Söndürdüğü sigaraları ayağının altında ezerken bir yenisini daha yaktı Behram. Kollarını bağ evinin uzun demir sütunlarına dayayıp gözlerini karşıya dikti. Sıra üzerine dizilmiş ağaçlara, onlardan düşen yapraklarına baktı.
O da tıpkı dalından kopmuş yaprak misali savruluyor, rüzgar nereye götürürse oraya gidiyordu. Büyük arazinin ortasına dikilmiş iki katlı olan evin etrafında sayısız uzun kavak ağaçları sert rüzgarla eğilip kalkarken arkasından hışırtı sesi ve baykuşların korktucu sesleri yankılanıyordu.Parmaklarının arasında tireyen sigaranın külü rüzgardan havaya savrulurken, yavaşça küçülüyordu. Boşta ki elini pantolonun cebine koyup
Başını gökyüzüne kaldırdı adam. Dudakları soğuk ayazdan değil de, öfkenin ateşinden ve adını koyamadığı acıdan titriyordu.İstemsizce gözünden akan bir damla yaş kurumuş olan dudaklarına nem etkisi yaparken, arkasından akmaya yemin etmiş gibi bir yenisi daha geliyordu. Gözlerini kapatıp bu defa kısık bir ses tonunda arka arkaya ağlarken bedeni iki ayağının üzerine çoktan diz çökmüştü. Boş da kalan eliyle sayısız sutunlara vururken,
Gözyaşlarının arasından sayısız kez fısıldıyordu.
" Nasıl yaptım ben bunu!"
Nasıl yaptım,
Nasıl!"Yaptığı kötülük gün yüzüne yavaş yavaş çıkarken, yüzleşmesi ise yüzüne bu soğuk hava gibi sert çarpmıştı.
Eli her duvara çarpışın da arkasından kanı iz bırakırken, güçlükle diz çökdüğü yerden ayağa kalkıp bedenini açık olan yere çevirip, başını yere eğdi adam.Sarkıttığı elinden süzülen kan parmaklarının arasına dolarken, dudaklarını zor da araladı.
" Ellerimi bu defa masum bir canla kitlettim Allah'ım. Bunun günahının bedelini sen canımla ödememe izin ver!"
Dediğin de, gözlerinden akan her bir yaş yaralı eliyle buluşuyor, acısı bedenini titriyordu. O sırada gıcırtı sesiyle açılan kapıdan çıkan Havin'le bedenini dikleştirip, gözünde ki yaşları arkasında duran kadına belli etmeden elinin tersiyle sildi adam.
Arkasını ona dönmeden, çehresini yeniden eski soğuk ifadesine çevirip önüne döndü.
Bakışlarını ona çevirdiğin de, Havin'in kıvırcık saçları dağılmış,
Gözleri şişmiş, bedenini bugünden teslim etmiş, ayakta sallanıyordu.
Ona bakmayı kesip kolundan tuttuğu gibi yürümeye başladı adam.Çamurlu yolu arkasında sürüklediği kadınla yalpalanarak bitirip, park ettiği arabaya sonunda geldi. Havini ön koltuğa oturtup kendi de sürücü koltuğuna hiç zaman kaybetmeden geçip arabayı çalıştırdı.
......
Arabanın dörtlü ışıkları karanlık yolları aydınlatırken, yağmur da yeniden baş göstermişti. Bugün Havin'in acısına eşlik ediyorlardı sanki. Cama vuran küçük damlalar sesli bir şekilde yukarıdan aşağıya düşerken, gözyaşları da yağmur damlaları gibi yanaklarından süzülüyordu genç kadının.
Ağladığını avucuna düşen gözyaşlarıyla anlamıştı.
Hissetmiyordu.... Ayaklarını karnına doğru çekip kollarını bacaklarına sardı. Arkasın da kaybolan yolları donuk bir şekilde seyrederken, ona bakan bir çift gözden habersizdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAVİN 1. KISIM " KATRAN GECESİ" [ TAMAMLANDI ]
Fiksi UmumTuttuğu direksiyonu o kadar çok sıkıyordu ki parmak boğumları bembeyaz olmuştu adamın. Gözleri sadace önündeki yola bakıyor ona yalvaran genç kıza bakmıyordu bile bir kez olsun. Ağlamaktan yorulmuştu artık. Sesi karşısında ki adama gitmiyor, söyledi...