Öhöm öhöm, artık uyarı yapmama gerek yok herhalde 💆
BöLüM İçİn BiR GüLüNüZü Ve KaDeHiNiZi AlAyIm 🥀🍷
28. BÖLÜM / KIRMIZI
🍁
Ben zihninde sonu mutlu biten masalları taşıyan hayalci bir kızken, şimdi zihnimde acılı bir romanın sayfaları usulca dalgalanıyordu.
Zihnimin üzerinden kırmızı kanatlı kuşlar uçuştu, görkemli parlak kanatları zihnimi kırmızıya boyadı.
Galiba Savaş'la beni ifade edecek ortak bir rengimiz varsa, bu renk kesinlikle kırmızı olmalıydı. Karanlığı simgeleyen yanımız yoktu; siyah değildik, masumiyeti simgeleyen yanımız yoktu; beyaz değildik, sadece tutkulu yanlarımız bizi birleştirmişti; kırmızıydık.
Savaş, tekrar dudaklarıma kapandığı anda, öpüşü bu defa aceleci değildi. Dudaklarımın şaşkınlıkla aralanmış olması, kıvrımlarına rahatça kurulmasına olanak sağlamıştı. Parmakları hâlâ içimde sakin ve çok ağır bir hareketle gidip gelirken, Savaş, "Bana dokunmanı istiyorum, bebeğim," diye konuştu. Saydam şehvet çitleriyle çevrelenmiş şu ânı bozmak istemiyor gibi sesi kısıktı, sanki sesi yükselse o çitler toz bulutu gibi bir anda dağılıp gidecekti.
Yutkundum. Bal rengi gözlerim karışık bir ifadeyle baktı, çünkü ellerim ensesindeydi; ona zaten dokunuyorken neden kendisine dokunmamı istediğini anlayamadım. Boşta olan eliyle sol elimi kavrayıp pantolonun önündeki sert, hem de sıcacık bir demir kadar sert olduğunu pantolonundan hissettiğim çıkıntı üzerine yerleştirip parmaklarımla sıkmamı sağladığında, dokunmayla neyi kast ettiğini anladım; içimi sonsuz bir heyecan dalgası sararken, beyaz yanaklarıma kanın oturduğunu yanan yüzümden anlamıştım. Elimin avuç içini yönlendirmeye devam ederken, bir an titreyen elimi hızla kaçıracağımı sandım ama bunun yerine gözlerimi kapattım.
Onu bu gece son kez görüyor olabilirsin, diye hatırlattım kendime.
Biraz daha cesur ol, Nüket...
İçim titrerken, içime düşen ateş büyürken Savaş'ı keşfetmeyi istiyordum, son ya da bir şeylerin başlangıcı olmasını ümit ettiğim bu geceyi genç kızlığımın acemi çekingenliğine kurban etmeyi istemedim ama ne yapacağımı bilemiyordum. Uzman değildim ama bu kadar ne yapacağını bilmez olacağımı da tahmin etmezdim. Hâlâ çok çekiniyordum. Üstelik yarın olduğunda her şeyin biteceğini düşünmek, hayatımda artık olmayacağını bilmek tam anlamıyla karşımdaki mükemmel görünen adama odaklanmama engel oluyordu. Hatta onu biraz daha yanımda tutmak için kendimden hemen uzaklaştırıp yatağından çıkmak bile geçiyordu aklımdan.
Ama bu düşünceler artık faydasızdı, dönüşü olmayan bir yoldaydım.
Savaş, tekrar dudaklarımda dolaşmaya başladığında, zaten ön tarafını önceden açtığım pantolonun içine, boxerın ince kumaşının üzerinden kaydırdım elimi; sıcaklığını daha net hissettiğim sertliğini sıktım. Onu yakmak istiyordum, ama aslında o yangının ta kendisiydi. Ve evet, Savaş'tan istediğim gibi kasılması eşliğinde bir inleme kazandım. Savaş başını kaldırıp gözlerini kısarak bana bakınca, alt dudağımı dişlerimin arasına kıstırdım.
İçinde bulunduğum büyülü atmosfer, utanmama izin vermiyordu.
Savaş, içime ittirdiği iki parmağını çıkarıp, ağzına götürerek emdiğinde dondum. Hislerim tıpkı bir tsunami gibi coştu. Bu fazlasıyla ahlâksız görünüyordu... ve fazlasıyla erotik.
Esrarengiz ama beni etkisi altına alan bir sesle, "Tadın... Tadın bambaşka, Nüket. Kimsenin bilemediği, kendisine ulaşamadığı lezzetli ama yasak bir meyve gibi," dedi, sesi, kapı aralığına sıkıştırılmış gibi acılı bir homurtuyla çıkmıştı. Kendimi kastım. O böyle konuşurken nasıl sakin kalabilirim ki? "Ama ben sana ulaştım, tadını aldım," diye fısıldadı. "Senden nasıl vazgeçeceğim, hiç bilmiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARALI HAYALLER (+18)
Fiction généraleNüket Kozcu, kendi halinde üvey annesinin yaptıklarından hoşnutsuz bir üniversite öğrencisidir. Bir gece bara gider ve tanımadığı bir adamla beraber olur. Ah, yanlış oldu; adamı çok iyi tanıyordur fakat sarhoşluğundan kim olduğunu anlamamıştır. Yak...