Odanın içerisinde bir sağa bir sola arşınlarken Strange beni sakinleştirmeye çalışıyordu. "Wanda ile görüşmem gerek." Odanın kapısına doğru yönelmişken Strange beni durdurdu.
"Önce sakinleşmen daha iyi olur. Hiçbir şey kesin değilken ona bu ihtimalden bahsetmek acımasızlık olur. Üstelik saat sabahın yedisi. Bu saatte uyuyorlardır." Strange'in dedikleriyle odanın içerisinde dolaşma olayına geri döndüm. Resmen ayak basmadığım yer kalmamıştı.
Tişörtümün boğaz kısmı geniş olmasına rağmen beni boğuyormuş gibi hissettim. Elimle tutup tişörtü çekiştirirken derin nefesler aldım. "Ya yapmışsam?"
Strange, kaç kez tekrarladığımı bilmediğim kelimeleri tekrar söyleyince her seferinde yaptığı gibi aynı cevabı verdi. "Bundan emin olamayız. Ayrıca Wanda'nın özlemini dindirme isteği oldukça kapsamlı bir cümle. Düşündüğünden farklı bir şekilde işlemiş olabilir." Derin bir nefes aldı ve bu sefer farklı olarak konuşmaya devam etti. "Ya da belki de hiç gerçekleşmemiştir bile. Bu sadece bir teoriydi sonuçta."
Strange'in dediklerini kafamı sallayarak onayladım. Hala yeteri kadar nefes alamıyormuş gibi hissettiğim için cama doğru ilerleyip camı açtım. İçeriye sabahın serin havası dolarken kafamı camdan çıkarıp derin nefesler aldım.
Geriye doğru dönüp Strange'e baktım. "Ya yapmışsam?" Strange bıkkınlıkla nefesini verip aynı cümleleri tekrarladı. Usanmadan bunu yaptığı için ona daha sonra teşekkür etmem gerekiyordu.
Kalbim göğsümü delip geçecekmiş gibi hızlı atıyordu ve derin nefeslerim artık yetmiyordu. "Ya senin dediğin gibi dileğim Wanda'nın acısını, özlemini unutmasını sağlayacak şekilde işlememişse? Ya Pietro'yu unutmasını sağlayacak şekilde işlememişse?" Gözlerim dolarken boğazımda bir yumru oluştu. Yutkunup zorlukla konuşmaya devam ettim. "Ya ben..." Ellerimle tişörtün yakasını yeniden çekiştirdim. Sanırım panik atak geçiriyordum. "Ya ben Pietro'yu diriltmişsem ve Pietro..." Konuşmak gittikçe daha zor oluyordu. "Pietro geri geldiyse ve mezarında havasızlıktan..." Daha fazla konuşamayacağımı anladığımda sustum ve yeniden cama doğru dönerek derin nefesler aldım.
Strange beni omzumdan tutarak kendisine doğru çevirdi ve elime bir bardak su tutuşturdu. Titreyen ellerimle suyu içtikten sonra Strange'e baktım. Strange bir şeyler söylemek için ağzını açmıştı ki aniden verdiğim bir kararla hızlı adımlarla ondan uzaklaşarak kapıya doğru ilerledim. Arkamdan seslendiğini duydum ama umursamayarak odadan çıktım. Bir an önce Wanda ile görüşmem gerekiyordu. Yoksa kafayı yiyecektim.
Ne tarafa doğru gittiğimi bilmeden ilerlerken girdiğim koridorlardan birinde karşılaştığım görevliye Wanda'nın odasını sordum. Bu sırada Strange'in de peşimden geldiğini fark ettim. Görevli bana odayı tarif ettikten sonra koşar adımlarla tarif ettiği yöne doğru ilerledim.
Odayı bulup kapıya vurmaya başladığımda sabırsızdım. Ardı ardına yumruklarım kapıya iniyorken sanki bir ömür geçiyormuş gibi hissediyordum. Sonunda kapı açıldığından hemen konuşmaya başladım. "Wanda sana-" Kapıyı açanın Scott olduğunu fark edince şaşırarak geriye doğru bir iki adım gittim.
Scott yüzünde uykulu bir ifade ile bana bakıp birkaç saniye bekledikten sonra elleriyle saçlarını düzeltti. "Wanda ve robot sevgilisi karşıdaki odada kalıyor." Scott bunları söyledikten sonra aynı uykulu haliyle kapısını kapatınca ben de karşıdaki odanın kapısına yöneldim. Kapıya vurmaya başladığımda Strange yanıma gelmişti.
Vision kapıyı açtığında üzerinde hızlıca gözlerimi gezdirdim. Onu son gördüğüm halinden çok daha iyi görünüyordu. "Wanda ile görüşmem lazım."
Wanda, Vision'un arkasında belirdiğinde endişeli halimi fark edip beni ve Strange'i içeriye davet etti. Biz içeriye geçerken huzursuz olduğu her halinden belli oluyordu.
"Sorun ne?" Wanda'nın sorusuna hızlıca yanıt verdim. "Seninle konuşmam gereken bir şey var. Anlamsız gelebilir. Hatta soracağım sorular seni sinirlendirebilir. Ama bu önemli."
Wanda, neyden bahsettiğimi anlamasa bile kafasını sallayarak beni onaylamıştı. Biraz çekinerek, biraz da Strange'in kesinleşmeden ona bir şey söylemememiz gerektiğini hatırlayarak anlamsızca bir soru sordum. "Kardeşin hakkında bana ne söyleyebilirsin?"
