YH • 42 | ALABORA

119K 5.2K 5.6K
                                    

Merhaba! 

Çok özledim, çok! 

Bölüm içerisinde cinsel içerikli sahneler yok fakat yaşı küçük okurlarım varsa eğer onlar için ufak uyarı, rahatsız hissettirecek 18+ diyaloglar mevcuttur. Az da olsa. 

Önce mutlaka oylarınızı verin ve okumaya geçip bol bol yorumlar bırakın. Sizi seviyorum ❤

Bölüm şarkısı | Ayça  Özefe • Yıkılmam Asla

Kitabımızın simgesini buraya usuldan bırakın🍷🥀

42. BÖLÜM | ALABORA 

Sahip olamayacağım şeylere tıka basa doydum, zamanın içinde bir yerlerde kendi kendine gezen hiç var olmamış aşktan bitkin düştüm ben. 

Gece olmuştu. Ayın ışığı öylesine parklaktı ki, gün boyu güneşten aldığı ışıkla yine güneşle rekabet edebilirdi. 

Kalbim acıyla kasıldı. 

Savaş, çektiğim elini tekrar alnıma koyup, "Özledim," diye fısıldadı. Bu kelime bir anlığına irkilmeme neden olarak beni ondan uzaklaştıracak sandım ama yalnızca gözlerinin içine baktım. "Seni çok özlüyorum, Nüket." 

"Yalancısın sen," diye fısıldadım. Kendimi şarap kadehi gibi düşüp kırılmış ve içindeki dökülmüş gibi hissediyordum. "Bir daha sana hiç inanmayacağım. Yüreğimi bir kez daha tüketmene izin vermeyeceğim." 

Savaş, güçlü bir nefesi dışarı verdiğinde bu nefesin onun karamsar tarafından döküldüğünü biliyordum. "İnanmalısın ama," dedi, elimi tutup sıktı. "Ben sana hiçbir zaman yalan söylemedim, seni asılsız şeylerle kandırmadım, bunu en iyi senin biliyor olman gerekir." 

Bu sözler kırılgan kalbimin çatısını onarmak yerine kasırga olup o çatıyı söküp atıyordu. "Doğru, bana yalan söylemedin ve beni kandırmadın," diye fısıldadım. "Ama söylediklerin bana hep bir yalanın kozasında olduğumu hissettirdi." 

Savaş, üzerime eğildi, dudaklarından dökülen sıcak nefesi dudaklarıma dökülürken, "Bu benim hatam değildi," dedi ve dudakları dudaklarımı örttü. 

Dudaklarımda kırmızı bir yangın, kızıl bir acı büyüdü. Savaş Akduman, her daim kaderime kızıl harflerle yazılmış acının sebebi olacaktı. 

Onu itmek istedim, yapamadım; sanki gücümün yetmediği başka bir alemdeydik. 

Belki beni güç ve güçsüzlük arasındaki dengede tutan şey, delicesine Savaş'a âşık olmam fakat onun delicesine aşktan kaçmasıydı.

Gözlerim bir kabustan uyanır gibi hızla açıldı ve tavandaki güçlü beyaz ışığın etkisiyle göz kapaklarım bal rengi gözlerimin üzerine hemen geri kapanınca sıkıca yumup inledim. Gözlerimi bu kez ışığa temkinli olarak yavaşça açtım, sonra başımı sağ tarafa doğru çevirdim. 

  Savaş Akduman, yattığım yatağın yanındaki sandalyede oturur vaziyette uyuyakalmış görünüyordu. Zihnim onu izleme dürtüsünü yok sayacak kadar tecrübeli değildi ama yine de bocalamayla sarsılırken, o an sadece onu izledim, hiçbir şeyin farkında olmayarak değil bilakis farkında olarak. O sandalyenin üzerinde dik oturarak uyumayı nasıl beceriyordu hiçbir fikrim yoktu. Başı eğilmişti, çenesi göğsünü sıkıca örten beyaz gömleğine değmek üzereydi ve dağılmış olan koyu renk saçları alnına dökülerek, tenine siyah gölgeler bırakmıştı. Canlı dudakları aralanmıştı ve aralanan o boşluktan düzgün ön dişlerinin bir kısmı görülüyordu, burnundan aldığı derin nefesler göğsünü kaldırıp indiriyordu. Kollarını göğsünün üzerinde topladığı için takımın ceketi pazı kısmından itibaren gerilmişti. Ona dikkatle baktım, uyuyordu. Gerçekten.

YARALI HAYALLER (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin