20 Şubat, Nüket Kozcu'nun doğum günüydü, burda sizinle ayrıyeten kutlamak istedim.
İyi ki doğdun, iyi ki zihnimden mürekkebime damlayıp renkli ve bir o kadar düzensiz hayallerime ortak oldun güzel, zarif kızım.
Spoi yorum yapmadan istediğiniz kadar yorum yapabilirsini ve bölüme oy vererek yıldızı parlatmayı unutmayın
Sizi seviyorum
Kitabımızın simgesi buraya 🍷🥀
11. BÖLÜM | TUTKUNUN RENGİ
Göğsümün altında delice atan kalbim kendi rayından çıkmış bir tren gibiydi, sanki birazdan bir binaya toslar gibi Savaş'ın göğsüne toslayıp paramparça olacaktı.
Dudakları, en güzel hislerin içini doldurduğu bir kalp gibi sıcacıktı. Tabii bu sıcak his, üzerimdeki ilk şokun getirdiği şaşkınlığı atlatana kadar sürdü. Sonra o dudaklar bir kalbi dolduran kötü hisler gibi buz gibi oldu.
Ona karşılık vermiyordum ama dudaklarını özellikle kendim tadıyormuşum gibi bir his bırakmıştı dudaklarımın üzerinde. Beni tıpkı bir günakâr gibi hissettiriyordu. Onu itmek ve kendimden uzaklaştırmak için kaldırdığım elimi hızlı bir manevrayla havada yakalayıp aramıza aldı, sert göğsünü avucumun içinde hissettim. Beni öpmekle böylesine yoğun bir şekilde meşgulken, nasıl oldu da bu hamlemi fark edebilmişti anlamadım.
Kalbim zamanı yaklaşan saatli bombaydı adeta, patlayacak gibiydi.
Niye durup dururken beni öpüyordu bilmiyorum, niye aniden böyle yaptığını. Ama bunu yapmaya devam ederken dudaklarında hissettiğim o soğukluk yerini cehennem gibi yakan bir sıcaklığa doğru bırakıyordu ve ben, cehenneme girmeden de orda cayır cayır yandığıma yemin edebilirdim.
Asıl tuhaf olan şey ise onun dokunuşuna karşı bir yabancılık hissetmememdi; onun beni öpmeyi doğal bulması gibi benim açımdan da doğallaşmaya başlıyordu bu öpücük. Her an ona karşılık verebilirdim, iradem onun tutkusu karşısında un ufak olmak üzereydi. Dudaklarım bu teması şüphesiz tanıyordu ve üzerimde böyle güçlü bir etki kurabileceği aklımdan dahi geçmezdi ama bu gerçek üstü bir olay gibi oluyordu.
Kalbim teklerken, 'Hayır,' diye fısıldadım içimden, ondan etkilenemem, onun kirli tuzağına düşemem. Beni bırakması gerekiyordu, çünkü dudaklarıma yaptığı ateşli baskıyla bana yaptığı asıl şey kalbimi abluka altına almasıydı. Savaş sanki beni duymuş gibi göğsüne yasladığı elimi bıraktı ama bu bir özgürlük değil, yanılgıydı; iki eli yüzümü kırılgan cam bir hadehi kavrar gibi zarifçe kavradı ve sıcak, tanımadığım yabancı hislerle dolan o öpücüğü biraz daha derinleştirdi ama bu işi tek başına sürdürmesine rağmen niye böyle etkilenip donup kalmıştım.
Öpüşme iki kişilik bir eylem olmalıydı, tek kişilik değil. O öpüyor ve ben öpücüğün tek kişilik de olabileceğine inanmaya başlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARALI HAYALLER (+18)
General FictionNüket Kozcu, kendi halinde üvey annesinin yaptıklarından hoşnutsuz bir üniversite öğrencisidir. Bir gece bara gider ve tanımadığı bir adamla beraber olur. Ah, yanlış oldu; adamı çok iyi tanıyordur fakat sarhoşluğundan kim olduğunu anlamamıştır. Yak...