23.Bölüm " Uçurum "

9K 252 18
                                    


Yaşlı kadın ne yapacağını şaşırdı o an. Kızını içeriye alıp yukarıya çıkardı hemen. Odasına girdiğin de, her şeyin aynı bıraktığı gibi olduğunu gördüğün de kocaman gülümseyip annesine sarıldı tekrar.
 
" Değiştirmemişsiniz odamı? "
 
" Değiştirmedik tabi. Burası hala sana ait."
 
Havin'den ayrılıp kızını yatağına oturttu.
 
" Endişeleneceğim bir şey yok dimi yavrum?
 
Annesinin elini öptükten sonra yüzüne sürdü.
 
" Yok bir şey annem merak etme sen. Sadece sizi özledim, geldim."
 
Sahte bir gülümseme sergiledi.
 
" İlla bir şey olması mı gerekiyor babamın evine gelmek için? Aşk olsun."
 
" Olur mu öyle şey yavrum tabi ki gelebilirsin, burası senin evin. Sadece bu kadar erken olması korkuttu beni"
 
" Sadece seni özlediğim geldim. Yok bir şey gerçekten."
 
"İyi yapmışsın da kocanın tarafı kızmadı dimi? Haberleri var yani?"
 
" Var tabi anne. Endişelenmeyi bırak artık lütfen."
 
Gülizar hanım o sırada Havin'in normalin üstünde sıcak olduğunu fark edince elini çekip alnına götürdü.
 
" Ateşin mi var senin?"
 
Bir yandan da hırkasını çıkarıp vücudunu kontrol ediyordu.
 
" Bilmem, üşüyorum biraz. "
 
Hala üstünde ki kışlık hırkasına sarılıyordu.
 
" Üstünü çıkar hemen, ince bir şey giy. Ateşin var senin.  Ben hemen ilaç alıp geliyorum kızım." Dedi, Gülizar hanım. Bir telaşla aşağı indiğin de Havin de üstünü çıkarıp burada bıraktığı bir kaç kıyafetten geceliklerini bulup giyindi.
 
Kendini sıcak yatağına atıp yorgana sarıldığın da, gözleri bir uykuya hasret çoktan kapanmıştı bile. Mutfağa indiğin de Dilşah, çalışanlarla kahvaltı hazırlarken, eltisi Avzen'in de masada oturduğunu görünce onlara kısa bir selam verip tekrar ecza dolabından ilaçları aramaya başladı. Onun bu endişeli halini gören Avzen...
 
" Hayırdır inşallah Gülizar kime götürüyorsun o ilaçları?"  Diye sordu.
 
Aradığı antibiyotikleri bulup bir tepsiye koydu. Ardından suyuda koyup eltisine hitaben konuştu.
 
" Havin geldi. Biraz ateşi var ona götürüyorum abla."
 
Elindeki işi bırakıp bir hevesle araya girdi Dilşah.
 
" Gerçekten geldi mi yenge? Nerede şimdi?"
 
" Odasında yengem. Ben bir şunları içireyim ona, sonra gidersin yanına. "
 
Dilşah başıyla onaylayıp elinde ki kahvaltı tepsisini avluya çıkarırken, Avzen Gülizar hanımın yanına gitti.
 
" Kötü bir şey yok dimi? Sordun mu? neden gelmiş hemen. "
 
" Bilmiyorum abla. Özlediği için geldiğini söylüyor. İnşallah dediği gibidir. Aksini düşünmek dahi istemiyorum. "
 
" Kötüyü düşünme hemen. İlk kez evinden ayrıldı. Kolay değil, haliyle dayanamadı sana. "
 
Her ne kadar eltisini teselli etmeye çalışsa da bu söylediklerine kendi bile inanmak istiyordu.
 
Avzen hanım geçmiş olsun dileklerini söyleyip eltisini daha fazla meşgul etmedi. Gülüzar hanım daha fazla oyalanmadan yukarı çıktığında Havini yorganın altında derin bir uykuda görünce, yüreğinden bir şey koptu bir an yaşlı kadının.
 
Odası değişmemişti fakat eski kızı yoktu artık karşısın da. Ne olmuştu da bu halde geliyordu gelinliğiyle çıktığı evden?
 
Bu kederli düşüncelerini bir kenara bırakıp tepsiyi konsolunun üstüne bıraktı.
 
Yanına gidip Havine yavaşca seslendikten sonra yerinden kaldırdı. İlaçları bir bir verdikten sonra bununla yetinmeyip yürümekte zorlanan genç kadının koluna girip banyoya götürdü. Usulca kızını küvete oturtturdu. Üstünü çıkarıp ılık suyu açtığın da, gözleri hala ateşten kapalıydı genç kadının.
 
Taa ki suyun tenine temas ettiği ana kadar... O an yine o karanlık gecenin içinde kendini bulduğunda, bir anda gözlerini açıp nefes nefese kaldı. Elini küvetin kenarlarından tutup çıkacakken, Gülizar hanım telaşla yanına yaklaştı.
 
" Havin, iyi misin yavrum?"
 
Bir taraftan da suyu eliyle test ediyordu.
 
" Kızım su ılık, sıcak değil merak etme”
 
Annesine bir kaç saniye donuk bir şekilde baktıktan sonra kendine gelip tekrar küvetin içine oturdu. Bu tavırları Gülizar hanımı korkutsa da ateşin verdiği tepkiler diye düşünüp kızının yanında durmaya devam etti.
 
꧁꧁꧁꧁
 
Bakışları yüksek tavanı izlerken, yanındaki uyuyan kadına bakmıyordu adam. Yeşim, ellerini Behram'ın göğsüne götürüp uykudan kalkmanın verdiği nahoş sesle konuştu.
 
" Sen hiç uyumaz mısın? "
 
" Hayır!"
 
Genç kadın çarşafın içinden çıplak bedeniyle Behram'ın üstüne çıkıp, parmaklarıyla adamın yüzünü inceledi.
 
" Evlendiğini neden söylemedin? Parmağında ki alyansı buraya gelirken saklayınca, öğrenmeyeceğim mi sandın?"
 
Kolunu başının altına koyup, düz bir tonda ondan bir açıklama bekleyen kadına konuştu adam.
 
" Öğrenince ne değişti şimdi? Bu ilişkiyi kesecek misin? Buyur şimdi yap, seni tutan yok Yeşim!"
 
" Bu konuyla bizim ilişkimizin ne alakası var şimdi? Neden her seferinde beni bitirmekle tehtid ediyorsun?
 
" Sen neden her defasında beni sinirlendiriyorsun?"
 
" Konuyu değiştirme şimdi. Neden evlendin? Hani nikah kıymazdın sen? Hatırlatırım bana öyle söylemiştin!"
 
" Öyle olması gerekiyordu. Oldu bitti işte."
 
" Bu konuyu böyle basitleştiremezsin! Soyadına kimseye laik görmüyordun. Şimdi ne değişti Behram?"
 
Doğrulup, üstünde ki kadını kenara itip ayağa kalktı. Yerde duran gömleğini eline alıp üstüne geçirdi.
 
" Benim sıradan bir insan olmadığımı bilmiyor musun sen?"
 
" Biliyorum Behram ağa, bilmez miyim! Ama sende şunu unutuyorsun. Ben de basit biri değilim. Sen karınla gününü gün ederken, sadece canın istediğin de gönlünü hoş edeceğin, bir eve kapatacağın metresin, hiç değilim Behram ağa!"
 
" Bu konumda olmayı sen seçtin.
 Bunu unutma!"
 
" Ben seçmedim. Beni, benim gibi sevmeyen adama aşık olmayı  ben istemedim.  Sana olan zaafımı sakın kullanma. Her şeyine göz yumacak değilim!"
 
" Beni kışkırtma Yeşim. Şuraya biraz kafa dinleyeyim diye geldim. Huzur nedir bırakmadın!"
 
Behram'ın bu sözleri her ne kadar  onu incitse de bunu belli etmedi. Onu kemiren ne varsa sormaya kararlıydı.
 
"Duyduğuma göre bu evlilik bir berdel yoluyla olmuş. Bir kaç şey daha söylüyorlar ama inanmadım ben tabi. Senden duymak istedim."
 
" Senin o haber getiren kuşların fazla olmaya başladılar. Dikkat et de kesmeyeyim başlarını."
 
Düğmelerini yalan yanlış ilikledikten sonra  kumaş pantolonu giyerken bir yandan çıkardığı yüzüğünü arıyordu. Yeşim ise çarşafı üstüne sarıp yatakta oturur pozisyonu çoktan almıştı. Her ne kadar umursamasa da olayın gerçeğini duymak için can atıyordu genç kadın.
 
" Doğru yani senin hakkında söylenenler? O ailenin kızını kaçırdın mı gerçekten?"
 
" Sana ne zamandan beri hesap verir oldum ben? Allah aşkına zorlama beni!"
 
Behram, karanlık yüzünü kimseye göstermediği gibi Yeşime 'de yansıtmamıştı. Onu dışarıdan soylu bir aşiret ağası görenler, aksini idda etmiyorlardı bile. Genç kadının ilk kez kendisini sorgulaması gerilmesine sebeb olurken, bir yandan da kaybolmuş olan yüzüğün öfkesi karıştı içine.
 
" Nereye kayboldu lan bu yüzük? Kalk bir de sen ara!"
 
" O kıza aşık olursan, seni mahvederim Behram!
 
Yüzünde hiç olmadığı öfke sinmeye başladı bir an. Genç kadının tehditkar konuşması genç adamı çileden çıkarmıştı artık. O kim oluyordu da onu tehdit ediyordu? Onun bu üslubu kullanmasına sebeb olan kendisiydi anlaşılan.
 
Genç kadının kolundan tutup ayağa kaldırdı bir hızla...
 
" Saçma sapan konuşupta benim asabımı bozma kadın. Bana bir daha emir vererek konuşursan, olacakların sorumlusu  ben değilim haberin olsun!"
 
" Canımı acıtıyorsun. Bırakır mısın kolumu?"
 
" Sende benim canımı sıkıyorsun!"
 
Genç adamın bu yüzünü ilk kez gören Yeşim, geri adım attı. Kolunu Behram dan kurtarıp, elinde ki yüzüğü adamın avucun içine bıraktı....
 
" Bu alyansın içinde ki isme kalbini vermeyeceksin. Eğer verecek olursan, yüreğinden söküp atmak için elimden geleni yaparım Behram ağa."
 
" Demek öyle ha? Ne yaparsın bir söylesene?"
 
" Beni sakın hafife alma. Yapacaklarımı  aklın hayalin almaz çünkü!" Dediğin de, dudaklarını çoktan dudaklarına kapatmıştı adamın.
 
O sırada çalan telefonla Yeşim'den ayrılıp telefonu eline aldı. Arkasını dönüp kulağına götürdü. Arayan annesi Filiz hanımdı. Karşıdan sesi o kadar çok endişeli geliyordu ki kadının, cümlelerini ardı ardına sıralıyordu. Sesini yükseltip annesini durdurdu.
 
" Ne oluyor anne? Bir sakin ol önce!"
 
Filiz hanım sonunda doğru kelimeleri bulup konuşmaya başladı.
 
" Oğlum otelden eve geldiğimiz de Havin yoktu. Kapıdakilere sorduğumuzda beni anneme götürün demiş. Onlarda götürmüş. Behram doğruyu söyle bana bir şey yapmadın dimi kıza?"
 
" Gitti öyle mi? Tamam kapat. " dedi. Sert bir dille. Karşıda ki sesin  cevap vermesini beklemeden üstelik. Telefonu cebine koyup hızlı bir şekilde ayakkabılarını giyerken bir yandan da küfürler savuruyordu . Aşağı indiğin de Yeşim de hemen arkasından indi.
 
" Ne oluyor Behram?"
 
Genç kadını cevapsız bırakıp rüzgar misali arabaya binip giderken, arkasından sadece bağırmakla yetindi kadın.
 
" Behram, Behram!"
 
꧁꧁꧁꧁
 
Güneş yavaş yavaş batarken, yaslandıkları yerden karşıda ki amede bakıp derin düşüncelere daldılar.
 
Ömer, en büyük çocuk olmanın getirdiği sorumluluklardan ziyade çocukluk aşkı Dilşah'la evlenip muradına erse de hala bir çocukları olmadığı için kendini suçluyordu. 
Havin, çocukluğunu kaybetmenin acısını her zerresin de hissediyorken, aynı zamanda yaşayacağı kara günlerin zamanını bekliyordu benliğin de.
 

HAVİN 1. KISIM " KATRAN GECESİ"  [ TAMAMLANDI ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin