Sorcerer

2.8K 336 38
                                    

Düştüğüm yerden kalkmaya çalışırken daha ne olduğunu anlayamamıştım. Duvara çarptığım için omzum ağrıyordu ve her yer toz ile kaplı olduğu için odanın içini görmek zordu. Biraz vakit geçip toz bulutu dağılmaya başladığında Loki'yi fark etmiştim. Odanın içerisinde bir sağına bir soluna bakınıyordu. "Loki?" Sesim o kadar kısık çıkmıştı ki ben bile zor duymuştum. Boğazımı temizleyip tekrar ona seslendiğimde beni fark edip hızla yanıma geldi ve ayağa kalkmama yardım etti. "Tesseractı bulmalıyız. Buralarda olmalı." Loki beni ayağa kaldırdıktan sonra etrafı arama işine geri dönmüştü.

Odanın içerisinde gözümü gezdirdiğimde duvarlardan birinin neredeyse yarısının çökmüş olduğunu ve koridorun gözüktüğünü fark ettim. Odanın içerisindeki eşyalar patlamanın etkisiyle aynı benim gibi sağa sola savrulmuştu ve her yer karışıktı ve bu karışıklığın içerisinde Loki tesseractı arıyordu. "Burada olduğunu sanmıyorum." Loki odanın içerisinde dolanmaya bir son verip bana baktı. Geçen kısa bir sürenin ardından bana hak vermiş olmalı ki seslice nefesini dışarıya verip yanıma geldi. "Buradan çıkmalıyız." Loki bileğimi tutup beni peşinden sürüklemeye başladığında diğer seslerin yeni farkına varabilmiştim. Silah sesleri geliyordu ve ne taraftan geldiğini anlamak mümkün değildi.

Salondan çıktığımızda sağ tarafta kalan koridorun tamamen çökmüş olduğunu fark ettim. Bizim içinde bulunduğumuz odanın çökmemiş olması bir mucizeydi. Sabah geldiğim yöne, sol tarafta kalan koridora yöneldik. İlerledikçe dallanan koridorda her yer kaos içerisindeydi. Loki ilk soldan dönmek istemişti ama Clint ve birkaç ajanın orada chitauri askerleriyle savaştığını görünce vazgeçip ana koridordan koşmaya devam ettik. Loki olabildiğince kavgadan kaçınmaya çalışıyordu. Her yerde savaşan ajanlar ve chitauri askerleri vardı.

Biraz ileride Cull Obsidian'ın çekiciyle ajanları savurarak bize geldiğini fark edince Loki sağ tarafta kalan koridora sapıp önüne çıkan birkaç chitauri askerinden birkaç darbeyle kurtularak ilerlemeye devam etti. Hemen yanı başımda silahlar patlıyor, ajan öldürüyor ve ölüyordu. Bu kadar kan ve vahşet görmüş olmak mantığımla aramdaki bağı koparmıştı. Eğer Loki beni yönlendiriyor olmasaydı buradan çıkamazdım.

Odamın olduğu koridora girdiğimizde burada karmaşanın olmadığını fark ederek şaşırdım. Her yer birbirine girmişken buranın böyle sakin olması garip gelmişti. Loki benim yorulduğumu ve biraz daha sürüklenmeye dayanamayacağımı fark etmiş olmalı ki koşmayı bırakmış temkinli adımlarla yürüyordu. "Çıkış kapısının nerede olduğunu hatırlıyor musun?" Nefeslerimi bir düzene koymaya çalışarak sormuştum. Loki ise bir süre sessiz kaldıktan sonra cevap vermişti. "Buraya bir portaldan geçip geldik."

"Doğru." Koşmanın ve adrenalinin etkisiyle kuruyan boğazımı rahatlatmaya çalışarak yutkundum. "Aptalca bir soruydu."

Biraz daha ilerlemenin ardından bir anda koridora chitauri askerlerinin doluşmasıyla olduğumuz yerde durmuştuk. Aceleyle geldiğimiz yöne döndüğümüzde Proxima Midnight'ın elinde mızrağıyla bize doğru yürüdüğünü gördük. Gidecek yerimiz yoktu.

"Sen Loki..." Proxima Midnight olduğu yerde durmuş ve elindeki mırağını sertçe yere vurmuştu. Mızrağın yere çarpma sesi chitauri askerlerinin sesine karışmıştı. "Sözünü yerine getirmeyip tesseractı Thanos'a teslim etmedin. İhanetin yüzünden bugün burada öleceksin." Diğer taraftan gelen chitauri askerleri mızraklı kadını taklit ederek durdu. "Sana gelince," Bakışlarını bana çevirdi. "Thanos seni huzuruna istiyor büyücü." Proxima Midnight'ın o gün evimin dışında beklerken de benden büyücü olarak bahsettiğini anımsadım. Hala bir büyücü olduğumu düşünüyorlardı ve Thanos'un beni görmek istemesi onun da buna inandığını kanıtlıyordu.

"Büyücü mü?" Loki çatık kaşlarıyla bana dönüp sormuştu ama daha sonra ileriye atılan Proxima Midnight ile eliyle beni bir kenara ittirmiş ve bir dövüşün içine girmişti. İlk birkaç saniye oldukça iyi hamleler yapıyordu ama bir kenarda beklemeyi bırakmış chitauri askerleri de üzerine atlayınca yere yığılmıştı. Yerde chitauri askerleriyle debelenen Loki'yi bırakıp bana doğru gelen Proxima Midnight'ı fark ettiğimde arkama dahi bakmadan koşmaya ve içten içe Loki'nin chitauri askerlerinden kurtulması için dua etmeye başlamıştım. Loki'nin zarar görme ihtimalinin bile beni ne kadar korkuttuğunu yeni fark ediyordum. Ölmesi kesinlikle beni mahvederdi. Bu yüzden Proxima Midnight peşimdeyken bile kendimden çok onun için endişelenmiş her nefesimde onun için dua etmiştim.

Boyu ve dolayısıyla bacakları da benden uzun olan Proxima Midnight çok uzaklaşamadan beni yakalamış ve duvara fırlatmıştı. Doğrulup sırtımı duvara vererek oturdum ama ne ayağa kalkacak ne de kaçacak gücüm kalmıştı. "Karşılık vermeyecek misin büyücü?" Ağır adımlarla üzerime gelen Proxima Midnight bir anda yere devrildiğinde ne olduğunu anlayamamış ve şaşkınlıkla ona bakmıştım. Pek de dengesini kaybedip yere düşecek birisine benzemiyordu. Aynı şaşkınlığı o yaşamıyordu ama. Muhtemelen ona bunu yapanın ben olduğumu düşünüyordu.

Yerden kalkmak üzere olan Proxima Midnight'ın birkaç adım gerisinde beliren Wasp, mızraklı kadının dizine tekme atarak onu tekrar yere düşürdüğünde ilk başta da onu düşürenin o olduğunu anlamıştım. Proxima Midnight ile dövüşe Ant-Man'de katıltı. İkisi kadına ağır olmayan ama sersemletici darbelerle vurup, büyüyüp küçülerek kadının kendilerine vurma imkanını vermeden dövüşüyorlardı.

Duvardan destek alarak ayağa kalktım ve koridorun diğer ucunda kalmış olan Loki'ye endişeyle bakışlarımı çevirmiştim. Ama korktuğum gibi bir görüntüyle karşılaşmadım. Onun üstüne atlamış bütün chitauri askerleri yerde bir torba misali duruyorlardı. Loki onların yanında ayakta durmuş şüphe ile bana bakıyordu.

