17- i know its gonna get better

5K 532 543
                                    

fifth harmony - gonna get better

"yanılıyorsun jimin.. o filmi beraber izlemiştik." sehun sinir bozucu bir tavırla konuştuğunda kucağımdaki yastığı ona attım, yoongi yattığı yerde gülmekten bayılacak dereceye geldiğinde ise gözlerimi devirdim.

"birlik oldunuz, üzerime geliyorsunuz." gülerek söylediğim cümleye karşı sehun yastığı tekrar kucağıma bırakmıştı.

jungkook tarafından kibar bir dille kovulmamın, sehun ile olan değişik buluşmanın üzerinden iki gün geçmişti. iki gündür jungkook'tan hiçbir ses çıkmamıştı.

onunla konuşmamak, ne yaptığını bilmemek gerçekten zordu. parmaklarım arada kolyeme gidiyordu, sehun'la kahkahalar atarken jungkook'un gülümseyişi tüm zihnimi kaplıyordu ve bir şekilde sürekli aklımda olmayı başarıyordu.

bugün öğle yemeği için sehun ve yoongi bana gelmişti. yoongi ikimizden de özür dilemiş ve olayı kapatmıştı, biz de arkadaşça ettiğimiz sohbetten zevk aldığımız için tekrar görüşmeye karar vermiştik.

her ne kadar yapmaktan nefret etsem de, kafamda jungkook ve sehun'u karşılaştırıyordum. bana karşı tavırlarını, konuşma tarzlarını.

jungkook bu tür konularda geride kalırken, konu beni mutlu etmeye gelince jungkook büyük bir fark atıyordu.

"üzerine gelmek demeyelim de, seni kızdırmak diyelim." sehun yavaşça üzerime doğru eğilirken mırıldandı. "kızınca çok tatlı olduğunu biliyorsun."

biz ikimiz daha küçük koltukta yan yana otururken yoongi büyük olanda uzanıyordu. sehun bana yaklaştığında onu başımla onayladım. "evet, unutmuşum."

"hatırlatırım." dudaklarını ıslatarak konuşmaya devam ettiğinde yoongi tamamen susmuştu, kibar bir tavırla yerimden kalkarak ortamı bozduğumda açık olan camı kapatırken mırıldandım.

"soğuk olmadı mı ya?" yoongi mırıltılarla beni onaylarken kulağıma çalan telefonumun melodisi dolmuştu, arkamı döndüğümde sehun'u telefonuma bakarken gördüm.

"kook kim?" kaşları hafif çatık bir halde telefonu bana uzattığında kaşlarım havalandı, eline hızla uzandım ve telefonu aldıktan sonra meşgul tuşuna basıp telefonu cebime attım.

"ben onu sonra ararım.." ikisi de yüzlerindeki sorgular tavırla beni onayladıktan sonra mutfağa geçerek kahve yapmaya başladım.

aklım telefonda ve bana ne söyleyeceğindeydi, onu aramak için ölüyordum.

bir yandan jennie olacağını ve beni çağıracağını düşünerek beklentimi düşürmeye çalışıyor, kendimi bir hayalkırıklığından daha kurtarmaya çalışıyordum.

ocağın başında beklerken telefonumun tekrar çalmaya başlamasıyla elimi cebime attım ve tekrar kook ismini gördüm. ikisi salonda küçük bir sohbetin içindeyken telefonu açarak kulağıma yasladım.

"efendim?"

"nerdesin?" sesi dışarıda geliyordu, barda olduğumu düşünerek oraya gitmiş olacağını düşünsem de konumumu her zaman görebildiğini hatırlayınca bir şey söylemedim.

"evdeyim." kullanabildiğim en kısa kelimeleri kullanacak ve çaba harcamayacaktım. bugün uzun konuşması gereken oydu.

"güzel, seni almaya geliyorum." mutfağın açık tezgahından görünen salona bakınıp gözlerimi kıstım.

"hayır jungkook, müsait değilim." tekrar önüme dönüp kaynayan suyu izlerken kaşlarım çatık durmaya devam ettim.

"güzel, daha aksiyonlu olacak, sevdiğin gibi." bıkkın bir nefes verdim. bu çocuk hiç laf anlamaz mıydı?

mørk. || jikook.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin