3 - ya savaş ya seviş

3.5K 370 357
                                    

"Tebrikler anne. Oğlun robot oldu. Hem de tam zamanlı." Bir elimde anlaşma evrakı ve diğer elimde telefonla salonun ortasına çökmüş annemi yeni işim hakkında bilgilendirme kısmını gerçekleştiriyordum. Tam olarak istedikleri buyduysa robot olmuştum çünkü. Anlaşmada öyle yazıyordu.

Tabiri caizse -ki caiz olduğuna emindim- salak gibi gaza gelip okumadan hepsini imzalamıştım. O an içimden maddeleri falan umursamamıştım elbette. Umursadığım tek şey Park Chanyeol'ün arkamda benden evrakı almak için bekliyor olmasıydı. Eline verdiğimde tek bir teşekkür dahi etmeden bana 'sen bittin' dermişçesine bakıp odadan çıkmıştı.

Ve ben çok güzel de bitmiştim. Eve gelir gelmez maddeleri tek tek okumak gibi bir şerefte bulunmuştum da erkenden farkına varmıştım ne yaptığımın. Okuduktan hemen sonra Yixing'i aramış ve anlaşmayı yırttığımı söylemiştim. Tabi o sıra blöf yapıyordum. Onun riskini falan alamazdım yani. Ama çok sevgili kuzenim onun bende duran bir kopyası olduğunu ve resmi olarak kabul ettiğimi söylemişti. Üstelik önceden neyi imzalayacağımı da biliyordu şerefsiz.

Blöf yapıp Yubin denen kadının adını kullanmıştı. Yerine geçeceğimi düşünürken ne beklediğimi biliyorsunuz değil mi? Onunla flörtleşeceğimi falan ummuştum ama bas baya adamın sağ kolundan çok otomatik makinesi falan olacaktım. Yixing, kendimi sekreterden çok iş öğrenmek için patronunun yanında duran stajyer olarak falan görmemi söylemişti üstelik. Ne demekti ya stajyer? Ben 26 yaşında, mezun olduğu işin hakkını vermiş bir adamdım.

Tamam, henüz resmi olarak bir yerde çalışmamıştım ama stajyerlik gibi çocukça şeylere kalkışacağım da yoktu bu saatten sonra. Ama söz sözdü işte. Park Chanyeol'e bundan vazgeçtiğimi söyleyip kendimi küçük düşürmeyecektim. Yixing tek yolunun bu olduğunu söylemişti çünkü.

"Abartma be oğlum." Telefonu kapatır kapatmaz Jongdae kanepeye gelişi güzel yayılırken söylemişti. Ben ise yere oturmuş sehpanın üzerine dizdiğim dosyayı incelemekteydim. Üzerimde büyük bir hoodie ve eşofmanımla depresyonda olduğumu haykırıyordum besbelli. "Alt tarafı iş öğrenene kadar biraz pert olacaksın."

Başımı kaldırıp burnumdan solumalarımı Kim Jongdae beyefendiye gönderdim. "Benimle eğlenmeyi hak ediyorsun. Devam et." İşaret parmağımı havada sallayıp baktığım dosyalara geri dönmüştüm. Anlamadığım bir sürü ıvır zıvır vardı. Zaten resmi anlaşma dilinden falan anlamıyordum. Jongdae'ye okutup tercüme ettirmiştim çünkü sözlükten bilmediğim kelimelerin anlamına bakmak gibi bir zaman kaybına ihtiyacım yoktu. Tek anlaşılabilir olan on üçüncü maddede yazan haftanın altı günü çalışmayı kabul etmekti ve bu hiç mi hiç hoşuma gitmemişti. Yixing bile beş gün çalışıyordu. Bana ilk günden fazla yüklenmiyorlar mıydı?

"İyi tarafından bak. Park Chanyeol'le olacaksın. Tüm mesai saatleri boyunca." Yüzüne baktığımda çapkın bir şekilde sırıtıp göz kırptığını gördüm ama hiç eğlenmelik modum yoktu. İşin o kısmını düşünemiyordum bile. Adamla daha istediğim tanışma sahnesini bile gerçekleştirememiştik.

"Park Chanyeol de beni bekliyordu zaten." Dedim önümdeki dosyanın kapağını kapatarak. Yere bıraktığım telefonumu alıp ayaklandım ve Jongdae'nin yanına yerleştim. Şerefsiz de olsa bir arkadaş tesellisine ihtiyacım vardı şu anda.

"Boş versene. Tadını çıkarmaya odaklan. Artık Seul'desin ve düzenli bir işin olacak. Eskisi gibi gecelere akmamamız için bir sebep kalmadı." Tamam, bu belki biraz modumu yükseltmişti ama yeterli değildi.

"Gece hayatına enerjimin kalacağını pek hissetmiyorum." Hoodiemin şapkasını başımdan geçirip omzuna sırnaştım. Koluna sarınıp gözlerimi yumdum ve Park Chanyeol'le bugünki göz kontaklarımızı düşünmeye başladım. Çok da güzel bakıyordu zalimin oğlu. "Hem senin sınavların yok mu? Burada mı kalacaksın?"

Worst of You || chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin