YH • 26 | SAHTE MASAL

90.2K 4.7K 5.9K
                                    

Sellam biz geldik! Özledik.

Gizlide kalmayın ve mutlaka oy ve yorum yapın. 🌸

Bölüme kitabımızın simgesi gül ve kadeh 🥀🍷

Umarım beğendiğiniz bölüm olur, sevgiler ❤

26. BÖLÜM | SAHTE MASAL

🥀

Dudaklarımda kızıl yangınlar büyüdü, ağzımın içi yanıyordu.

Savaş, dudaklarımı öpmeye devam ederken, boğazından kaçan inlemeleri ağzımın içinde parçalandı. Rahatsız edici değildi, bu tamamen ortamdaki cinsellik havasını arttırıyordu. Sonra Savaş, dilini farkında olmadığım ya da nasıl farkında olunur bilmediğim bir anda, ağzımın içine sızdırdı. Dilimin üzerinde hareket eden okşayıcı dili ağzıma sızarken sert olmasına rağmen, okşarken fazlasıyla yumuşaktı.

Nefes alabilmek için ondan ayrıldım; onun ayrılmaya niyeti yoktu. Çünkü buradaki öpüşürken nefes nasıl ayarlanır bilmeyen tecrübesiz ben oluyordum. Şey...Tabii ayarlanabiliyorsa eğer. Bu bana Savaş'ın güzel öpüşemiyorsun dediği o ânı hatırlatmıştı. Acaba hâlâ bu düşüncede miydi? Yüzüne yüzümde alev alev yanan bir yangınla baktım.

Savaş, her iki elinin baş parmağıyla elmacık kemiklerimi sağa sola kaydırarak okşarken, "Çok güzelsin, Nüket," diye fısıldadı. "Çok."

Of ya, bu aptal kalbim niye kafayı yemiş gibi atıyordu ki şimdi?

Nefesi döküldükçe yanan dudaklarımı, dilimle ağırca yaladım ama ne yazık ki hiç yararı olmadı; daha çok yandım. Savaş tekrar dudağımı öptü, oyunbaz dili bu kez dudaklarımda serkeşçe dolaştı.

"Nüket, ileri gitmeme izin ver," dedi, sesi hiç böylesine çaresiz bir tonda çıkmamıştı. "Lütfen, izin ver bana. Bana izin ver ve ısrarla görmeyi reddettiğin o dünyaya seni götüreyim."

Ben kendi adıma bir öpücükle dağılmamı tecrübesizliğimdan kaynaklı olarak elbette anlayabilirdim, fakat onun gibi tecrübeli biri nasıl oluyorda benim gibi tecrübesiz birini öptüğü için çaresizliğe tutulmuş gibi bakıp konuşuyordu, işte bunu anlayamıyordum. Dünya üzerinde böyle bir şey mümkün müydü? Mümkünse eğer bunun psikoloji biliminde bir adı, bir yeri olmalıydı. Mevsim kahverengisi gözlerin şu an gözlerimde takılı kaldığı gibi, tenimde takılı kalmasının bir nedeni olmalı değil miydi? Neden öylece yoluna devam edemiyordu? Niye ben, niye istediği kişi özellikle ben olmalıyım? Ona izin versem bile istediğini verdiğimde, gerçekten hayatımdan çıkıp yok olacaksa niye istediğini almadan bir türlü yok olamıyor?

Ya da niye tüm bu kargaşayı durdurmak için basitçe beni sevemiyor?

Bir masalın içindeydim, sahte bir masalın. Savaş biz varız, gerçeğiz demişti ama bu doğru değildi.

Biz yoktuk.

Hiç olmadık, olmayacağız da.

Kollarında olmak kendimi huzurlu, sıcak ve en doğru yerdeymişim gibi hissettiriyordu. Peki ya, etkisi bütün vücudumu saran öpücüğe ne demeli? Düpedüz sahte bir masalın içinde olduğumu haykırıyordu her şey.

Ondan yavaşça ayrıldım, nefesim kesikleşip cılızlaştı. Üzerimdeki etkisinden nefret ediyorum, biliyordum ki Savaş da benim onun üzerindeki etkimden nefret ediyordu. Burda olmayı istemiyordu, ama burdaydı. Benim yaşımdaki bir kızla takılmak istemiyordu, ama öpüşüyordu. Kimsenin peşinde dolanma ihtiyacı duymamıştı, ama istemeye istemeye benim peşimde dolanıyor, her fırsatta karşıma çıkıyordu.

Başımı kucağıma eğdim, getirdiği iki kırmızı gül nemli hâlde elimde, elim kucağıma sığınırcasına oradaydı. Zihnimdeki karmaşa sanki elime bulaşmıştı.

YARALI HAYALLER (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin