21- i don't like the way you talk to me

5.7K 526 155
                                    

talk - salvatore ganacci

bölümler için şarkı önerileriniz varsa alabilirim. iyi okumalar

yan odamda kaç saattir çaldığını sayamadığım radyo sonunda kesildiğinde birilerinin geldiğini anlamış ve gergince dikleşmiştim. taehyung dün saat akşam saatlerinde beni bu eve bırakmıştı, gece de dahil aptal radyo çalışmıştı. yalnızca bana yemek veren yaşlı bir kadın görmüştüm. kötü adamlar yoktu, boş bir ev gibiydi burası.

tabii ki uslu bir çocuk gibi durmamıştım, etrafta bulabileceğim her şeyi karıştırmıştım. çekmeceler, dolap üstü, dolap altı ve cam kenarları. camların arkasında dışarıyı görmemi engelleyen tahtalar çakılı olsa da zaten birinin dışarıdan geçtiğini söylemek zordu.

en sonunda pes ederek yatağa çökmüştüm, kendimi uyuyacak kadar rahat hismesem de bir şekilde uyumuş, tahminimce sabahın köründe uyanmıştım.

kendimi bir yere kapatılmış gibi hissetsem de bir şeyler başarmış olma hissi sakin kalmamı sağlıyordu. taehyung bu tür konularda tahmin edildiği gibi yalan söyleyecek biri değildi. kai'ye zaten ihtiyacı yoktu, o büyük ihtimalle bizimkilerle beraberdi.

eve dönüşümün olacağını biliyordum, beni burada öldüremezlerdi, uzun süre tutamazlardı da.

birkaç dakika yatakta boş boş uzandıktan sonra sıkılarak ayağa kalktım. daha önce karıştırdığım çekmecelere tekrar bakınarak ufak kağıtları büyük eserlermiş gibi yüzlerce kez inceledim. çabuk sıkılan biriydim, birilerine ulaşmak adına kapıya ilerlediğimde adım sesleri duyarak duraksadım.

birkaç adım gerilediğimde kapının kilidi iki kere döndürüldü, açılan kapının ardındaki jungkook ise o her zamanki çatılmış kaşlarıyla bana baktı.

beni gördüğü anda tüm yüzü yumuşayarak hafifçe gülümsedi, tuttuğum nefesi bile bırakmayarak kollarına atladım. elindeki silah belime sarılmasıyla sırtıma değmişti. nefeslerimiz kendine gelip hızlanmaya başladığında başımı boynuna gömdüm.

"çok aptalsın, jimin." tabii ki beni ilk görüşünde söyleyeceği ilk cümle buydu. kolları bana sarılı durmaya devam ederken başımla belli belirsiz onu onayladım.

"beni bulacağını biliyordum, bensiz yapamazsın." gülsem de jungkook tek eliyle belimi okşarken tepki vermemişti.

"sensiz yapmak zorunda."

Jungkook

belimdeki silahın varlığını hissettikçe adımlarımı hızlandırıyor, vücudumdaki tüm siniri çıkarmak istercesine sert bakışlarımı etrafta gezdiriyordum.

boş arazi bugün biraz daha dolu gibiydi, artık yolun biraz ilerisi de ortamı canlandırmak amaçlı renkli ledlerle ışıklandırılmıştı. buraya rengarenk bir eğlence kulübü havası katılsa da karanlık yüzünü biliyordum. o yüzü dağıtmaya gelmiştim.

sağ arkamda yürüyen namjoon, onun arkasındaki baekhyun ve tam yanımda sakızını sinir bozucu bir şekilde çiğneyerek yürüyen jennie.

buraya gelirken pek plan yapmak için çok vaktimiz olmasa da, küçük sürprizlerimiz vardı. taehyung'u burada bulursam onu, bulamazsam burayı havaya uçuracaktım. elbet haberi ona giderdi, değil mi?

kapının önündeki güvenlik önüme doğru geçerek sorgularcasına baktığında omzuna çarparak içeri geçtim, büyük ihtimalle arkamdan namjoon onu etkisiz hale getirmişti.

kalabalığın gürültüsü ve içki kokusu tüm etrafımı sarmışken boğazımı temizledim, başımdaki şapkayı düzelttikten sonra tek elimi belime sokup silahımı çıkardıktan sonra havaya birkaç el ateş ettim.

mørk. || jikook.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin