Bazı yazarlar vardı. Masal anlatan, çocukların yüreğine temiz hikayeler bırakan. O yazarlardan bir tanesi de Hüseyin ağaydı..... Kızının küçük dünyasında başrol olan. Havin, babasının ona getireceği masal kitaplarını heyecanla beklerken,Hüseyin ağa da bir an önce işten çıkıp soluğu kızının odasında almak için saatleri kovalıyordu. Hiç nefes almadan babasının ağzından çıkan her bir kelimeyi kafasında tutuyor onu başka mısralarla süslüyordu Havin. Kendi dünyasında hayali kahramanlar yaratıp resme döküyordu.
Yine çocukluğu kokan anısından bir tanesiydi. Henüz dört yaşındayken, Hüseyin ağanın ellerinde bir sürü çizgi romanları getirip yanına bıraktığın da küçük elleriyle babasına sarılıp onu öpücükleriyle boğdu o an.
Kitapları özenle sıralayıp kapaklarını açtı her zaman ki gibi. Okuma yazma bilmiyordu ama resimlerine bakıp kendi çapında bir şeyler uyduruyordu. Onun çat pat konuşması babasının hoşuna giderken, küçük kızını yatağın kenarına kıvrılıp kollarını başının altında toplayıp dinliyordu.
" Eee daha sonra ne olmuş? " diye meraklı bir tavra bürünüp kızına cesaret verirken, Havin ise babasının sözleri üzerine sevinçle anlatıyor bir yandan da işaret parmağını ağzına götürüp sayfalarını çeviriyordu.
Hüseyin ağa kızının yatağında huzurun uykusuna dalarken, bir süre sonra Havin de kitabı bitirip, küçük elleriyle babasının yanağını okşadıktan sonra sarılıp uykuya daldı.
"ŞİMDİ Kİ ZAMAN "
Şimdi kalemi acı dışında hiç bir şey yazmıyordu..... Ne kahramanım dediği babası vardı yanında, nede resim defterini dolduran ailesi.... Şimdi pencerenin önünde dikilmiş, camdan yansıyan karanlık simasına bakıyordu.
Bekliyordu sessizce.....
Tıpkı bu oda gibi beyazlara bürünmüş, yüreğini zemheri yapan adamı bekliyordu. Düğün yavaş yavaş dağılmış geriye sadece aileler kalmıştı. Filiz hanım zamanın geldiğini düşünüp genç kadının koluna girip terasın tam karşısında diğer odalardan bağımsız olan odaya çıkarmıştı.
Havin ayakta dikilirken, üstünde kilosuna eş değer olan gerdanlıkları ve bilezikleri çıkarıp dolabın içinde ki gizli bölmeyi açıp kasanın içine bıraktı yaşlı kadın.
Usulca gelinini yatağın ayak ucuna oturtup başında ki duvağı indirdi. Şimdi söyleyeceği şeyler için, genç kadına bakmaya yüzü olmadığından kapatmıştı. Aralarında bir perde olması işine geliyordu belki de. Ellerini avucunun içine aldı....
" Seni gördüğüm an dan itibaren Şirin'imin yerine koydum. Fakat şimdi bu andan itibaren hem kızımsın hemde biricik gelinim. Sende artık bizi, bizim seni benimsediğimiz gibi kabul et kızım."
Bakışlarını Havin'den alıp odada gezdirdikten sonra tekrar gelinine baktı..
" Bu odayı inşallah yuva yaparsın kızım. Sana güveniyorum. " Dedi.
Arkasından bir kaç daha şevkat dolu nasihatlarını sıraladıktan sonra çıkıp gitmişti. Onun bu içten tavırları biraz olsun Havini sakinleştirmişti. Filiz hanım görmesede gülümsemeyle karşılık vermişti ona. Kapıdan çıkar çıkmaz ayağa kalkıp, kafasında ki duvağı kaldırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAVİN 1. KISIM " KATRAN GECESİ" [ TAMAMLANDI ]
General FictionTuttuğu direksiyonu o kadar çok sıkıyordu ki parmak boğumları bembeyaz olmuştu adamın. Gözleri sadace önündeki yola bakıyor ona yalvaran genç kıza bakmıyordu bile bir kez olsun. Ağlamaktan yorulmuştu artık. Sesi karşısında ki adama gitmiyor, söyledi...