7- milli point two just to hurt you

7.1K 700 357
                                    

the weeknd - starboy

"sizin iş de zor olmalı.. yani, herkesin yapabileceği bir şey değil." yirmi dakika önce yemek masasından kalkmış ve peşimize takılan adamla konuşmaya başlamıştık. kulağımızda konuşan tahminlere göre adam jungkook'la iş yapmak istiyor, bir ihtimal bizi dolandırabileceğini düşünerek sorular soruyordu.

başta her şeye tüm ciddiyetiyle cevap veren jungkook bir süre sonra sessiz kalarak kontrolü almama izin vermiş, adamın tatmin olacağı cevapları vermek üzere devreye ben girmiştim.

masada ise tam tersiydi. tanışma faslı dahil konuşmayı jungkook yönetmişti. insanlarla nasıl konuşulacağını çok iyi biliyordu, ona olan saygımın artmasını sağlamış ve küçücük(!) de olsa beni kendine hayran bırakmıştı.

kadınlardan biri bize üstü kapalı bir şekilde ne sıklıkla seviştiğimizi sormaya çalışmıştı ve jungkook ona verilebilecek en iyi cevabı vermişti.

"çok genç görünüyorsunuz." başımla onaylamış ve en şirin gülümsememi sunmuştum. "yorulmanız zor oluyordur, kaç günde bir.." yavaşça kısılan gözlerim jungkook'a dönmüştü, "birbirinizi yoruyorsunuz?"

jungkook gözlerimin içine bakarak, ciddi anlamda tam içine bakarak anlamdıramadığım bir ciddiyetle konuşmuştu.

"canımız ne zaman isterse."

etrafımızdaki birkaç kişinin de bu cevabı duymasıyla dikkat yavaşça üzerimizden çekilmişti. kai her ihtimale karşı etrafı dinlediği için jungkook'la aramızda konuşmadık, arada yanağıma bıraktığı öpücüklerle bize yönlendirilen sorulara cevap vererek yemeğimizi yemiştik.

yemekten sonra başımıza çıkan bela ise en kötüsüydü, jungkook ilgisiz bir şekilde etrafı izliyor ve kollarımız birbirine değdiği için arada kolunu koluma sürtüyordu.

"istersen bir gün sana gezdiririm bizim oraları, ne dersin, yarın, akşama doğru?" jungkook havalanan kaşları ile bize dönmüş ve gülmemi sağlamıştı. kıskanacağını sanmıyordum fakat adamın bu tavırlarına ayar olmuş bir hali vardı.

"şu sıralar müsait olabileceğim bir gün olacağını sanmıyorum.." yüzümdeki yalancı mutsuz ifadeyle baktığım sırada o da aynı şekilde üzgün olduğunu belirtmişti. son olarak da elime tutuşturduğu kartvizitten sonra yanımızdan ayrılmıştı.

derin bir nefes veren jungkook ceketini düzeltirken mırıldanmıştı. "hiç susmadı amına koyayım."

gülerek kollarımı masaya yasladığımda yüzümdeki sırıtışla ona sırnaştım. gözlerimi sevimlice kısarken omzumla hafifçe omzuna vurdum. "bir ara kıskandın sen sanki."

"yok artık." gözlerini devirerek konuştuktan sonra elimi kavramış ve parmaklarımızı birbirine geçirirken içinde han jinsoo'nun da bulunduğu küçük kalabalığa ilerlemişti.

sooyoung bizi gördüğünde sevimlice gülümsemiş ve eşinin omzuna dokunarak bizi görmesini sağlamıştı. "beyler, açık arttırmaya katılıyor muyuz bakalım?"

jungkook başıyla selam vererek aşağıya inmek üzere olan çifte gülümsemişti. "size eşlik etmeyi çok isteriz."

hep beraber aşağıya indiğimizde açık arttırmanın başladığını görmüştük. onlar için ayrılmış masaya hep beraber geçtiğimizde sahnenin hemen kenarında duran jennie bize bakmıştı. profesyonel bir şekilde başıyla selam vermiş ve tekrar önüne dönmüştü.

jennie gerçekten çok güzel görünüyordu. düz siyah saçları yüzüne tam uyarken üzerine ise tüm hatlarına oturan şık bir elbise giymişti. yakasındaki küçük kart görevli olduğunu belli ederken o her an davetlilere katılabilecek kadar şıktı.

mørk. || jikook.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin