Selam duydum ki bize alışmışsınızVotelerde ve yorumlarda düşüş fark ettim. Unutmayın bol vote ve bol yorum bölümün gelişini hızlandırır❤
Bölüme 🥀
21. BÖLÜM | GÖLGELER
🍁
Bizi mekâna getiren Savaş'tı.
Onun arabasında mekâna doğru gelirken ara ara Beren'le atışmalarının dışında yolculuğumuz sessiz geçti diyebilirim. Neyseki Beren çoğunlukla Serhat'la mesajlaşıyordu da bu atışmalar, kısa soluklu ve yoldaki zamanı renklendiren bir ayrıntıya dönüşüyordu. Savaş ve bana gelince, arkada oturduğum için dikiz aynasından, onun koyu kahveleri ve benim bal rengi gözlerim, birbirini yasak bir ağaca gizlice bakarcasına arada bulsa da, bir süre sonra bakışlarımız ayrılıyordu.
Garipti. Kendimi Savaş'ı hissediyor gibi hissediyordum.
Bana karşı önceki gibi bakmıyordu, yani onun şu serseri samimiyetini gözlerinde bulamıyordum, yoktu.
Kim onun gibi birinin prensipleri olduğunu söyelerdi ki?
Beren arabanın camını açtı. Ekim aynın sert rüzgârı arabanın içindeki narin sıcaklığı yutarken Savaş'a baktım. Saçları rüzgârla hareketleniyordu. Sonra o geceyi, aramızda geçenleri, yaşananları yeniden düşündüm.
Aslında daha çok Başladığımız noktadan hiçbir yere varamayışımızı.
Bir süre sonra hareket hâlinde olan araba durdu, hepimiz inmiştik. Savaş, havalı bir hareketle anahtarı valeye attı.
Bakışlarım, önünde durduğumuz makânın üzerindeki tabelayı buldu; gold harflerin oluşturduğu yaldızla parlayan kelimeyi okudum. Soivle. İsmi garipsemiş olsam da, dış mimarisinin zarafetine uygun düştüğünü ayrımsadım. Tuhaf bir havası vardı. Meselâ içerden taşan korkunç gürültülü bir müzik yoktu. Mekanın önünde yalpalayan insanların sarhoşluklarını açık eden bozuk konuşmaları olmasa, kendimi başka bir yerde hissedebilirdim.
Denizin tuzlu kokusu burnuma doldu; hâlbuki burada -görünürde- bir deniz olduğu falan da yoktu.
Telefonumun mesaj sesi gelince dikkatim tuzla buz oldu. Çantamdan çıkardım.
Ben geleli on dakika olacak, nerdesin? -Barış
Gözlerimi devirdim, yüzüm anında düştü. Hem Savaş'ın hem Barış'ın olacağı yerde nasıl rahat edecektim ben? İkisine de bir şey olmayacaktı ve gerilen, stres altında olan ben olacaktım.
Geldik, mekânın girişindeyiz.
-Nüket
Beren, omzuyla omzuma vururken, "Kimdi o?" diye sordu. Yüzümü dikkatle inceliyordu. "Bir şey mi oldu?"
Beren beni tanıyordu, gerildiğimi anlamıştı.
Ona bakıp zoraki bir tavırla gülümsedim. "Hayır, Barış nerdesin diye mesaj çekmiş, bende geldiğimizi haber verdim," dedim, rahat bir tavır takınmaya çalışarak.
Gözüm bir an istemsizce Savaş'a kaydı, niye bilmiyorum gözlerindeki o negatif enerji yaylım ateşi gibiydi; gözlerimi ondan ayırmama değil, resmen kaçırmama neden oldu. Gerilmiştim.
Beren aniden kolunu omzuma atıp, "Abi, Barış Nüket'in erkek arkadaşı," dedi, Savaş'a bakarak. "Duymuş muydun?"
Savaş, hiç düşünmeden düz bir sesle, "Birçok kez," diye yanıt verdiğinde bal rengi gözlerim kocaman açıldı.
Beren, kaşlarını çatıp şüpheyle, "Anlamadım?" diye sordu.
Savaş, kısaca bana bakıp yüzümde nasıl bir ifade vardıysa artık, tekrar bakışlarını kardeşine çevirdi. "Diyorum ki tanışmıştık. Nüket'ten ders notlarını almaya gittiğimde o da kafedeydi," diye, söylediğini toparladı. Savaş, dişlerini sıka sıka gülümseyip, "Çok tatlı bir hergele," diye eklediğinde, bunu neredeyse tıslayarak söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARALI HAYALLER (+18)
Fiction généraleNüket Kozcu, kendi halinde üvey annesinin yaptıklarından hoşnutsuz bir üniversite öğrencisidir. Bir gece bara gider ve tanımadığı bir adamla beraber olur. Ah, yanlış oldu; adamı çok iyi tanıyordur fakat sarhoşluğundan kim olduğunu anlamamıştır. Yak...