YH • 34 | YILDIZIN NABZI

100K 4.3K 3.3K
                                    


Lütfen, spoi yorumlar yapmayın, buna kesinlikle iznim yok. Hevesimi kırıyorsunuz sadece.

Sınır 3 bin vote 5000 yorum.

Bölüm için kitabımızın simgesi buraya 🥀🍷

34. BÖLÜM / YILDIZIN NABZI

Dışarda sisin kapladığı karanlık şehir bile, bana bu evin içinden daha güvenli hissettiriyordu. Kapıyı açıp bu evden çıkıp gitme dürtüm ortaya çıktığından beri ağır basmayı sürdürüyordu.

Saniyeler bir yılan gibi etrafımızı sarmış tehlikeli gözlerin eşliğinde sessizce bizi izlerken, Savaş ve ben hemen önümüzdeki kalabalık gruba bakıyorduk. Onlar da şaşkın gözleriyle bize.

Bu grubu yakından tanımasamda hepsini görmüştüm. Bu eve uğrayan Burak'ı, hamilelik testi için kliniğine gittiğim Sibel'i, eğlence mekanına gittiğim Aren'i... Bir kişi hariç; hayalkırıklığı ile bakan kumral kadın.

Gittiğimiz mekandan tanıdığım Aren, sesinin kuyusundan yankılanan hayretle, "Vay anasını sayın seyirciler..." diye mırıldandı. Elinde patlattığı konfetinin boşalmış amblajıyla öylece kalakalmış bize bakıyordu. "Siz ikiniz şey misiniz yani..." Sanki doğru kelimeleri arar gibi gözlerini kırpıştırdı. "...sevişiyor musunuz?"

Sorusu beni, hücrelerimi geç en ufak atom parçalarıma kadar dondurup anında yerin dibine iterken, Burak, onun kafasına vurup, "Düzgün konuş lan," diye kızdı.

Sibel, "Dedim ben, haber vermeden gitmeyelim," diye araya girdi. Sesindeki tınının duvarında şaşkın ama bir o kadar memnuniyetsizliğinin portresi asılıydı. "Savaş bu, işi belli mi olurdu?"

Savaş, kontrolü biran önce eline alması gerektiğini düşünmüş olsa gerek, sessizliğini bozarak, "Ne işiniz var sizin burda?" diye sordu sonunda, o da bu manzaradan memnun olmamıştı.

Burak, "Bugün doğum günün, sana sürpriz yapalım dedik," diye yanıt verdi.

Deniz, işaret parmağıyla tanımadığım kızı işaret ederek, "Fikir, Ebru'dan çıktı," dedi, sesi kısıktı. Demek adı Ebru'ydu. Ebru.

Ebru, çok güzel bir kadındı, yani cidden kadındı. Saçları dalgalı, giyim tarzı hoştu. Gözlerini Savaş'tan başka hiçbir yere, hiçbir kimseye çeviremiyormuş gibi ona bakıp kalmıştı. "Evet, senin gece evine kız almama gibi bir kuralın vardı," dediğinde sessizlik oldu, aralarında sadece onların bildiği bir yaşanmışlık olduğunu sezdim. "Bizde haliyle yanında başkasının olacağını, bu kişinin özellikle bir kız olacağını tahmin edemedik, kusura bakmayıver artık ha?"

Savaş'a baktım, o da gözlerini ondan ayırmıyordu. Düşünceler bir ağacın güçlü, yıllanmış kökleri gibi zihnime kök saldılar. Yanılmamıştım, karşımdaki kadın Savaş'ın geçmişiydi, aynı sırrın, aynı yaşanmışlığın ortağıydılar. Geçmiş, geçmiş miydi bilmiyordum. Geçmiş olsaydı eğer, birbirlerine böylesine derin ve anlamlı bakarlar mıydı, bunu da bilmiyordum.

Ben hiçbir adamın geçmişi olmamıştım.

Şu an dünya üzerinde asıl tuhaf olan, ilk defa bir adamın geçmişi olduğumda tıpkı karşımdaki kadın gibi, yanımdaki Savaş'ın geçmişi olacağımdı.

Aralarında garip bir uyum vardı, sanki kadın, baştan aşağı kırık camdan ibaretti ve parçaları dağılmasın diye onu tutan Savaş Akdaman'dı.

İçimde başlayan kıskançlık fırtınası, hislerimi deviriyordu.

Bu gariplik içinde, Aren bulunduğu grubu bırakıp yavaşça bize yaklaştı. Gözleri şüpheyle kısıldı, "Sen...," dedi bana bakarak. "Sarı kızıl saçlar... Ve... Siktir! Sen şu, 'On Dokuz'sun."

YARALI HAYALLER (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin