YH • 20 | KADER AĞLARI

88.6K 4.4K 2.7K
                                    

Bol yorum ve vote bölümün gelişini hızlandırır, unutmayın

Twtterda da  #yaralıhayaller etiketiyle yorumlarınızı, YH kesitleri paylaşabilirsiniz. Tekipte olacağım ❤

Keyifli okumalar 💕

Bölüme 🥀

20. BÖLÜM / KADER AĞLARI 

Aşk insanı korkutur muydu? 

Gözlerindeki kızgın ifadeye baktım, ona âşık olmamı istemiyor. Ben aşktan korkmazdım, aksine bütün duygulardan daha güçlü olduğu için âşık olmayı isterim. Kim âşık olmak istemez ki?

Savaş Akduman? 

Ben, Savaş'a âşık değildim.

Beni ona çeken bir şeyler var, ama adı aşk mı bilemiyorum. Mesela bana şu an kızgın bakmasına rağmen bunda bile bir çekicilik görüyordum onda; kollarının gerilişi, kaşlarının çatılmış hâli, cevap bekleyen muhteşem kahve gözleri, yüzüme değen ateşli nefesi... Burnuma dolan kahve kokusu. Belki çekim dediğimiz şey tam da buydu.

Savaş aşk kelimesini duyduğu anda bile yüzünü buruşturuyordu, hoşlanmıyordu; adam, sevgililik olaylarına bile kızsal isimler adını veriyordu. Erkekliğini bu işten muaf ediyordu. Yok böyle bir şey. 

 Böyle bir adama âşık olmayı kim ister ki? 

  Gözlerinin içine bakarak, "Sana âşık değilim," dedim. Böyle durumlarda göz teması muhatabının dikkatini ve etkisini çekmek konusunda önemliydi. "Senin öyle biri olmadığını zaten biliyorum." 

Ama öyle biri olmasını istediğimi fark etmek beni afallattı.

Savaş gözle görülecek şekilde rahatlamış görünüyordu. Ona tuhafça baktım. Niye bu kadar gerildiğini anlamıyordum bile. Kesin zamanında bir kız canını falan yakmış olsa gerek, yoksa bunun başka türlü bir açıklaması olamaz.

 "Aşka fobin mi var?" diye sorarken onu avuç içlerimle ittim. "Karanlık fobisi gibi falan, şu an öyle görünüyorsun da." 

Gözlerinin içine anlamlı bakışlar fırlatarak, uzun süredir aklımda olan şeyi, "Ya da biri canını yakmıştır?" diye sorarken, bal rengi gözlerimde imalı kıvılcımlar yanıyordu. 

Kendim bile ona bunu yapanın bir kadın olduğu ihtimalinden hiç hoşlanmamıştım ki, Savaş'ın yüzüne bakıldığında sorudan hoşlanmadığı anlaşılıyordu. 

Savaş'ın kahverengi bakışları siyaha dönecek kadar koyulaştı. "Benim canımı kimse yakamaz," dedi ve önüne dönüp yürümeye başladı. Ben de otomatik olarak ona ayak uydurup yanında yürümeye başladım. "Herhâlde canımı bir kız yakmış olsa, teşhişi belli olduğu için reçetesi kolay diye düşünüyorsundur." 

Ona yandan bir bakış atarken. "Hayır," diye itiraz ettim. "O şekilde düşünmedim."  

"Ben canı yanan biri olmadım, kalbini hiç kullanmayan birinin canı nasıl yansın?" 

Sözleri kırmızı kar taneleri gibi başımdan aşağıya dökülmeye başladığında aniden duraksadım. Bu sözlerin anlamı gerçekten anladığım gibi miydi? Göğsünde atan o sıcak kalp hiç kullanılmamış ve birisi için atmamış mıydı hiç? 

   Bir kalp nasıl olur da sadece yaşamak için kullanılırdı ki? 

  Kalbimiz birbirimizi sevelim diye vardı.

Savaş, "Kimse canımı yakmadı, ben de tam olarak bu yüzden kimsenin canını yakmak istemiyorum," dediğinde konuyu kapatmadığını anlamıştım.  Esprili bir tonlama kullanmaya çalışsa da, o da en az benim kadar suni olduğunu biliyordu. "Ben bir kadını sevemem, hâlbuki bir kadının en çok istediği şey sevilmek."

YARALI HAYALLER (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin