Selam kırmızı güllerim! Biz geldik 🥀
Bilerek veya unutarak oy vermemezlik ediyorsanız mutlaka yıldıza basın
Sınırlama 2bin vote 4bin yorum
Keyifli okumalar
Bölüme 🥀
23. BÖLÜM | HİÇ KİMSE
🥀
Göz kapaklarım birbirine yapışan bir ağırlıkla kapalıydı. Sonunda açmayı başardım, ama birkaç kez kırpıştırmak zorunda kaldım.
Bu tavan niye böyle garipti ki, hiç odamın tavanına benzemiyordu; motifli karton pier döşenmişti tavana. Gözlerimi yavaşça kapattım, aklıma annem geldi. Annem, ölmeden önce tavanlara karton pierle döşemek istemişti, o yıl para sıkıntısı çeken babam reddedip bir dahaki yıla ertelemişti.
Belki babam, sonra anneme kıyamamış ve ona sürpriz yapmıştı.
Belki annem hiç ölmemişti aslında ve ben... yaşadığımı sandığım bu birkaç seneyi rüyamda görmüştüm. Ece yoktu. Annesi yoktu. Babam annemleydi. Savaş... Savaş? Bu ismin sureti zihnime balyoz inmiş gibi sarstı, çünkü beraberinde birçok görüntü de gelmişti. Gözlerimi hızla açtım. Yerimden büyük bir hızda doğrulduğumda hareketimin şiddeti yüzünden saçlarım görüş alanımı bile kapatacak şekilde yüzüme savruldu.
Gözlerimi bedenime indirdim, üzerimde siyah sütyenim vardı, uç kısmı beyaz gerisi toprak rengi olan hafif ağırlıktaki yorganı yavaşça ama korkarak aşağı doğru kaydırırken yutkundum. Altımda aynı renk olan külot vardı, iç kıyafet söz konusuyken takım takıntım vardı ve şey... duruyordu.
Başımı iki yana sallarken, gece yaşanan tüm o görüntüler gözlerimin önünden fotoğraf karesi gibi tek tek acımasızca döküldü. Yumuşak saçlarımı omuzlarımın gerisine itip, avuçlarımı yüzüme örterek, "Hayır," diye inledim. Dün gece yaşanmış olamaz, o kadar şeyi söylemiş ve yapmış olamam. Yatağa uzanıp yorganı ağzıma kadar çektim, gözlerimi sıkı sıkı kapattım. İçimden ona kadar saydım, gözlerimi tekrar korkarak yavaşça açtım.
Hayır, yaşadığım hiçbir şey rüya değildi!
Yatakta panik içinde yüz üstü döndüm, sesim odanın dışına gitmesin diye başımı, yastığın altına koydum ve birkaç kez çığlık attım. Dün gece beni sarmalayan denizin nemini hâlâ bedenimde hissediyordum, tıpkı Savaş'ın kokusunu hissetmem gibi. Utanç, aptallık, panik hepsi aynı anda kalbimin orta yerine sızdı. Kalbim yaptığım her şeyin farkına varmamla öylesine deli bir isyanla çarpıyordu ki, birazdan 'Ben işi bırakıyorum, hadi eyvallah,' diye isyanı basıp durmasından korkuyordum.
Sırt üstü dönüp başımı tekrar yastığa koyarak tavana baktım. Örtünün uçlarını yavaşça kavradım. Dudağımın kenarını ısırıp bıraktım ve, "Gerizekalı Nüket! Mal Nüket! Akılsızın önde gideni Nüket!" diye kendime hakaret ederken, aynı zamanda yatağın içinde tepinmeye de başlamıştım. Ansızın durdum. "Sakin ol, hâlâ aptallığa doymuyorsun. Burdan hemen gitmelisin," dedim, kendi kendime. Savaş'a sütyenimi açtırmaya çalışmıştım, olamaz. "Özellikle Savaş'a görünmeden toz olmalıyım."
Bir de onu ve anlamlı serseri sırıtışını görürsem, utançtan öleceğimi biliyordum. Şakaklarımı ovalarken, dün gece ona sürtündüğüm görüntü zihnimi doldurdu. Sonra ona işveli söylediğim o sözler...
Off ya, ne yapacağım ben?
Hayır ya, gerçekten öleyim ben...
Yataktan aceleyle çıktım. Elbisem yatağın kenarında düzgün bir şekilde duruyordu, dün gece onu yerde öylece bıraktığımı hatırlıyorum, muhtemelen ben uyuduktan hemen sonra Savaş oraya koymuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARALI HAYALLER (+18)
Ficción GeneralNüket Kozcu, kendi halinde üvey annesinin yaptıklarından hoşnutsuz bir üniversite öğrencisidir. Bir gece bara gider ve tanımadığı bir adamla beraber olur. Ah, yanlış oldu; adamı çok iyi tanıyordur fakat sarhoşluğundan kim olduğunu anlamamıştır. Yak...