The Truth About Me

2.8K 336 50
                                    

Aralıklarla uyandım. "Tesseract güvende. Burada daha fazla kalamayız Wakanda'ya gidiyoruz." Gözlerimi açacak halim yoktu. "O yaralı." Başka birisi yanıtladı. "Shuri onunla ilgilenecek." Zaten gözlerimi açmaya fırsat bulamadan geri karanlığın içine çekiliyordum. "Kafa travması geçiriyor ama iyi olacak. Endişelenmeyin." Sesler sanki her yerden geliyormuş gibi hissettiriyordu. "Vision'un kafasından o taşı çıkarmamız lazım." Başka bir ses konuşmaya devam etti. "Yapabilecek misin?" Tüm bu konuşmaların arasında günler varmış gibi hissediyordum. "Herkes burada. Taşlar da güvende." Başka birisi konuştu. Bu sesi ayırt edebilmiştim. Konuşan Tony'di. "Peki ya diğer üç sonsuzluk taşı?" Sesleri ayırt etmek ve konuşulanların çoğunu duymak zordu. "Ne saklıyorsun?"

Gözlerimi aydınlık odada açtığımda en son Loki'nin sesini duyduğum için hemen yanı başımda olduğunu düşünmüştüm ama anlaşılan yanılmıştım. Yattığım yerden doğrulup çıplak ayaklarımı yere bastım. O an üzerimdeki krem renklerindeki takımı fark edebilmiştim. Ellerim hemen boynuma belleğin olması gereken yere gittiğinde karşılaştığım boşluk endişe ile yerimden kalkmama neden olmuştu. Ama kalktığım gibi gözlerimin önünde yine siyah noktalar uçuşmaya başlamıştı. Yere çömelip birkaç saniye bekledikten sonra daha iyi olduğuma karar verdikten sonra ayağa kalkıp laboratuar olduğunu fark ettiğim yerin içinde gözlerimi gezdirdim.

Birkaç metre ilerde Shuri, masa gibi duran bir sedyenin üzerinde yatan Vision'un başucunda çalışıyordu. Hemen yanlarında Wanda yüzündeki birkaç küçük sıyrıkla kızın yaptığı her hareketi dikkatle takip ediyordu.

"Merhaba." Seslenmem ile Shuri ve Wanda yüzlerini bana çevirmişti. Onlara belleği sormak istiyordum ama pek uygun bir an gibi durmuyordu. "Oh, uyanmışsın. Güzel..." Shuri geri çalışmaya dönerken aynı zamanda konuşmasına da devam etti. "Bir şeyler yemen gerek. Senin için yemek getirttireceğim." Başka bir şey söylemeyeceğini anladığımda görmese bile başımla onaylayarak etrafa bakınmaya başladım. Her yerde belleği görme umuduyla gözlerimi gezdiriyordum.

"Kasey?" Birkaç adım öteme gelmiş Wanda'yı fark edemediğim için bana seslendiğinde korkmuş ve sıçrayıp yönümü ona dönmüştüm. "Evet..." Wanda bir süre sessiz kalıp beni inceledi. "Bizim başımızın dertte olduğunu sen anlamışsın." Dönüp sedyenin üzerinde hareketsiz bir şekilde yatan Vision'ı işaret etti ve sonra tekrar bana döndü. "Teşekkürler." Ne söyleyeceğimi bilemeyerek sessiz kaldım ve bu sessizlik gittikçe garipleşiyordu. Neyse ki odaya elinde tepsiyle gelen kişi sayesinde cevap veremeden yemek için küçük bir masaya yönlendirildim.

Önüme konan tepsideki yemekleri incelerken bir süredir yemek yemediğimi fark ettim. En son Loki'yi kurtarmadan önce doğru düzgün bir şeyler yemiştim. Kaşığı elime alarak ne olduğunu bilmedim yemekten yemeye başladım. Wanda karşımdaki sandalyeyi çekerek oturduğunda gerilmiştim ama bunu bir kenara bırakıp yemek yemeye odaklandım. Ben yerken ise Wanda'nın bir an olsun gözlerini üzerimden ayırmadığının farkındaydım.

"Sana güvenmiyorlar." Wanda kısık bir sesle konuştuğunda bir an duraksayıp ona baktım. "Neden?" Tekrar yemek yemeye döndüğümde ise artık yemek umurumda değildi. Buraya geldiklerinde benim hakkımda konuşmuşlar mıydı yoksa bu Wanda'nın kendi güçleri doğrultusunda öğrendiği bir şey miydi merak ediyordum. "Bence neden güvenmediklerini biliyorsun." Bu dediği ile elimdeki kaşığı bırakarak ona baktım. Yutkunup cevap verdim. "Neyden bahsettiğini bilmiyorum." Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluştu. "Zihnine tamamen ulaşamıyorum. Her şey çok puslu." Wanda birkaç saniye geriye dönüp Shuri ve Vision'ı kontrol etti. Tekrar bana döndüğünde yüzündeki gülümseme kaybolmuştu. "Ama duygular çok net. Her birini hissedebiliyorum. Endişelerini, korkularını, koruma isteğini... Ben ve Vision için endişelenmişsin." Bir süreliğine durup onu inceledim. Yüz ifadesinden ne hissettiğini anlayamıyordum ve bu yüzden ne söylemem gerektiğinden de emin olamıyordum. Kendimi savunmamı gerektirecek kadar suçluyor muydu yoksa cevap vermemi gerektirmeyecek kadar minnettar mıydı? Sadece onu inceleyerek bir şeye varamayacağımı anladığımda derin bir nefes alarak sordum. "Benim hakkımda ne düşünüyorsun?"

CafunéㅣLokiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin