14- he got hips i gotta grip for

6.6K 568 272
                                    

rosalia, travis scott - TKN

Jungkook

gözlerimi bulutlarla dolu olan bir sabaha açtığımda saat her zamanki gibi yedi buçuğu gösteriyordu. kaçta uyursam uyuyayım, bu saatte uyanmak benim en büyük alışkanlığımdı.

akşam pek de geç uyumamıştım.

en başa dönmek gerekirse, dün gece aynadan onu izlediğim sırada gözlerindeki ifadeyi gördüğümde kesinlikle jimin'le biraz daha ileri gideceğimizi düşünmüştüm. onu garanti olarak görmüyordum, bana olan çekiminin farkındaydım ve içimde onun için kopan fırtınaları kabulleneli çok olmuştu.

her ne kadar kendimi tutmakta iyi olsam da canım en saçma anlarda, en alakasız yerlerde ona dokunmak istiyordu. alnına dökülen saçlarının arasından attığı bakışlarla bana beş yüz farklı şey söylüyor gibiydi.

durum böyle olunca, tabii ki dün gece hemen yanımda duran jimin'den uzak kalamamıştım.

ona açıkça, hiçbir soru sormadan dokunmuş ve her zamanki gibi bir anda körleşerek belki de bilincimi kaybetmiştim.

her şeyi toparladığım saniye adım seslerini duyduğumuz an olmuştu, kulağıma gelen belirsiz sesler beni kendime getirmişti.

etrafımızda pek bir seçenek yoktu bu yüzden onu da alarak saklanabileceğimiz tek yere, dolaba girdim.

dolap belki de bulunabileceğimiz en tehlikeli yerdi çünkü jimin'le birbirimizin dibindeyken kendimizi tutmaya çalışmak kesinlikle on kat daha zordu.

benim için hiç kolay olmamıştı, asıl ilgilenilmesi gereken o gibi dursa da, ben de farksız sayılmazdım.

kızlar odayı terk ettikten sonra alnımı ona yaslamış, hem kasıklarımdaki ağrıyı, hem de vücudumdaki ısıyı en aza indirmeye çalıştığım sırada odada yüksek sesli bir zil sesi duyulmuştu.

telefon konuşmaları bizi bölmekte bir numara olduğu için umursamadım, jimin de telefonu açtı.

kuzeni hoseok aramıştı, ona barda olduğunu ama onu göremediğini, üstelik yerinin boş ve kasanın açıkta olduğunu söylediğinde jimin alt dudağını ısırarak küçük bir bahane savurduktan sonra hızlıca altımdan kendini yere iterek dolaptan çıkmıştı.

ben pek de memnun olmayan bir ifadeyle oturduğum yerde onu izlerken hızla toparlanmaya başlamıştı.

sırf bu halini görebilmek için bile hiç sıkılmadan onu günde yüz kere dağıtabilirdim. yüz kere soyardım ve o her seferinde bu kadar güzel görünürdü.

jimin her şeyin farkındaydı, ne kadar zor durumda olduğumu biliyordu ve aynadan üzerini düzeltirken göz ucuyla yüzündeki mahçup ifadeyle beni izliyordu.

yanıma eğilip yanağıma minik bir öpücük kondurduktan sonra muzip bir ifadeyle bana baktığında iç çekerek ona bakmıştım. bizi bu hale sokan bendim. elbette kaşınmıştım ve o odadan çıktıktan bir süre toparlanırken üzerimi temizledikten sonra arkasından çıkmış, acısını da tüm eve dönüş yolumda fazlasıyla çekmiştim.

kafamda dönen sahneler, kasıklarımda her an patlamayı bekleyen bomba ve jimin'in kulaklarımdaki sesi.

eve gelip de uzun bir duş aldıktan sonra kendimi iyi hissedebilmiştim. saat on ikiyi geçeli çok olmamıştı ve işi olduğunu düşünerek jimin'e hiçbir şey yazmadan uyumuştum.

bizimkiler hala uyuduğu için aşağı inip kahvaltı yerine kendime güzel bir kahve hazırladım. öğlene doğru jimin gelmeliydi.

-

mørk. || jikook.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin