Etrafa saçılmış toprak ve tabuttan kopmuş tahta parçalarının üzerine düşün yağmur damlaları hızlandı. Islanıp yüzüme yapışmaya başlayan saçlarımı yüzümden çekerken gözlerimi sonunda içi boş parçalanmış tabuttan ayırabilmiştim. Etrafımda dönüp hızlıca mezarlıkta göz gezdirdikten sonra kendi kendime konuştum. "Nereye gitmiş olabilir?"
Strange birkaç metre ileride hala bedeniyle ruhu ayrı olan adamla konuşarak onu ikna etmeye çalışıyordu. Bu konunun polisin kulağına gitmemesi önemliydi. Bir sürenin ardından adam polise hiçbir şey anlatmamayı kabul etti. Görevlinin çalıştığı küçük binaya doğru ilerlerken aklımda hala aynı soru vardı. Pietro neredeydi?
Güvenlik kamerasının kayıtlarını açarken bir yandan da görevli bizi bilgilendiriyordu. "Sadece mezarlığın giriş çıkış kapılarında ve binada kamera var. Toplamda sekiz kamera ediyor. Üçü kapıların." Kayıtları açtığında bize doğru döndü ve sordu. "Ne kadar gerisinin kayıtlarına ihtiyacınız var?"
Strange cevapladı. "Son iki üç günün kayıtları işimizi görür."
Kapılardaki kameraların kayıtlarını hatta binadaki kameraların kayıtlarını bile yavaşlatarak izledikten sonra hiçbir şey bulamayınca umutsuzluğa düşmüştüm. Dünyanın en hızlı adamını arıyorduk ve nereye gittiği belli değildi.
Strange ve görevli arasında bir konuşma devam ederken nereye gitmiş olabileceğini düşünüyordum. Sonunda Strange görevliyi bırakıp yanıma geldiğinde beraber binanın dışına çıktık. "Belki de savaşın olduğu meydana gitmiştir. Son bulunduğu yer orasıydı. Her ne kadar artık orada bir meydan olmasa da o bunu bilmiyor." Strange bu söylediklerime dalgınca kafasını salladı. Bir şeyler düşündüğü belliydi.
O sessiz kalırken yine mezarlığı inceledim. Yağmur durmuştu ve etrafa çok güzel bir toprak kokusu yayılmıştı. İçime derin bir nefes çekerken Strange konuştu. "Aklımı karıştıran bir şey var."
Strange'e döndüm. "Nedir?" Strange derin bir nefes aldı ve gözlerini mezarların üzerinden ayırarak bana baktı. "Mezarlığı çevreleyen duvarlar çok yüksek. Kapılar dururken duvarı tırmanıp gideceğini düşünmüyorum."
"O zaman nereden çıkıp gitti?" Strange bu soruma hızla cevap verdi. "Fark ettiysen hep çıkıp gitmiş olduğunu düşünerek hareket ediyorsun. Kayıtlara göre kapıları kullanmamış. Belki de hala buradadır. İçimden bir ses onu burada aramaya başlamamızı söylüyor."
Kaşlarımı çattım. "Bu çok anlamsız. Neden gidebilecekken burada, bir mezarlıkta kalsın ki?"
"Her şey anlamsız." Derin bir nefes aldı ve sol elinin baş ve işaret parmağıyla burun kökünü sıktı. O sırada ne kadar yorgun göründüğünü fark etmiştim. Tüm gün tamamen Pietro odaklıydım bu yüzden ona pek dikkat edememiştim. "Kasey, o öleli neredeyse üç yıl oluyor. Belki senin sayende hayata geri döndü. Peki, üç yıl boyunca ölü olan adam tabuttan çıkacak gücü nereden buldu?"
Söyledikleri kafamı karıştırırken yine etrafta gözlerimi gezdirmiştim. Hala burada bir yerlerde olabilir miydi? Strange başka bir soru yöneltti. "Çizgi romanda hiç onunla alakalı bir şeyler görmüş müydün?" Kafamı olumsuz anlamda sallayınca konuşmaya devam etti. "Onu aramaya buradan başlayalım. Sen güneye git. Ben de kuzeye doğru gideceğim."
Zıt yönlere doğru ilerleyip birbirimizden uzaklaştık. Mezarlık büyük arazi üzerine kuruluydu ve tüm araziyi aramamız bir saat kadar sürebilirdi. Hızla mezarların arasında dolaşıp, heybetli ağaçların yanından geçerken etrafı tarıyor ve arada Pietro'nun adını bağırıyordum. Yaklaşık on dakikanın ardından bağırdığım için boğazım aramaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CafunéㅣLoki
Fanfiction♦️the wattys 2022 Kazananı♦️ Her şey kendi evrenimde iki yıl önce dünyanın en çok çizgi roman satan şirketlerden birine yardımcı editör olarak girmemle başlamıştı. Sevdiğim işi hayranı olduğum çizgi roman evreni üzerinde yapacaktım ve bu ilk başta b...