Y/N: Upuzuuunnn bir bölümle geldimmm selamlar! 8k uyarısı yapıp gidiyorum, öpüldünüz :* (medyayı dinlemeyeni dövüyolarmış)
Park Chanyeol'ün bazen beni sırf benimle dalga geçmek için işe aldığını düşünüyordum. Bu teorimi kanıtlayacak pek bir şey yoktu elimde ama bazı anlık hareketlerinin ardından bunu öne sürmek kaçınılmaz oluyordu. Beni sebebini hiçbir şekilde anlayamadığım bir yere götürmeyi teklif ediyordu ve yolun ortasında ikimizi de indirip en az beş kilometre yol yürütüyordu. Mağazaya yakın olduğumuzu söylediği anı ise dakikalarla sayabilir miydim, emin değildim. Park Chanyeol gerçek bir kaçıktı. Tüm kastının zavallı ayaklarıma olduğuna emindim.
O kadar yürümüş olmama acımamıştım, mağazaya gittiğimizde bütün malzemelerin zaten arabaya taşınıp şirkete gitmiş olmasıydı beni sinirlendiren. Resmen beni buraya getirmek için bahane bulmuştu. O televizyon dizilerindeki meşhur asistanı oynuyordum resmen. Patronumun bir adım gerisindeydim daima. Tamam, bu biraz hoşuma gitmiyor değildi ama işin diğer tarafından bakınca işime olan saygımı yitirmemi sağlıyordu. Hala o kıytırık depresyonuma değer vermeye çalışıyordum. Onca yıl işsiz kalmamın bir anlamı olmalıydı. Gerçek bir iş sahibi olmak istiyordum. Maaş almak için zaman doldurmak değil.
Sonuca gelecek olursam onca yol yürümemizin ardından mağazada sadece yedi dakika durmuştuk. Yedi. İnanabiliyor musunuz? Gelmek için ayak tabanlarımı yok saydığım mağazada sadece imza atıp ayaküstü bir şeyler konuşmuş ve şirkete geri dönmüştük. Tabii ki o yolu bir daha yürüyerek dönmemiştim. İşin ucunda Chanyeol'le yeniden sohbet girişiminde olmak olsa da o yolu tekrar göze alamamıştım. Chanyeol'e kafa tutarak bir taksiye atlayıp işe dönmüştüm.
Chanyeol'e kafa tutma konusuna gelmeyi hiç istemesem de bazılarınızın kafasından 'insan patronuna hiç kafa tutar mı' gibi sorular geçtiğine eminim. Evet kafa tutmayı seven biriydim. Ama asla haddimi aşmıyordum. Eminim Chanyeol de bunun farkında olduğu için ses etmiyordu. Sınırlarımın olmadığını söylüyordum ama elbette o işin şaka kısmıydı. Benim sınırlarım daima olmuştu. Kendime olan saygımı yitirdiğimi hissettiğim anda anında çekilirdim oradan. Her şey kendime olan saygımda bitiyordu yani. Eğlenmeyi seven ve eğlendiren biriydim ve bu enerjim daima dışarıdan algılanabiliyordu. Algılanamayacak kadar kötü olduğum zamanlarda ise kendi köşeme siniyordum zaten. Depresyonda olduğum son beş ay gibi.
Mesaiden sonra Yixing'in yemek teklifini reddederek Kyungsoo'yla beraber evime gittim. Yixing'e bazen böyle rüzgarlar esiyordu esmesine ama ben beleşçilikle dedikodu arasında kaldığımda her zaman dedikoduyu seçen biri olduğum için reddetmem zor olmuyordu. Ona tekrar teklif ettirirdim nasılsa. Önceliğim Kyungsoo'ydu. Onu ağıma takmam gerekiyordu önce. Daha ne çöpler çatacaktım, işim çoktu.
Eve gelmeden önce yol üzerinde aldığımız pizzaları paketlerinden çıkarıp sehpanın üzerine koyduktan sonra içeriden getirdiğim kolaları açtım ve birer pipet taktım. Cumartesi gecesine göre yemek ve servis notum epey düşmüştü gözünde belki ama o gece yemekleri benim yaptığıma hiçbir zaman inandığını düşünmemiştim. Pizza deyince göz bebeklerinin yuvalarından fırlayacak gibi açılmasından anlamıştım bunu. Pizza herkesi anında mutlu edebilirdi.
"Vay be, Park Chanyeol'le bir sorunun olduğunu hep düşünmüştüm ama bunu akıl edemezdim." Anlattıklarımdan sonra verdiği ilk tepkiye bakacak olursam gayet iyiydi. En azından ilk öğrendiklerinde beni ciddiye almayan kuzenim ve arkadaşımdan daha iyi olduğunu söyleyebilirdim. Arkadaşım demişken Jongdae'yi bu gece için çağırmak istesem de günler sonra ilk defa evine gittiğini ve ders çalıştığını öğrendiğim için aramak yerine numarasını engellemiştim. Eğer o okulu bitirmesi için onunla bağımı kesmem gerekiyorduysa yapardım. Bir tür fedakarlıktı benimki. "Yani Chanyeol için mi kaldın burada? Yoksa iş için mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Worst of You || chanbaek
FanfictionBana en kötü halini ver çünkü nasıl olsa seni isteyeceğim. *Maisie Peters - Worst of You şarkısından esinlenilmiştir.*