Bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın ♥
Tabi ki bölüme geçmeden simgemizi bırakıyoruz 🥀🍷
37. BÖLÜM | HAYALLER VE UMUTLAR DEVRİLİRKEN
Korku.
Korku şu an duygudan çok korkunç elleri ve ayakları olan vahşi bir canavara benziyordu.
Korku, ellerini şakaklarıma bastırmış, zihnimdeki düşünce parçalarını emip yerine karanlığı dökerken, ayakları dizlerime tekme savurup duruyordu. Çakılıp kaldığım yerden kalkmam gerekiyordu, dizlerim acıyordu.
Aklım yere salıverilmiş gibi bomboş hissettim. Birkaç kez nefes alıp verdim, midemdeki çalkantılı his gitmiyordu.
"Savaş?"
Bir kez daha kapının dışından gelen aynı ses, beni harabe duyarlılığımdan dağınık düşüncelerimden kopardı.
Savaş'ın annesiydi.
Ay ışığından başka ışığın olmadığı, sanki lambası kör olmuş gibi karanlıkta kalmış odaya bakındım, çok sadeydi beni yakalanmaktan koruyacak banyosu bile yoktu. İlk kez o zaman daha önce bu odaya geldiğimi hatta kaldığımı hatırladım. Unuttuğuma inanamıyordum.Bakışlarım ürkek akan su gibi Savaş'a aktı, o çoktan ayağa fırlayıp gri ipleri hareket ettikçe telaşla sarkan eşofman altını giymiş tişörtünü arıyordu. Örtüye biraz daha kapanırken, "Savaş, ne yapacağız?" diye fısıldadım.
Bana cevap vermiyordu, işine odaklanmıştı veya ne yapacağını düşünüyordu; ikincisi olduğunu umuyordum. Tişörtünü bulup kafasından geçirdikten sonra, benim pijama takımımı yerden alıp yanıma geldi. Yüreklendirir gibi elini yanağıma yerleştirip elmacık kemiklerimi okşadı. Nefesi sıkı sıkı kapanmış dudaklarıma dökülürken, "Korkuya teslim olma," diye fısıldadı. Sanki korkunun bana nasıl acı verdiğini anlamıştı. "Üzerini giy. Yatağın altına girip saklanman gerek, şu an yapabileceğimiz başka bir şey yok."
Bu sözleri söyleyen ben değildim ama sanki dilime dolanan sıcak nefesiyle birlikte bu kelimeleri de ağzımdan yutmuşum gibi içimin en derinlerindeydi, beni sersemleten korkumdan kurtarıp güç vermişti. Başımı onay verircesine salladım, üzerimdeki örtüyü tutmayı bırakıp pijama takımımın önce üstünü giydim. Gözlerim karanlığın içinde ayağa kalkıp darmadağın olan saçlarına çeki düzen veren Savaş'a kaydı, kaygısız gibiydi. Pijama altımı da bacaklarımdan geçirip yatağın üstünden kalkarak altına girdim.
Savaş kapıyı açmadan önce, ışığı yaktı. Işığın gölgesi yüzüme devrildiğinde, kendimle yüzleşecek kadar çıplak düşüncelerle kalmıştım. Soğuk olmamasına rağmen, üşüdüm. Yalnız hissettim.
Kapı açıldı, "Anne?" dedi Savaş, sesinde kısık bir endişe dalgalandı. "Ne oldu? Babam iyi mi?"
Annesi, "O iyi, merak etmene gerek yok," dedi, içeri giren adım sesleri işlediğim gizli günahı, gizliden bir cinayet işlemişim gibi beni sarsmıştı. Havva'nın yediği yasak meyvenin tadını damağımda hissettim. "Seni her zaman evimde bulamıyorum, oğlumu bulmuşken konuşmak istediğim için geldim."
En günahkâr bensem, en acıyı tadan da bendim.
Kapı kendisini kapatan sinirli el gibi öfkeyle kapandı. Savaş'ın verdiği bıkkın nefesin yankısı kulaklarımda dalgalanmaya devam ederken, "Bunun için yarını beklemek yerine, bu saati tercih etmeliydin tabii," diye homurdandı. "Çünkü benim annem, neyi ne zaman yapmak istiyorsa o zaman yapar."
"Evet, zamanı geldiğinde yapılması gerekeni yapmayan çocukların olursa, anneler böyle yapar."
"Gece gece seninle tartışmaya hiç niyetim yok anne, görüyorum ki senin de konuşmadan gitmeye niyetin yok." Konuşmalarının kısa sürmesini umut ediyordum, çıplak zeminde yüz üstü pozisyonda kalmak göğüs kanseri olan bir kadınmışım gibi sancılıydı, özellikle Savaş bana dokunduktan sonra. "Ne konuşacağını bilmiyormuşum gibi numara yapabilirim, anne. Lütfen biran önce başla, ne kadar erken o kadar iyi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARALI HAYALLER (+18)
Tiểu Thuyết ChungNüket Kozcu, kendi halinde üvey annesinin yaptıklarından hoşnutsuz bir üniversite öğrencisidir. Bir gece bara gider ve tanımadığı bir adamla beraber olur. Ah, yanlış oldu; adamı çok iyi tanıyordur fakat sarhoşluğundan kim olduğunu anlamamıştır. Yak...