Yüzündeki gerilmiş kaslarla, çatık kaşlarıyla ve gözlerindeki şüphe ile hızlı adımlarla yanıma gelmişti. "Gidelim." Tek bir kelime söyleyip yürümeye devam ederken arkasından seslendim. "Onlara yardım etmeyecek misin?" Cevap vermeyip yürümeye devam ettiğinde aramızda gittikçe açılan mesafeyi koşarak geçip ona yetişmiş ve hızlı adımlarına ayak uydurmaya çalışmıştım. Gerimizde kalan Hope ve Scott'ın iyi olmasını umuyordum.

Sürekli gerisinde kaldığım adama yetişmeye çalışarak hızla yürüyordum. Sessizlik beni geriyordu. Ne düşündüğünü merak ediyordum. Proxima Midnight'ın benden bahsetme şekli kafasını kurcalıyor olmalıydı. Cesaretimi toplayarak konuştum. "Proxima Midnight'ın söydiği şey hakkında..." Bir saniye bile duraksamamış ve aynı hızda ilerlemeye devam ederek beni görmezden gelmişti. "Ben büyücü değilim."

Aniden durup bana döndüğünde ben de durdum. "O halde nasıl yaptın?" Sesi sert çıkmıştı. "Neyi?" Ne olduğunu anlamayarak sormuştum ama daha sorar sormaz yine onu nasıl kurtardığımı sorduğunu anladım. "Sana anlattım, seni bir sokakta buldum ve sürü-"

"Ondan bahsetmiyorum." Üzerime doğru bir adım attığında tehditkar havasını sezmiştim. "Onları nasıl öl-"

Loki cümlesini tamamlayamadan bir patlama daha meydana gelmişti. Bu seferki patlama daha yakındaydı ve patlamanın etkisiyle daha sert savrulmuştum. Kafamı sert bir yere çarpmamın ardından yere düştüm. Ellerimle yerden destek alarak doğrulmaya çalıştığımda başaramamıştım. Çabalamayı bir kenara bırakıp öylece yerde yatmaya devam ettim. Loki'yi görme umuduyla bakışlarımı etrafta gezdirdim.

Yine her taraf toz yüzünden görünmez olmuştu ve ciğerlerime dolan toz öksürmeme neden oluyordu. Elimi ağzıma ve burnuma kapatarak toz girmesini engellemeye çalışmıştım ama nafileydi. Başım çarpmanın etkisiyle şiddetli bir şekilde ağrıyordu. Sağır edici bir çınlama kulaklarıma doluyordu ve gözlerimin önünde siyah noktalar uçuşuyordu. Bu siyah noktaların gerçekten hava da mı olduğundan yoksa gözlerimin bana oynadığı bir oyun mu olduğundan emin olamadım.

Büyük eller kollarımdan kavrayıp beni doğrulttuğunda gözlerimin önündeki siyah noktalar artmıştı. Karşımda duran Loki'yi uçuşan siyah noktaların arasından görmek çok zordu. Bir şeyler söylediğini fark ettim ama ne dediğini duyamıyordum. "Ne?" Kendi sesimi de duyamadığımda ellerimi bu sefer de kulaklarıma götürdüm. Ellerime bulaşan ılık sıvıyı görmek için önüme getirdiğimde Loki de ellerime bakmış ve kanı fark etmişti. Elleri kafamı kavrayıp sağa doğru yatırıp saçlarımı geriye itmişti. Birkaç saniyenin ardından tekrar yüzümü ona çevirdi ve yine bir şeyler söyledi ama anlayamadım.

Cevap vermeyince kollarımdan kavrayıp beni ayağa kaldırmıştı ama bacaklarım beni ayakta tutacak kadar güçlü değildi. Yere düşmeden önce beni yakaladı. Bir süre beni inceledi ve ardından bakışlarını koridorda gezdirdi. Beni kucağına alıp koşmaya başladığında sarkan başım geriye doğru dönüktü. Peşimizden gelen bir düzüne chitauri askerini gördüm ve siyah noktalar her yeri kaplamadan önce bu gördüğüm son şey oldu.

CafunéㅣLokiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin