ariana grande - into you
kesinlikle tehlikeye yürüyordum.
günün sonunda kazanan taraf olacağımız için pek de umrumda değildi.
gürültülü salonun içinden arka taraftaki merdivene doğru yürürken taehyung'un eli temasını çok hissettirmemek istercesine hafifçe sırtıma değiyordu. kalabalığın arasından sıyrılarak ilerlediğimiz sırada beni yönlendirmesine pek fazla gerek kalmamıştı.
merdivenleri tek tek tırmanırken yanıma geldi, elleri iki yanına düştüğünde yanımızdan geçen kişilerin ona selam verdiğini fark ettim. kapıdan içeri gireceğimiz sırada yol boyunca kapıdaki bize bakmayan tek kişi kişi dikkatimi çekmişti, duvara yaslanıyordu ve bilincinin açık olmadığı fazlaca belli oluyordu.
bakışlarımı önümde tutmaya dikkat ederek kapıdan önce ben geçtim, etrafı incelemeye koyulduğumda fark ettiğim tek şey karanlık koridorun ilerisinde yalnızca küçük bir ışığın olduğuydu. büyük ihtimalle sağdan veya soldan döndükten sonra açığa çıkacaktık.
koridor beklediğim gibi gitmedi. koridorun sonuna geldiğimizde aşağı doğru inen merdiven beni şaşırtırken taehyung'a döndüm. "nereye gidiyoruz?"
"eğlenmek istememiş miydin?" yüzündeki sırıtışla içeriyi işaret ettiğinde gerçekten eğlenmek isteyen biri gibi durmak için büyük çaba harcamıştım. merdivenden yavaşça inerken etrafımı izlemeye devam ettim.
hatırladığım kadarıyla binanın planında burası yoktu, buraya ait en ufak bir şey bile yoktu. gerçekte var olmaması gereken bir yer gibiydi. koridordaki sessizlik ve karanlık insanı aşırı geren ve her an diken üzerinde hissettiren türdendi.
hiç konuşmadan sonunda bir kapı gördüğümüzde taehyung tek eliyle kapıyı ittirip geçmemi işaret ettiğinde içeri geçtim. odada birkaç kişiyi görmemle biraz olsun yalnız kalmayacağımız için rahatlarken hepsinin erkek olduğunu fark edip birkaç saniye sonra ise arkamdan yüksek bir sesle kapanan kapıyla çığlık atmak istemiştim.
bu isteğimi yanıltan hareket, taehyung'un herkese selam vererek koltuklardan birine yerleşmesi olmuştu, herkesle selamlaştıktan sonra yüzümün önüne doğru elini sallamasıyla dikkatimi ona verdim. "bizimle misin?"
bir anlık daldığımı fark etmişti, gülmeye çalışarak taehyung'un yanına oturduğumda en köşede oturan çocuk ayağa kalkmış ve odadaki tek eşyaya, duvara asılı olan dolaba ilerlemişti.
"arkadaşın kim? güvenilir mi?" fısıltıyla sorulan soruyu tabii ki duymuştum, şu an çok sessizdik, kalp atışım bile yavaşlamıştı.
"güvenilir misin?" taehyung arkasına yaslanıp tek elini aramıza koyduktan sonra bana bakarak güldüğünde bedenimi hafifçe ona döndürdüm, sırtımı koltuğun koluna yaslayarak omuz silktim.
"neyi sır tutacağıma bağlı." taehyung cevabımla kaşlarını havalandırdığında diğer iki çocuk belli belirsiz gülmüştü. değişik tipler değillerdi, neredeyse üst tarafta bulunan her genç gibi küpeleri vardı ve saçları dağınık, hafifçe terliydi.
"çok fazla şeyi sır tutuyorsun gibi geliyor bana." bunu neye güvenerek söylediğini başta anlamasam da sonrasında aklıma evimin önünde yaptığımız konuşma gelmişti, seni isteseydim hoseok'a söylerdim, demiştim. o ise beni haklı bulmuştu.
birkaç dakikadır dolapta bir şeylerle uğraşan çocuk sonunda çekilerek konuşmamı engellediğinde elindeki poşeti önümüzdeki sehpaya yerleştirdi.
masanın üzerinde dağınık duran poşetin içindeki küçük, içinde beyaz bir madde bulunduran onlarca poşet filmlerden oldukça tanıdıktı.
taehyung öne doğru eğilerek poşetlerden birine uzanmış ve yüzümün tam önüne getirerek sallamıştı. bakışları arsızca yüzümde gezinirken diğer çocukların da poşete uzandığını görünce taehyung'a baktım. "ben kullanmıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mørk. || jikook.
Fanfictionbarın en gözde çalışanı park jimin, jeon jungkook için yanmayı göze alır ve ekibine katılır. /2404