Bir dipsiz kuyuya düşmüş, ona elini uzatacak bir Allah'ın kulunu bekliyordu Havin. Üstüne elbise diye kefenini giydirip, süslediler bedenini. Teninde ki derin izleri kapatsalar da ya içinde kararmış olan yüreği? Bu dünyada onu neyle kapatacaklardı?
Karamsar düşüncelerini nasıl temize çıkaracaklardı? Şimdi odasında tek başına oturmuş içinde iç savaşını veriyordu o. Ya şimdi aşağı inip esareti olduğu adamın yanında durup parmağına
pranga takmalarına izin verecekti, yada alıp başını gidecekti bu kana susamış olan şehirden. Gökyüzüne bakıp derin bir nefes aldı. Karşısında duran yarım
Hilal, etrafında ki dağınık olan yıldızlar ne de güzel parlıyordu öyle. Odayı tıklatıp içeri giren Ömer'in karısı Dilşah ile düşüncelerinden sıyrılıp ona döndü. Dilşah ise gördüğü görüntüye bir of çekti. Havin baştan aşağı siyahlar içindeydi. Öyle ki beyaz teni bile bastıramıyordu. Bileklerine kadar kapanan kıyafetin kumaşı bedenini ele geçirmişti.Pervasızlı pencerenin çıkıntısında oturmuş dizlerini kendine doğru çekmişti. Dilşah ona doğru adım atıp karşısın da oturdu.
" Yatağın üstüne bıraktığım beyaz elbiseye yine ne oldu Havin?
" Onu da sevmedim yenge. Güzel değildi."
" Bu yatağa koyduğum beşinci kıyafet Havin hanım bilmem farkında mısın?
" Hiç biri bana yakışmadı Dilşah ne yapayım?"
" Ha yani üstünde ki çok yakıştı?
Oturduğu yerden gözleriyle kendini inceleyip tekrar Dilşaha döndü.
" Evet. Düştüğüm durumu daha iyi yansıtıyor bence!"
Dilşah bu durumda dudaklarını büzüp yüzünü düşürdü.
" Çocuk gibisin Havin. Arkamı döner dönmez hemen yaramazlık yapıyorsun. Ben kıyafetleri çıkarmaktan yoruldum sen kaldırmaktan yorulmadın."
Havin zoraki tebessüm etti o an. Dilşah' ın ellerini öptü.
" Boşver böylesi daha iyi."
Dilşah sesli bir nefes alıp saçlarını okşadı...
" Artık zamanı geldi canım. Hadi gel kahveleri götür artık"
" Mercan götürsün yenge. Allah aşkına dokunmayın bana. Halledin siz işte."
Dilşah Havin"in söylediği sözler karşısında kendini gülmekten alıkoyamadı bir an.
Omzuna vurdu.
" İlahi Havin. Kız nerede gördün damat kahvesini evdeki yardımcının götürdüğünü. Haydi kalk soğutma kahveleri, bak sonra Gülizar yengem bana kızacak. "
" O zaman sen götür yenge!"
" Aaa Havin yeter ama. Bak aşağıda aşiret bizi bekliyor, sen hala o götürsün bu götürsün dersindesin. Haydi canım üzme beni, benim hatrım için kalk."
Karşısındaki kadına baktı. Uzun boylu, çakır gözleri yuvarlak yüzüyle bir uyum içindeyken, altın rengi saçlarıyla çok güzeldi Dilşah. Yüzü gibi içide temizdi onun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAVİN 1. KISIM " KATRAN GECESİ" [ TAMAMLANDI ]
General FictionTuttuğu direksiyonu o kadar çok sıkıyordu ki parmak boğumları bembeyaz olmuştu adamın. Gözleri sadace önündeki yola bakıyor ona yalvaran genç kıza bakmıyordu bile bir kez olsun. Ağlamaktan yorulmuştu artık. Sesi karşısında ki adama gitmiyor, söyledi...