"Nasıl? Evi beğendin mi?"
Etrafını dönmeden önce saatimi kontrol edip bilerek zaman tuttuğum bahçenin başlangıç noktasına hala gelememişken sorduğu soruyla tebessüm etmiş, gerginliğimi sakınmaya çalışmıştım. Tanrım... Havuzun başından başlayıp evin etrafını dolaşmaya karar vermiştik ama havuz hala bir yerde görünmüyordu. Burası bana çok ama çok fazla kaçsa da Chanyeol'ün heyecanına itiraz edemiyordum. "Çok tadilatı var ama profesyonel bir ekiple çalışacağımız için en kısa zamanda bitirecekler, dert etme." Yüz ifademin farkına varmış gibi karşımda durup açıklama yaptığında başımı iki yana sallamıştım. Tek derdim buydu gerçekten. "Sorun ne? Havuzu küçük mü buldun yoksa? Eğer istersen—"
"Chanyeol." İsmini seslendikten sonra derin bir nefes aldım ve ellerimi hafifçe sallayıp bıraktım. Havuzun başıyla sonu arasında Atlantis vardı ve nasıl küçük bulmuş olabileceğimi düşündüğünü anlamıyordum. "Her şey harika. Tam olarak sorun da bu zaten, her şey fazla harika. Burası bana çok lüks kaçıyor." Kendimi açıklayabilmeyi umarak etrafı gösterdim ve stresle gözlerine baktım. Yüzü düşmüştü ama açık olmak zorundaydım. Bu evde bir ömür geçiremezdim. Kafayı yerdim.
"Ama... Babamın bana hediye ettiği evde kalmamız gerektiğini söylemiştin." Elini ensesine atıp stresle sıvazlamaya başladığında şimdiden çalışmalara başlayan mimar ekibine göz atmıştım. Dediğim her şeyi anında yapıyordu, buna inanamıyordum.
Açıkçası ne ara bu konuya geldiğimizin de farkında değildim. Evlilik teklifini kabul ettikten sonra hala avare gibi yaşamayı düşünmüyordum elbette. Ama o aşamanın da bir ağırlığı vardır diye düşünmüş, biraz rahat olmaya çalışmıştım. Ne bileyim, nişan, aileler arası tanışma gibi bir sürü prosedürler olması gerekiyordu. Chanyeol'ün ertesi gün düğün mekanı için beni organizasyon şirketine götürmesini hayal etmediğim için bu haldeydik. Ne yazık ki sevgilim fazla heyecanlı ve aceleciydi ama çok sevimli olduğu için ona kıyamıyordum. Ne derse özenle fikrimi belirtmeye çalışıyordum.
Teklifin üzerinden neredeyse iki ay geçmesine rağmen hala çok erkenmiş gibi hissediyor, geriliyordum. Benim için evlilik Chanyeol'ün sözlüğündeki karşılıkla aynı değildi. Sadece resmi olarak birleşip hayatımıza aynı çatı altında devam edecektik. Ama Chanyeol için bu kalıplardan kurtulmaya çalışıyor, sürecin içindeki heyecanı kovalamak istiyordum. İki aydır baharda yapılacak bir düğün için ne kadar çok ayrıntı belirlediğimi anlatamazdım. Üstelik bu ev aşamasına gelmeden öncesiydi. Daha evi vardı bunun, öyle kolay kurtuluş yoktu.
"Babanın sana bu kadar lüks bir ev hediye ettiğini düşünmemiştim." Diye yanıtladım sessiz kalmamam gerektiğini düşünerek. Eve tekrar bir göz atmış, merakla Chanyeol'e dönmüştüm. "Baban sana neden bu kadar lüks bir ev aldı? Yoksa seni biriyle evlendirmeyi mi düşünüyordu?" Kollarımı birbirine bağlayıp dudaklarımı kıvırdım. Babası öldüğünde Chanyeol'ün yirmi yaşında olduğunu biliyordum ama sonuçta bir varisti ve şirket oyunlarında bu tür evliliklerin klişe olduğunu biliyordum.
Chanyeol sorduğum soru komikmiş gibi güldü ve montumun yakalarını kavrayıp birbirine çekmeye başladı. Kar yağdığı için üşütmemden korkuyordu. "Babam bu evi ileride ailemle oturmam için yaptırdı." Verdiği cevaba şaşkınlıkla tepki vermiş, montumun yakalarını kavrayan ellerini tutmuştum. Ellerinde eldiven yoktu ve soğuktan kızardıklarını fark etmiştim.
"Çocuklarının geleceğini fazlasıyla önemsiyormuş." Ev dememin haksızlık sayılacağı saray benzeri mekanı tekrar incelerken derin bir iç çekmiştim. Adam, oğlu rahat etsin diye yıllar öncesinden yatırım yapmıştı. Ben de babama bir araba aldırmak için gençliğimi yalvararak geçirmiştim işte. Zenginlikle falan alakası yoktu aslında, bence babası fazla ve gereksiz bonkördü. Daha gençken oğlunun önüne sahip olması gereken her şeyi dökmüş, hedefleyebileceği her şeyi yok etmişti. Buna rağmen Chanyeol'ün pes etmemesi onun onuruydu tabii.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Worst of You || chanbaek
FanfictionBana en kötü halini ver çünkü nasıl olsa seni isteyeceğim. *Maisie Peters - Worst of You şarkısından esinlenilmiştir.*