Comic Universe pt.2

2.2K 262 22
                                    

Her sabah hala bir çizgi roman evreninde olup olmadığımı anlamaya çalışarak gözlerimi açmak ve bunun bir rüya olmadığı konusunda kendimi ikna etmeye çalışmak beni sadece yoruyordu. Bu yüzden artık bu durumu kabullenmiştim.

Wesley bana bir sürü fotoğraf, video, gazete haberleri gösterip bir çizgi roman evreninde olduğuma inanmamı sağlayan ilk kişiydi ama hala o zaman bile şüphelerim vardı. Fotoğraftaki kişi gerçekten Tony Stark olmayabilirdi ya da o videolardaki ortalığı birbirine katan kişi Hulk olmayabilirdi. Belki de hepsi sadece bir medya ürünüydü.

Sinema sektöründeki gelişmeleri ve kullanılan efektlerin ulaştığı noktaları düşününce hepsinin medya ürünü olduğunu düşünmek kolaydı. Ama önüme çizim için uygun bir bilgisayar getirdiklerinde gerçeği kendi gözlerimle görmüştüm.

"Bununla ne yapmamı istiyorsun?" Önüme bilgisayarı bırakarak boş koltuğa geçen Wesley'in cevap vermesini umarak ona baktım ama o sessiz kaldı. Onun yerine konuşan Fisk'ti. "Daha önce de söylediğim gibi. Çizim yapmanı istiyorum."

Derin bir nefes alıp çok bariz olan bir gerçeği dile getirdim. "Ben çizer değilim. Editörüm." Fisk parmaklarıyla oturduğu koltuğun başlık kısmına vurmaya başladığında sabrını sınadığımı anlamıştım ama sabrı taşmak üzere olan sadece o değildi. Birkaç gündür buradaydım ama hala sorularıma doğru düzgün yanıt alamamıştım. Nasıl oldu da çizgi roman evrenine geçtim? Onların nasıl çizgi roman evreninde yaşadıklarından haberi oldu? Erik Killmonger ve Wilson Fisk nasıl tanışıp ortak oldular?

"Basit bir şeyle başla. Yakında bir çizer olmaya alışırsın." O bunu söyledikten bir süre sonra örnek olsun diye önüme koydukları içinde kurşun olmayan bir silahı çizmeye başladım. Bir şeyler çizmeye alışkın olmadığım için acemi darbelerle çizdiğim silah karşımda oluşmaya başladığında şüpheye de yer kalmamıştı. Artık bir çizgi roman evreninde olduğumdan tamamen emindim. Birkaç hafta boyunca önüme değişik örnekler getirdiler ve ben getirdikleri her örneği çizerek kopyalarını oluşturdum. Bu sayede çizim yeteneğim giderek gelişmişti.

Birkaç haftanın sonunda ise her gün beni bir depoya götürmeye başladılar. Saatlerce orada kalıp bana verdikleri makinenin planlarına bakarak onu çizmeye çalışıyordum. Onlara istediklerini vermek istemiyordum ama Erik Killmonger her hareketimi takip ettiği için planların dışına çıkamıyordum. Eğer üzerimde bu kadar fazla göz olmasaydı çizdiğim makinenin işe yaramaz bir hurda olmasını sağlardım. Bunun yerine ise elimden geldiğince yavaş çizerek vakit kazanmaya çalışıyordum.

Arabanın içerisinde yine o depoya doğru giderken yanımda oturan Wesley telefonda işleriyle ilgili bir görüşme yapıyordu. Ben ise elimde evirip çevirdiğim belleğe bakıyordum. Keşke o gün üşenmeyip belleği çantanın içerisine atsaydım. Ama kader bizi bu noktaya getirmişti ve artık bundan dönüş yoktu. Bellek, yanımda olmaması gereken bir zamanda benimle birlikte buraya sürüklenmişti ve her şeyin sonunu getirecek olan bellekti.

Belleği cebime atarken sıkıntıyla nefesimi verdim. "Bugün yine çok keyiflisin karikatürcü kız." Ön taraftaki yolcu koltuğunda oturan Erik alayla konuştuğunda bakışlarımı ona çevirdim. Gözleri her an olduğu gibi şimdi de üzerimdeydi. Karşılık vermeyip sessiz kaldığımda bana 'karikatürcü kız' diye seslenmesi hakkında düşünüyordum. Kaç kere bana ismimle hitap etmesini söylemiştim hatırlamıyordum ama o hala bana 'karikatürcü kız' demeye devam ediyordu.

Telefonu kapatmış olan Wesley'in de bakışlarının üzerimde olduğunu hissettiğimde ona dönüp baktım. Her zaman olanın aksine bu sefer Erik'i uyarmamış olmam onu şaşırtmış gibi görünüyordu. Daha sonra hafifçe gülümseyerek benim daha önce sıkça dile getirdiğim sözleri tekrar etti. "Biliyorsun Killmonger, karikatürle çizgi roman farklıdır."

CafunéㅣLokiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin