Bir zamanlar çocuk cıvıltılarıyla dolu olan Miroğlu konağı şimdi ölüm sessizliğindeydi. Her bir çocuğun hayalleri bu avluda filizlenirken, şimdi hepsi boynunu bükmüş, ölüme susamıştı. O çocuklardan bir tanesi de Sıraçtı...Onun tek bir hayali vardı. Oda çocukluğundan beri sevdiği Havin'di. Şimdi onu bir başkası kendi elleriyle öldürmüştü. Nefessiz bırakmıştı küçük meleğini. Bu sefer de kurşun adres şaşırmadı.
Üç kurşun sesi duyuldu bu konakta. Sıraç elinde ki silahını Behrama doğrultup gözünü kırpmadan onu vururken, Behram ise canını korumamıştı o an.Oda biliyordu artık, ölümün kıyısında olduğunu.
Bedeni yere düştüğün de buğulu gözlerinde sadece onun suretini gördü. Ruhunu çalan kızın, Havin'in..... Geriye sadece karanlıklar kaldı. Havin de onun hemen arkasından bedenini daha fazla tutamayıp babasının kollarına düşerken,
Davut ağa ve diğerleri de şaşkınlıktan hangi tarafa bakacaklarını şaşırmıştı. İlk şoktan çıkan Ömer oldu. Kardeşinin şurunu kaybetmiş bir vaziyette silahını indirmiş öylece yaraladığı adama baktığını görünceElinde ki silahı bir hızla elinden alıp beline koyduktan sonra Sıraç' la birlikte arkasına aldığı korumalarla oradan uzaklaşırken, Hüseyin ağa ise kucağında Havin, merdivenleri üçer beşer çıkıyordu.
Nefes, nefese...
" Doktoru çağırın hemen! " diye bağırdı.
Gülizar hanımın yaktığı ağıtlar avluda ki her kesin tüylerini ürpertirken onun elini bir kez olsun bırakmayan eltisi Avzen hanım da gözyaşlarını tutamadı.
Davut ağa yerde boylu boyunca uzanmış, kanlar içinde can çekişen Behrama bakıp, olanlara sessizce seyirci kalmış öylece Behram'ın başında dikilmiş soğuk kanlılıkla izleyen Ağıt ağaya seslendi o sırada.
" Şanlıoğullarına haber salın, gelip oğullarını alsınlar buradan, yoksa her şey için çok geç olacak! "
Ağıt ağa bütün öfkesiyle bedenini Davut ağaya çevirip, vücudunun destek aldığı bastonuna iki eliyle yüklenip bağırdı.
" Haber salınmayacak Davut ağa! O şerefsiz ölecek. Ancak bu konaktan ölüsünü alır o soysuzlar oğullarının! "
" Aklını başını al Ağıt, gördün sen de olanları. Artık olan olmuştur, berdel şarttır. Havini Behrama vereceksiniz başka yolu yoktur!"
" Davut ağa sende gördün, berdeli bozan onlardır, biz değil. Müsade et, bırak kendi işimizi kendimiz halledelim!"
Emir almak için tetikde bekleyen adamlara seslendi Ağıt ağa.
" Atın şunu kapının önüne. Ailesi fark edene kadar orada kalacak! " dedi.
Davut ağa ise bu manzarayı akıl almaz bir şekilde başını sallayarak izledi.
Ağıt Ağa aklınca ölüme kucak açmış adamın kafasına sıkmayarak Miroğlu ailesinin elini kirletmeden kan kaybından ölmesi için elinden geleni yapıyordu.Davut Ağa bakışlarını hırsdan gözleri dönmüş Ağıt ağadan alıp önünde ki yaralı adama kaydığında
bu kez hareketsizce yatıyordu Behram. Olacakları o an kendisi dahi değiştiremeyeceğini anladı. Davut ağa sulhtan yanaydı, kan dökülmesinden değil. Ama bu gidişle Diyarbakır da acılı feryatlar duyulmaya devam edecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAVİN 1. KISIM " KATRAN GECESİ" [ TAMAMLANDI ]
General FictionTuttuğu direksiyonu o kadar çok sıkıyordu ki parmak boğumları bembeyaz olmuştu adamın. Gözleri sadace önündeki yola bakıyor ona yalvaran genç kıza bakmıyordu bile bir kez olsun. Ağlamaktan yorulmuştu artık. Sesi karşısında ki adama gitmiyor, söyledi...