Wanda kafası karışmış gibi görünüyordu. "Pietro hakkında mı? Tam olarak ne söylememi istiyorsun?"
Wanda'nın söyledikleriyle, dileğimin Wanda'nın Pietro'yu unutmasını sağlayacak şekilde işlediği seçeneği ortadan kalkmıştı. Kısa bir süre Strange ile bakıştıktan sonra yeniden Wanda'ya döndüm. "Onu özlüyor musun?"
Wanda, sorduğum soruya kaşlarını çattı ama hemen cevap verdi. "Ben bir parçamı kaybettim. Onu her gün, her saniye özlüyorum." Bu sözlerinden sonra acısının, özleminin yok olduğu seçenek de ortadan kalkınca gözlerim doldu. Bunu gizlemeye çalışarak kafamı öne eğdim ama Wanda fark etmişti. "Sorun ne? Garip davranıyorsun ve bu beni gerçekten rahatsız ediyor."
Pietro'nun başına gelmiş olabilecekleri aklımdan atıp kendimi toparlamaya çalıştım. Hala bu dileğimle ilgili hiçbir şeyin gerçekleşmemiş olması seçeneği de masadaydı ve ben dile dahi getiremediğim diğer seçenek yerine bunun olmasını tercih ederdim.
Gözlerimdeki yaşları geri göndermeye çalıştığım birkaç saniyenin ardından başarısız olunca hala bir cevap bekleyen Wanda'ya çevirdim bakışlarımı. Boğazımda yine konuşmamı zorlaştıran o yumru oluşmuştu. "Wanda..." Kısa bir süre dönüp Strange'e baktım. Hafifçe kafasını olumsuz anlamda salladı. Yeniden Wanda'ya döndüm. "Kardeşin ile ilgili yaşadıklarını bugün öğrendim ve çok üzüldüm. Seni böyle rahatsız ettiğim için özür dilerim."
Wanda'nın buna inanmadığı her halinden belli olan yüz ifadesi başka şeyler söyleme ihtiyacı hissettirse de boğazımdaki yumru buna izin vermiyordu. "Pietro'nun mezarı nerede? Onu ziyaret etmek istiyorum."
***
Zaten ürkütücü olan mezarlığın havası gökyüzünde birikmiş kara bulutlar yüzünden daha karanlık bir hale bürünmüştü. Bu durum içimde var olan sıkıntının daha da artmasına neden oluyordu.
Sokovia'da, Strange ile geldiğimiz bu mezarlıkta yüzlerce mezar vardı ve hepsi Ultron ile olan savaşta kaybedilen kişilerin mezarıydı.
Buraya ilk geldiğimizde mezarlıkta görevli olan güvenlik Strange'in kıyafetlerinden ve sırtındaki pelerinden dolayı bir sirkten kaçıp geldiğimizi söyleyerek espri yapmaya çalışmıştı ama gergin olan ifadelerimizden normalde çok konuşkan olduğunu düşündüğüm bu adam bir daha ağzını açmamıştı.
Strange bir Yenilmez olduğunu iddia etmişti ama henüz pek tanınmadığı için adam yalan söylediğini düşündü. Neredeyse polisi arayacak ve bizi mezar hırsızları olarak ihbar edecekti. Mezarı açma düşüncesini görevliye kabul ettirmek zor olmuştu.
Pietro'nun mezarına doğru görevlinin peşinden ellerimizde kazma ve küreklerle ilerlerken Strange de ben de sessizdik. Hala kalbim çok hızlı atıyordu ve aldığım nefesler yetmiyordu. Ama fazlasıyla çekiştirdiğim tişörtüm esnediği için tutup çekme ihtiyacı hissetmiyordum artık.
Yağmur damlaları yavaş yavaş yeryüzüne inmeye başladığında görevli eliyle biraz ileriyi işaret etti. "İşte orası." Görevlinin işaret ettiği yere bakıp oraya doğru ilerlemeye devam ettik.
Mezara yaklaştıkça belirginleşen tuhaf şekli ile Strange ve ben şaşkınlıkla birbirimize baktık. Ellerimizde buraya kadar taşıdığımız kazma ve küreğe ihtiyacımızın olmadığını fark ettiğimde onları resmen toprağın üzerine fırlattım ve koşarak birkaç metre uzağımda olan mezara ulaştım.
"Aman tanrım!" Mezar taşının yanında durup öylece mezara bakarken Strange ve görevli yanıma ulaşmıştı. Görevli eline cebine atıp polisleri ararken bu sefer onu konuşarak ikna edemeyeceğimiz ortadaydı. Strange eliyle hızlıca adamın göğsüne vurup ruhunun bedeninden ayrılmasını sağladığında adam korkudan ne yapacağını bilememişti.
Bu sırada ben hala mezara bakıyordum. Dileğim gerçekleşmişti. Wanda'nın Pietro'yu ya da acısını unutmasını sağlayacak şekilde değil de Pietro'nun hayata geri dönmesini sağlayacak şekilde gerçekleşmişti. Ama korktuğumun aksine Pietro hayata geri döndükten sonra tabutunun içinde havasızlıktan hayatını tekrar kaybetmemişti. Bunun yerine savaşmış ve tabutunu parçalayarak oradan çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CafunéㅣLoki
Fanfiction♦️the wattys 2022 Kazananı♦️ Her şey kendi evrenimde iki yıl önce dünyanın en çok çizgi roman satan şirketlerden birine yardımcı editör olarak girmemle başlamıştı. Sevdiğim işi hayranı olduğum çizgi roman evreni üzerinde yapacaktım ve bu ilk başta b...