☆22☆

90.9K 5.6K 1.6K
                                    

Yazarın Ağzından;

Kurşun Ali nin şu dünyada en katlanamadığı şey sevdiğinin zarar görmesiydi.

Tek oğlandı Ali. Ne kardeşi oldu ne abisi. Babasını erken yaşta gömen Alinin tek dayanağı annesiydi.

Ta ki kan davası diyerek o öldürülene kadar.

Ali o gün annesini kendi elleriyle gömdükten sonra eline silahı almıştı.
O günden sonra da bırakmamıştı.

Şimdi o silah yine onun elindeydi.

Kurşun Ali nın torununa zarar vermek,mezarını kazmakla aynı şeydi.

Bunu tüm Mardin bilirdi.

Kara Hasan ise Kurşun Aliye kafa tutacağını düşünüyordu.

Sinirli olmayan bir Kurşun Aliye karşı daha duramayan adam, torununun kanını yerde görmüş olan Kurşun Aliyi yenebileceğini düşünmesi sokaktaki çocukları bile güldürürdü.

Serdar karısına sakinleştirici yaptırıp belinde silahla dışarda bekleyen Koran'lara katıldı.

Babası telefonla konuşuyordu o ara.

Hava daha aydınlanmamıştı.

"Doğru duydun Boz oğlum. Torunumu o hadsiz kaçırdı!" Bir süre karşı tarafı dinledi Kurşun Ali.

"Merak etme Ali dedem. Masadaki adamlara emir verdim. Her taşın altı aranacak. Ayrıca Jandarmadaki komutanlarla da birazdan konuşurum. Onun için özel arama başlatırım. Dağda, ormanda her delikte ararlar torununu."  Kurşun Ali memnuniyetle gülümsedi.

Zeki çocuk Boz , Kurşun Alinin de torunu gibiydi.

Amcaları, 18 yaşında olan Han, Deniz ve Uygar da dahil kuzenleri , abileri ve babası, Lina için o konaktan çıkmıştı.

Yolda onları görenler mezarlık bekçisini aramıştı bile.

Kurşun Ali konaktan elinde silah ile çıkarsa, asla ama asla kan dökülmeden o silah yerine konulmazdı.

Linanın sabaha karşı uyuduğu yerde geçen bir çoban onu fark etmişti.

Çoban köyün gençlerinden Doğandı. Lina yı fark eder etmez yanına eğilmiş nabzını kontrol etmişti.

Yaşadığına sevinen Doğan ayağındaki sargıdan çıkan kanı gördü. Burada böyle ne zamandır durduğunu bilmiyordu ama yararına pansuman şarttı.

Hayvanları emanet etmek için arkadaşını arayıp adresi verdi.

Onun gelmesini beklemeden Lina yı kucağına aldı.

Lina'nın turist olduğunu düşünüyordu. Sarışın ve beyaz tenli biri Mardin yerlisi olamayacak kadar nadirdi.

Doğan onu dağdaki kulübeye götürdü. Içeriye girer girmez kızı koltuğa yatırıp jandarmaya haber vermek için telefonunu aldı.

Şansına şarjı bitmişti. Kızı burada bırakıp şehre de inemezdi. Bu dağlar sanıldığı kadar güvenli değildi. Kızın uyanmasını beklemeliydi.

Pansuman malzemelerini alıp kızın ayak bileğindeki kötü olmuş sargıyı açtı. Birçok bıçak-cam kesiği olan ayak bileğini dikkatlice temizleyip tekrar sardı.

Saat daha 11 civarıydı. Bu saatlerde dışarı çıkmak yanmak demekti.

O da üzerindeki beyaz kaftanı çıkarıp odasından tişört giymeye gitti.
Geri döndüğünde koltuğun boş olduğunu gördü. Daha ne olduğunu sorgulayamadan elinde meyve bıçağı ile Lina yı gördü.

LİNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin