Chanyeol ofisin girişinde herkesin hakkında delirdiğini düşünmesini sağlayan mor saçlarıyla beraber bana bakarken ben tepkilerimi kontrol altına almakla uğraşıyordum. Saçları açık mor bir renge boyanmıştı ve bunun nedenini bu şirkette yalnızca benim bildiğime yemin edebilirdim. Neden bir anda mora boyatmıştı saçlarını anlam veremiyordum. Görünürde hiçbir sebep yoktu ve ben yine iyi bir şeylere yormak istiyordum. Ama Chanyeol karşımda dikilmiş bana çatık kaşlarıyla bakarken bu çok zordu. İşkence ediyordu bakışlarıyla.
"Odama gel." Tok bir sesle söyleyip arkasını dönüp gittiğinde herkesin birkaç saniyeliğine gözleri bana dönmüştü. Öyle büyük bir öfkeyle emretmişti ki, kimsenin dikkatini çekmemesi imkansızdı. Gözlerim bir saniyeliğine Yubin'le buluştuğunda bana neredeyse acıdığını düşünmüştüm. Neden hala burada olduğunu da anlamıyordum. Tek yapmaya çalıştığım aklımdan kötü şeyler geçirmemekti.
Çaresiz bir şekilde Chanyeol'ün arkasından odasına ilerlerken ofise girerken takındığım duruşumu kaybetmemeye çalışıyordum. Kimsenin hakkımda yanlış şeyler düşünmesine tahammül edemezdim. Soohee hakkımda yeterince dedikodu çıkarıyordu. İçeri girdiğimde kapıyı yavaşça kapatmış ve sakin adımlarla Chanyeol'ün masasının karşısına geçmiştim. Gözlerim hala mor saçlarında takılıydı. Beklediğimden daha yakışmıştı ve ben bunu bu şekilde gördüğüm için acı çekiyordum.
"Mor yakışmış." Ne patron asistan ilişkisini ne de resmiyeti umursamadan, hayal kırıklığı dolu bir sesle söyleyip gülümsedim. Sinirli bakışları aniden sönmüş ve doğrudan bana bakmıştı. "Demek iddiayı kaybettin Chanyeol, öyle mi?" Bu sefer hiçbir şey karşısında susmamayı öğrendiğim için üzerine gitmeye karar vererek sordum ve birkaç adım daha attım. Bakışlarında kararsızlık vardı.
"Evet." Tek bir kelimesiyle boğazıma oturttuğu yumrunun hesabı yoktu. En çok kararsız görünürken net oluşu canımı sıkıyordu. İddiayı kaybettiğini onaylamıştı, her şey bitmişti. "Söz sözdür. Saçımı boyadım."
Kendi kendime homurtuyla gülüp başımı iki yana salladım. Aklımdan hayal kırıklığıyla dolu birçok seçenek geçiyordu. "Neden?" Diye sordum cevabını almayacağımı bile bile. Bana benden vazgeçtiğini bu şekilde söyleyen bir adamın açıklama yapmasını da beklemiyordum. "Neden kaybettin bu iddiayı Chanyeol? Beni yanında olmadığım iki günde mi unuttun?" Bu ihtimali aklından geçirmemiş gibi şaşkınlıkla baktığında gözlerimi odamın penceresine çevirdim. "Koltuğumu tekrar ona mı verdin yoksa? Yubin'e hala aşık olduğun için mi? Neden?" Elbette bunları düşünmekte haklıydım. Bana benim olmadığım zamanlarda bile beni aklından silmeyeceğine dair bir söz vermişti. Sen yokken bile seni unutmayacağım demişti ve bunun sonucunda kaybettiğini mor saçlarıyla ilan etmişti. Başka ne düşünebilirdim ki?
"Bunun Yubin'le ilgisi yok. Sadece kaybettim." Öfkeli çıkan sesine aldanmak istemesem de Chanyeol'ü tanıyordum. Fevri davranışlarının bir sonucu değildi bu. Düşünülmüş bir karardı. İki gün boyunca onun tüm hatalarını affetmeyi ve Yubin'le yüzleşmesine yardım edecek kadar onunla yakınlaşmayı düşünürken o benim hakkımda ne düşünmüştü merak ediyordum. Neyi kaçırmıştım? "Şimdi, bana rapor dosyalarını hazırlar mısın?"
"Keşke daha imkansız bir renk isteseydim." Benimle asistancılık oynamaya çalışmasını görmezden gelerek söyledim. Bu renge bu kadar kolay adapte olmamı ve işime dönmemi bekleyemezdi. "Ama bu iddiayı kaybettiğin kadar benim de kazandığım anlamına gelir. Öyle değil mi?" Bakışlarından ödün vermeden sessizce beklese de ne düşündüğünü tahmin edebiliyordum. O sabah çıplak kollarının arasında onunla böyle bir iddiaya girerken kazanacağımı hiç düşünmemiştim. Ama kazanmanın da bir bedeli vardı ve bunu ona ödetecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Worst of You || chanbaek
FanfictionBana en kötü halini ver çünkü nasıl olsa seni isteyeceğim. *Maisie Peters - Worst of You şarkısından esinlenilmiştir.*