i will be loving you 'til we're seventy

4.1K 325 147
                                    

ed sheeran- thinking out loud

"jimin de sizi çok öpüyor," hemen karşımdaki jungkook elindeki meyve parçasını ağzına attıktan sonra dolu ağzıyla konuştu, "attığınız dosyaları inceledikten sonra geri dönerim, iki, belki üç saate."

dünyanın en güzel kahvaltılarından birinde, sabahın en erken saatlerinde jungkook'la kanada'daki evimizin geniş mutfağındaydık. bu evi seçmemizin en büyük etkenlerinden biriydi mutfağı, fazla uzun, geniş tezgahlarında aynı anda yemekler yaparak birbirimizle yarışabileceğimiz için çok heyecanlanmıştık.

yaşamak istediğimiz yeri de tam böyle seçmiştik. sahip olmak istediğimiz evin kriterleri arasında kulağa hiç tanıdık gelmeyen maddeler bulunuyordu, iki ayrı odanın camlarından baktığında birbirini görmek gibi.

tam olarak anlamanız için baştan anlatmam gerekiyor.

uçaktan amerika'ya indiğimiz andan beri içimi kıpır kıpır eden o his annemin düğünün olacağı yere geldiğimizde kaybolmuştu. düğün öncesi provası vardı ve buna rağmen her yer kalabalıktı. annemi o kadar insan içinde çok mutlu ve bir o kadar da enerjik görmek bende farklı bir etki yaratarak beni üzmüştü. beni küçük bir yaşta yalnız bırakan kadın başkalarına kalabalık oluyordu.

beni fark etmesi uzun sürmedi. yanımdaki jungkook'un etkisiyle de fazlaca ilgi çekmiş ve dakikalar içinde fark edilmiştik. annem hemen yanıma koşup bana sarılmıştı.

sonrası beni günlerce güldüren anılarla doluydu. eski anılarımı, biraz da anneme karşı olan kinimi bir kenara bırakmış ve bir yanımda sevgilim, diğer yanımda annem varken günlerimin tadını çıkarmıştım. orada beş gün kalmıştık, hemen arkasından bizi bekleyen farklı bir yolculuk vardı.

saatler süren kanada yolculuğumuzda jungkook bol bol terlemiş, gerginliğini atmak adına bir kere kusmuştu. ailesiyle arasının iyi olmadığını bilmek bu tepkisinin normal olduğunu gösterse de böyle olmamalıydı. ikimizden biri aile adına şanslı olmalıydı.

jungkook, baştan ailesinin evinde kalmayacağımızı belirterek bize güzel bir otel odası tuttuğu için ilk durağımız orası oldu. akşam yemeğini yiyip odamıza çekildiğimizde ise ona biraz zaman tanıdım. istediği de buydu zaten, sabaha uyandığımızda onu daha kendinden emin ve güçlü görmüştüm. bu tavrı sonrasında güzel şeyler yaşamıştık. jungkook'un tam şarj olduğuna gözlerimle şahit olmuştum.

birkaç saati daha oyalanarak geçirdikten sonra öğle saatlerinde jungkook minik terasa çıkarak ailesini aramış, onlardan ne tepki alacağını bilmese de akşam onları görecekmiş gibi heyecanlanmıştı. geriye kalan beklemekti.

telefon konuşması güzel geçtiği için akşamına hazırlanmış ve sevimli otelimizden çıkarak burada kullanabilmek için uçağa binmeden önce bizi havalimanında beklemesi için kiraladığımız arabamızla yola çıkmıştık. yolun sonunda gördüğüm şey bir ev değildi, kesinlikle bir saray olmalıydı.

masallarda bile anlatılmayan bir saray gibiydi jungkook'un doğup büyüdüğü ev. beni her bir köşesine hayran bırakacak kadar detaylı bir dış cephesi olsa da bunu belli etmemek adına fazla etrafa bakınmamıştım. güzel sevgilimle onun yanında olduğumu gösterircesine güçlü yürümüştüm yalnızca.

o etrafa her bakışında elimi biraz daha sıkarken onu öpmek istemiştim. belki iyi, belki de fazlasıyla kötü anıları olan bu evin etrafında bulunmak ona gerçekten zor gelmiş olmalıydı. ben yalnızca annemi gördüğümde bile neler hissetmiştim, her şeyin yaşandığı, babamı kaybettiğim o eve dönsem kim bilir nasıl parçalanırdı kalbim tekrar.

eve girdiğimizde bizi büyük bir kalabalık karşılamış, üzerimizdeki ceketleri alarak ortadan kaybolmuşlardı. jungkook arada kulağıma bir şeyler fısıldıyordu ve ben kesinlikle büyülenmiştim.

mørk. || jikook.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin