı.
"duymamış olayım," parmakları tişörtümün altına kayarken arsız bakışları dudaklarıma inmişti, "dün geceyi ne çabuk unuttun?" çatılmış kaşları yumuşamıştı şimdi, sevgilim benimle dalga geçiyordu.
omuz silkip hafifçe gerileyerek esnedim, kollarımı hafifçe geriye atarak gerindim ve onun tek yaptığı parmaklarını karnımda gezdirerek beni izlemekti.
"beni kucağında uyuttun, ilgini nasıl unutabilirim?" gece her şey çok güzel olsa da onu kızdırmak istemiştim.
dün gece biralarımızı yudumlarken her şey oldukça güzeldi. hoseok bizimkilerle kaynaşmıştı, şaşırtıcı şekilde jungkook'a bile kahkahalar attırmıştı ve jungkook beni onların yanında defalarca öpmüştü. sanırım onun kurallarını çiğniyorduk, kimse bunu sesli bir şekilde dile getirmese de bu böyleydi.
klişelere bayılan hoseok, kuzen olma görevini yerine getirerek küçüklüğüme dair utanç verici anlar anlatmış, ilk aşkıma kadar her şeyi ortaya dökmüştü. komik bir çocukluğumun olması herkesi güldürürken jungkook'u bana biraz daha aşık etmişti, uyuma vakti geldiğinde odamıza girdiğimiz an beni kucağına almasıyla anlamıştım bunu.
ben uyuyana kadar saçlarımdan elini ayırmamış, kucağında uyutmuştu beni. kendimi en huzurlu hissettiğim yerde uyumayı hiçbir şeye değiştirmezdim, eskiden yatağın uç kısımlarında uyuduğumuz günleri hatırladığımda ondan nasıl ayrı kalabildiğimi sorguluyordum hala.
"unutamazsın," gözlerimin içine yoğun bir şekilde bakıyor olması kafamın içindeki her şeyi dağıtmış, sadece gözlerine odaklanmamı sağlamıştı, "ben unutturmam."
her böyle yaptığında kalbim çıkacakmış gibi hissediyordum, jeon jungkook'la göz göze gelmek yasaklanmalıydı. hafif uzayan saçlarının rastgele örttüğü gözleri tam benimkilere bakarken binlerce şey hissediyordum, hepsi ölümümü sağlayacak türdendi.
"seni ilk gördüğüm an anlamıştım." küçük mırıldanmama karşı sırıtarak alnını alnıma yaslamış, meydan okurcasına dudaklarıma bakan gözleriyle kalbimin hızlanmasını sağlamıştı. aşık olmak böyle bir şeydi, vücudumun verdiği tepkiler asla son bulmuyordu.
"hmm, neyi anlamıştın?" eli belimden sırtıma kayarken beni biraz daha kendine yaklaştırdı. yeni uyanmış birine göre fazla istekliydik, uzun süredir birbirine dokunmayan bir çifte göre fazla yavaş.
"bunu daha sonra söyleyeceğim." dudaklarımı kısaca ıslatıp hızla onunkilere bastırdığımda vücutlarımızı tamamen birleştirmişti. başımı döndüren kokusu her yerimi sararken dili çoktan dilimin üstünde yerini almıştı. jungkook çok tehlikeliydi, vücudunun hareketli kısımları ise on katıydı.
ben ise o tehlikenin de yüz katıydım.
jungkook'u omzundan ittirip bacağımı diğer tarafına atarak üzerine çıktığımda kalçam anında kasıklarını bulmuştu. sırıtışım aldığım zaferle büyürken hafifçe dudaklarından ayrıldım, tek elimle boynunu sararken dilimi dudaklarıma sürttüm. jungkook şu an ergenliğe yeni girmiş bir çocuk gibi beni izlerken heyecanlanıyordu. ne yapacağımı kestiremiyordu ve bu tam olarak istediğim şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mørk. || jikook.
Fanfictionbarın en gözde çalışanı park jimin, jeon jungkook için yanmayı göze alır ve ekibine katılır. /2404